CENNETTE HURİLER

Huriler, cennete giden kadının ve erkeğin yakın çevresinde olan dişi hizmetçilerdir.

İnsanlar ve cinler, imtihan için yaratılmışlardır[1]. İmtihanı kazananlar, kötü duygulardan arınmış olarak eşlerinden, üst ve alt soylarından uygun olanlarla birlikte cennete yerleşeceklerdir[2].

İsa (a.s.) gibi evlenmemiş olanlara, Nuh ve Lut (a.s.) ile Firavun’un hanımı gibi eşi kafir olanlara[3] yahut boşanmış olanlara da tertemiz eşler verilecektir[4]. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

إِنَّ أَصْحَابَ الْجَنَّةِ الْيَوْمَ فِي شُغُلٍ فَاكِهُونَ . هُمْ وَأَزْوَاجُهُمْ فِي ظِلَالٍ عَلَى الْأَرَائِكِ مُتَّكِئُونَ. لَهُمْ فِيهَا فَاكِهَةٌ وَلَهُمْ مَا يَدَّعُونَ. سَلَامٌ قَوْلًا مِنْ رَبٍّ رَحِيمٍ

“Cennet ahalisi, o gün bir takım uğraşlar içinde, neşelidirler[5]. Kendileri ve eşleri, gölgelikler içinde koltuklara kurulurlar.[6] Orada onlar için meyveler[7] ve istedikleri her şey vardır. Bir de ikramı bol olan Rabbin tarafından söylenecek selam (hep huzur, hep mutluluk) sözü vardır.” (Yasin 36/55-58)

Ahirette insanlar, daha önce bilinmeyen bir yapıda yaratılacak, mümin erkekler ile mümin kadınların yüzleri ışık saçacaktır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

نَحْنُ قَدَّرْنَا بَيْنَكُمُ الْمَوْتَ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوقِينَ . عَلَى أَنْ نُبَدِّلَ أَمْثَالَكُمْ وَنُنْشِئَكُمْ فِي مَا لَا تَعْلَمُونَ .

“Aranızda, ölümü biz takdir ettik, bizim önümüze geçilemez.[8] Bu, (tanınmanızı engellemeden) yapınızı değiştirmek ve bilmediğiniz bir şekilde sizi yeniden oluşturmak içindir.[9]” (Vakıa 56/60-61)

يَوْمَ تَرَى الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ يَسْعَى نُورُهُمْ بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَبِأَيْمَانِهِمْ بُشْرَاكُمُ الْيَوْمَ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ

“Gün gelecek, mümin erkeklerle mümin kadınları, ışıkları önlerinden ve sağlarından yayılır halde göreceksin. (Onlara şöyle söylenecek:) “Bugün sizin müjdeniz, içinden ırmaklar akan ve ölümsüz olarak kalacağınız cennetlerdir.[10] Büyük başarı işte budur!”[11]” (Hadid 57/12)

Bu ayetlere göre cennete giden kadın ve erkeklerin yapıları değişecek ve hayal edilemeyecek  güzellikte olacaklardır. Onlar orada, istedikleri her şeyi ve daha fazlasını bulacaklardır[12]. Hizmetlerine verilen hurilerin özellikleriyle ilgili ayetler de cennete giden kadın ve erkeklere ne kadar değer verildiğinin bir başka göstergesidir.

Huriler, cennete giden kadın-erkek herkesin yakın hizmetçileri olacak, bir de çevrelerinde vildan yani erkek hizmetçiler dolaşacaktır[13]. Şimdi hurilerin özelliklerini görelim:

1- Huriler Cennette Yaratılacaklar

Huriler, cennette yaratılacak dişi varlıklardır. Böyle bir varlığı daha önce ne bir insan ne de cin görmüş olacaktır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

إِنَّا أَنْشَأْنَاهُنَّ إِنْشَاءً . فَجَعَلْنَاهُنَّ أَبْكَارًا . عُرُبًا أَتْرَابًا . لِأَصْحَابِ الْيَمِينِ

“Onları /(hizmet eden) hurileri  biz oluşturup geliştirdik. Onları ilk olarak (orada) yarattık. Güler yüzlü, içleri temiz ve birbirlerine yaşıtlar yaptık. Bunlar, defteri sağdan verilenler içindir.” (Vakıa 56/35-38)

“İlk olarak yaratılan” anlamı verilen kelime “(بكر) bikr”in çoğulu olan “(أبكار) ebkâr”dır. Bikr’in kök anlamı, bir şeyin ilki ve başlangıcı olmaktır[14]. Bu kelime, bâkire kadınlar için de kullanılır. Bu sebeple bütün tefsir ve mealler, “(فَجَعَلْنَاهُنَّ أَبْكَارًا) fe cealnâhunne ebkâra” ayetine “onları bâkireler yaptık” anlamı vermişlerdir. Cennette yaratılmış ve cinsel ilişki yaşamamış biri için “onları bakireler yaptık” denemez. Bu mealin uygun olması için, onların daha önce bakire olmamaları gerekir.

Vakıa 56/35. ayetteki “onlar” zamiri ile hurilerin değil de cennetlik erkeklerin eşlerinin kastedildiğini söyleyenler de vardır. Bunun için 34. âyette defteri sağdan verilenlerden bahseden “yüksek döşeklerde olacaklar (وَفُرُشٍ مَّرْفُوعَةٍ)” ifadesine, Arap diline aykırı olarak “onlara, pek değerli eşler vereceğiz” şeklinde anlam vermişlerdir. Oysa 34. ayetteki ifade, 27. ayetle başlayan ve oradaki “fî (في)” harfi cerri nedeniyle mekan belirttiği açık olan bir dizi yer zarfının sonuncusudur. 27-34 arasındaki tüm ayetlerde defteri sağdan verilenlerin kalacakları yerler anlatılmaktadır. Ayete “onlara, pek değerli eşler vereceğiz” anlamını verebilmek için, zarf olan kelimelere mef’ul /nesne muamelesi yapılması gerekir ki bu Arap dili açısından mümkün değildir. Zaten “eşler” diye anlam verdikleri “furuş (فُرُش)” kelimesi, Rahman Suresinin 54. âyetinde,  “cennetliklerin yaslandıkları döşekler” anlamında kullanılmıştır ve ona “döşekler” dışında bir anlam veren de olmamıştır. Bu ayette de “furuş” kelimesi aynı anlamdadır. Bundan üç ayet sonra:“Bunlar, defteri sağdan verilenler içindir.” (Vakıa 56/38) ifadesi tekrarlanmaktadır. Bu sebeple, zamirin gidebileceği tek yer, Vakıa 56/22. âyetteki hurilerdir.

İki âyette geçen şu ifade de hurilerin, daha önce hiç görülmemiş türden varlıklar olacaklarını bildirmektedir: 

لَمْ يَطْمِثْهُنَّ إِنْسٌ قَبْلَهُمْ وَلَا جَانٌّ

“Oralarda gözlerini (hizmet ettikleri kişilere) odaklayan huriler vardır. Onlardan önce herhangi bir insan veya cinin onlarla teması olmamıştır.” (Rahman 55/56, 74)

“Temas” diye meal verilen kelimenin kökü “bir şeye dokunma” anlamındaki “tams (طَّمْثُ)”tır, cinsel temas anlamında da kullanılır[15]. Kötü duygulardan arınmış olarak[16] eşlerinden, üst ve alt soylarından uygun olanlarla birlikte cennete yerleşecek[17] kadın ve erkekler, kendi eşlerinden başka bir kimseyle cinsel ilişki yaşamayı akıllarından bile geçirmezler.

2- Huriler Cennete Gidenlerin Yanına Verilecekler

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

وَزَوَّجْنَاهُمْ بِحُورٍ عِين

“Ceylan gözlü hurileri de yanlarına (hizmetçi olarak) veririz.” (Duhan 44/54, Tur 52/20)

Kur’an’ın bu ifadesine, geleneğin verdiği meal şöyledir:

“Onları ceylan gözlü hurilerle evlendirmiş oluruz.”

Bütün tefsir ve mealler, bu konuda görüş birliği içindedirler. Ama ayete bu anlamı vermek mümkün değildir. Çünkü “onları” zamiri ile işaret edilenler cennete giden müttakiler yani yanlışlardan sakınanlardır (Duhan 44/51, Tur 52/17). Bu konuda kadın erkek ayrımı olamaz.

Ayetlere bu anlamın verilmesi Arap dili açısından da imkansızdır. Şimdi “zevvece” fiilinin çeşitli kullanımlarına dil açısından bakalım:

  1. a) “Zevvece (زوج)” fiilinin tek mef’ulü yani tek nesnesi olursa “birbirini tamamlayan iki şeyi birleştirme” anlamında olur. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

وَإِذَا النُّفُوسُ زُوِّجَتْ

“nefisler /ruhlarla bedenler eşleştirildiğinde,...” (Tekvir 81/7)

Bu, yeniden dirilen kişilerin bedenlerinin ruhları ile birleştirilmesidir. Her insanda biri beden diğeri ruh olmak üzere iki nefis vardır. Beden ile ruhun birleşmesi, bilgisayara işletim sisteminin yüklenmesi gibidir. İşletim sistemi, nasıl bilgisayar çalışır hale geldikten sonra yüklenirse ruh da bütün organlar tamamlanıp, vücut dengesi kurulduktan sonra vücut ile birleştirilir (Müminûn 23/12-14). Ruh, bedenden iki şekilde ayrılır, biri uykuya dalınca diğeri de beden ölünce olur. Uyuyan kişinin ruhu, beden uyanınca, ölen kişinin ruhu da yeniden dirilince gelir ve bedene girer (En’âm 6/60, Zümer 39/42). Ölen beden, donanımı çalışmaz hale gelmiş bilgisayar gibi olur, yeniden dirilinceye kadar ruh ona dönmez. Bu sebeple ilk ölen ile en son ölenin, geçen zaman algısı aynıdır (Nahl 16/77, Kamer 54/50). Yukarıdaki ayette geçen birleşme, yeniden yaratılan vücutlarla ruhlarının birleşmesidir. O zaman kişi kendini, uykudan uyanmış gibi hisseder. İlgili ayet şöyledir:

قَالُوا يَا وَيْلَنَا مَن بَعَثَنَا مِن مَّرْقَدِنَا هَذَا مَا وَعَدَ الرَّحْمَنُ وَصَدَقَ الْمُرْسَلُونَ

“Vay halimize![18] Uyuduğumuz yerden bizi kim kaldırdı?” (Yasin 36/52)[19]

  1. b) “(زَوّجَ) Zevvece” fiili iki mef’ul /nesne alır da bu nesneler fiile doğrudan bağlanırsa, o zaman kelimeye “evlendirme” anlamı verilir. Bunun örneği de şu ayettedir:

وَإِذْ تَقُولُ لِلَّذِي أَنْعَمَ اللَّهُ عَلَيْهِ وَأَنْعَمْتَ عَلَيْهِ أَمْسِكْ عَلَيْكَ زَوْجَكَ وَاتَّقِ اللَّهَ وَتُخْفِي فِي نَفْسِكَ مَا اللَّهُ مُبْدِيهِ وَتَخْشَى النَّاسَ وَاللَّهُ أَحَقُّ أَنْ تَخْشَاهُ فَلَمَّا قَضَى زَيْدٌ مِنْهَا وَطَرًا زَوَّجْنَاكَهَا لِكَيْ لَا يَكُونَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ حَرَجٌ فِي أَزْوَاجِ أَدْعِيَائِهِمْ إِذَا قَضَوْا مِنْهُنَّ وَطَرًا وَكَانَ أَمْرُ اللَّهِ مَفْعُولًا

“(Ey Muhammed!) Hani bir gün Allah’ın nimet verdiği ve senin de nimetlendirdiğin kimseye: “Eşini nikahında tut, Allah’a karşı yanlış yapmaktan sakın!” diyordun. Aslında insanlardan çekinerek Allah’ın açığa çıkaracağı şeyi içinde gizliyordun[20]. Oysa doğru olan, Allah’tan çekinmendir[21]. Zeyd boşanıp eşiyle ilişiğini kesince (زَوَّجْنَاكَهَا) seni ona biz zevc yaptık /  onunla biz evlendirdik ki müminlerin evlatlıkları, eşleriyle boşanıp ilişkilerini kesince onlarla evlenmeleri konusunda kendilerine bir sıkıntı olmasın. Allah’ın buyruğu yerine gelmiştir.” (Ahzab 33/37)

  1. c) “(زَوّجَ) Zevvece” fiili, iki nesne alır da ikinci nesne fiile, harf-i cer ile yani kelimenin sonunu esre okutan edatla bağlanırsa fiil, “çok yakınına alma” anlamına gelir[22]. Hurilerle ilgili olarak “(زَوّجَ) zevvece” fiilinin geçtiği her iki ayette de ikinci nesne fiile, bâ harf-i cerri ile bağlanmıştır.

 وَزَوَّجْنَاهُمْ بِحُور عِينٍ

“Ceylan gözlü hurileri de yanlarına (hizmetçi olarak) veririz.” (Duhan 44/54, Tur 52/20)

Şu iki ayet de bu anlamı desteklemektedir:

 وَعِنْدَهُمْ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ عِينٌ

“Yanlarında, gözlerini onların üzerinden ayırmayan birbirleriyle yaşıt dişi varlıklar /huriler olacaktır.” (Saffat 37/48)

وَعِنْدَهُمْ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ أَتْرَابٌ

“Yanlarında göz uçlarıyla onları takip eden, birbirleriyle yaşıt dişi varlıklar /huriler olacak.” (Sad 38/52)

Görüldüğü gibi geleneğin, yukarıdaki ayetlere verdiği evlendirme anlamı, Arap diline de aykırıdır. Zaten böyle bir şey, kadınların cennette, ikinci sınıf muamelesi görecekleri iddiasını da içerir. Hiç kimsenin, mutsuzluk hissetmeyeceği cennetin, böyle tanımlanması düşünülemez.

3- Huriler Güzel Görünümlü Olacaklar

Huriler, güzel görünümlü olacaklardır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

وَحُورٌ عِينٌ . كَأَمْثَالِ اللُّؤْلُؤِ الْمَكْنُونِ.

“Bir de ceylan gözlü huriler (dolaşacak). Sanki onlar kabuğunda saklı inci gibidir.” (Vakıa 56/22-23)

كَأَنَّهُنَّ الْيَاقُوتُ وَالْمَرْجَانُ

“(Huriler) Sanki birer yakut ve mercandırlar.” (Rahman 55/58)

كَأَنَّهُنَّ بَيْضٌ مَكْنُونٌ

“Onlar, sanki saklı yumurtalar gibidirler (pırıl pırıl bembeyaz tenli).” (Saffat 37/49) 

Kabuğunda inci 

Yakut

Mercan  

Kabuğunda yumurta

Yumurta

Hurilerin, birer inci, yakut, mercan, yumurta gibi ve ceylan gözlü olmaları güzelliklerini, kabuğunda saklı gibi olmaları da vücutlarının örtülü olacağını gösterir. Cennetliklerin küçük çocukları da çevrelerinde, kabuğundaki inciler gibi dolaşacaklardır.[23] “Kabuğunda saklı” ifadesi, birer inci gibi olacağı bildirilen vildan için yani erkek hizmetçiler için kullanılmaz.[24]

4- Huriler Yüksek Seviyede Hizmet Sunacaklar

Hurilerin yüksek seviyede hizmet sunacakları ile ilgili ayetler şöyledir:

إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ مَفَازًا. حَدَائِقَ وَأَعْنَابًا. وَكَوَاعِبَ أَتْرَابًا. وَكَأْسًا دِهَاقًا. لَّا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا كِذَّابًا. جَزَاء مِّن رَّبِّكَ عَطَاء حِسَابًا .

“Müttakiler /kendini yanlışlardan koruyanlar için bir kurtuluş yeri vardır. Bahçeler, üzüm bağları kaliteli hizmet sunan, birbirleriyle yaşıt dişi varlıklar /huriler, ve dolu dolu kadehler (vardır).Orada ne bir boş söz ne de bir yalan işitirler. Bunlar, senin Rabbin tarafından (amellerine göre) hesaplanan bir ödül olarak (verilir).” (Nebe 78/31-36)

Nebe suresinin 33. ayetinde geçen “kevâib (كواعب)” kelimesi, “yüksekliği olan” anlamındaki  “kâib (كاعب)”in çoğuludur. Arap dilinde yüksek olan ve yükselen her şey “ka’b (كَعْبٌ)”dır. İtibarlı ve başarılı birine “kâ’bı yüksek kişi (رجلٌ عَالِي الكَعْب)” denir. Bu kelime, kadınların göğüs bölgesinde yükselen memeleri ifade için de kullanıldığından[25] yukarıdaki âyete, gelenekte hep bu anlam verilir. Hurilerden beklenen, iyi hizmet olduğu için ayete uygun düşen meal: “Yüksek seviyede hizmet yapan yaşıt varlıklar” anlamıdır. Zaten huriler, kabuğu içinde saklı inciler ve yumurtalar gibi örtülü olacaklarından memelerinin nasıl olduğunun bir anlamı olmaz. Üstelik cennetteki herkesin kendi eşi bulunacağı ve onların güzelliği hurilerinkine kıyaslanamayacağı için, hurilerin cennetteki kadınları da erkekleri de ilgilendiren özelliği ancak hizmet kalitesi olur.

5- Huriler Çadırlarda Kalacaklar

Cennetlikler, eşleri ve çocukları ile köşklere yerleşecekler,[26] huriler ise çadırlarda kalacaklardır[27]. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

فِيهِنَّ خَيْرَاتٌ حِسَانٌ . فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ . حُورٌ مَّقْصُورَاتٌ فِي الْخِيَامِ . فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ.

“Cennet bahçelerinde iyi huylu güzeller vardır. (Ey insanlar ve cinler) Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayıyorsunuz!

Onlar, çadırlarda kalan hurilerdir. Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayıyorsunuz!” (Rahman 55/70-73)

Hurilerin çadırlarda kalması, eskiden yardımcıların, köşklerin bahçelerindeki müştemilatta kalmasına benzetilebilir.

SONUÇ

İlgili bütün ayetler, cennete giden kadın ve erkeklere tahsis edilen hurilerin hizmet dışında bir görevlerinin olmadığını açık ve net bir şekilde ortaya koymaktadır. Hurilerle ilgili tanımlamalar da cennete gidenlere ne kadar değer verildiğinin göstergesidir.

Abdulaziz BAYINDIR         

_____________________________________

[1] Zariyât 51/56.

[2] Ra’d 13/19-24, Tur 52/21-24.

[3] Tahrim 66/10-11.

[4] Âl-i İmran 3/15, Nisa 4/57.

[5] Duhan 44/27, Tur 52/17-18.

[6] Nisa 4/57, Kehf 18/31, Zuhruf 43/70, Tur 52/17-21, İnsan 76/13, Mürselat 77/41-44, Mutaffifin 83/22-23.

[7] Saffat 37/41-42, Sad 38/51, Zuhruf 43/73, Duhan 44/55, Tur 52/22, Vakıa 56/20.

[8] Âl-i İmran 3/85, Nisa 4/78, Enbiya 21/35, Ankebut 29/57, Cuma 62/8.

[9] İsra 17/99, Ankebut 29/20, Yasin 36/81, Necm 53/47, İnsan 76/28.

[10] Âl-i İmran 3/107, Abese 80/38-39. Nebîmiz şöyle demiştir: “Cennete ilk girecek olanların yüzleri ayın on dördündeki dolunay gibi olur. Onlardan sonra gelenler, gökte inci gibi parlayan en güzel gezegene benzerler. Kalpleri, tek bir kişinin kalbi gibidir. Aralarında ne kin ne de kıskançlık bulunur. Onlardan her birinin yanına, gözlerini onlardan ayırmayan iki huri verilir.” (Buhari, Bed’ul-halk 8)

[11] Tevbe 9/72.

[12] Nahl 16/31, Enbiya 21/102, Furkan 25/16, Zümer 39/34, Fussilet 41/31, Şura 42/22, Kaf 50/35.

[13] İnsan 76/15-19.

[14] Mu’cemu mekâyîs’ul-luğa, Ahmed b. Faris b. Zekeriya, Beyrut, tarihsiz (بكر) md.

[15] Mu’cemu mekâyîs’ul-luğa (طمث) md.

[16] Hicr 15/47.

[17] Ra’d 13/19-24, Tur 52/21-24.

[18] Saffat 37/19-20.

[19] Bu sözü kâfirler söyler. Müminlerin davranışları farklı olur (İsrâ 17/52).

[20] “Zeyd eşini boşar da Allah, evlatlıkların boşadığı eşler konusunda örnek yapmak için beni Zeynep ile evlendirirse halkın içine nasıl çıkarım!”, diye korkuyordun.

[21] Çünkü “Allah’ın mesajlarını tebliğ edenler, Allah’tan korkar, başka kimseden korkmazlar.” (Ahzab 33/39).

[22] Ragıb El-İsfahânî (ö. 425 h.), Müfredâtu elfâz’il-Kur’ân (زوج), md. (thk: Safvan Adnan Dâvûdî), Dımaşk ve Beyrut, 1412/1992

[23] Tur 52/24.

[24] İnsan 76/15-19.

[25] Cemalüddin Muhammed b. Mükerrem b. Manzûr, Lisan’ul-Arab, Beyrut 1990, (كعب) md.

[26] Tevbe 9/72, Furkan 25/10, Zümer 39/20.

[27] Rahman 55/72.