Kur’an’ın Anlaşılmasıyla İlgili İki Problem

            Kur’an; İslâm’ın tek ve yeterli temel kaynağı iken, içerik anlamında Kur’an hakkında yeterli bilgiye sahip olamamamızdan, din hakkında başka kaynak arayışlarına girilerek, Kur’an’a yetersiz olduğu muamelesi yapılarak, Kur’an’ın yol göstericiliğinden uzaklaşılmakta ve bunun sonucu olarakta müslümanların ve insanlığın sıkıntılarına bir çözüm üretilememektedir. Bunun başlıca sebepleri ise;

1- Bu metin (Kur’an yani âyetler) ne söylüyor? Elbette ki bu konuda güzel çalışmalar yapılmaktadır. Kur’an’ı anlama çalışmalarının önünde en büyük engel, manalar verirken, önceki verilen anlamlara takılıp kalınmakla beraber onları aşamamaktır.

Bu konuda yapılması gereken, Kur’an bütünlüğü içinde ve “tabi yasalar” çerçevesinde âyetleri anlamaya çalışmak. Özellikle “bazı kavramların geçtiği ayetlere” mana verilirken dikkatli olmaktır. Mesela, “kuran” (toplamak 17/78), “rasul”-“risalet”, “nebi”-“nübüvvet”, kelimelerinin geçtiği ayetlerde bu kelimeler “peygamber” diye çevrilerek, bu kelimelerin anlamları ve aralarındaki fark anlaşılmaz hale getirilmektedir. “Dalle”, “ekramnâ”, “men yeşê” , “veli-evliya”, “salat”…gibi. kelimelerde aynı. Burada teknik bilgiye ihtiyaç olduğu gibi, bu kelimelerin günümüzde neye tekabül ettiğinin iyi görülmesi gerekmektedir.

Konuyla ilgili ayetlere mana verilirken mutlaka “konunun uzmanlarının” bilgisine ihtiyaç vardır. Buna örnek, yaratılışla ilgili ayetlere mana verilirken göz ardı edilmemesi gereken bir zorunluluktur. (A’râf 7/172).

Her ne kadar dikkat edilirse edilsin, gözden kaçabilecek yerlerin de olabileceği unutulmamalıdır. Yapılan veya yapılacak olan meallerin bir insan ürünü olduğu ve ilahi kelamı anlamaya yönelik bir çaba ve gayret olduğu unutulmamalıdır. Eksiksiz ve tam olan Yüce Allah’ın Kelamı olduğu iyi bilinmelidir.

2- Bu mesajın / ilahi vahyin insanlar ve toplum tarafından anlaşılmasındaki eksikliklerimiz.

Kimse ilahi vahyin anlaşılmasının mümkün olmadığı veya ihtiyaçlarımıza cevap veremediği yanılgısına kapılmamalı ve böyle gösterilmesinin Allah’a bir iftira olduğu iyi bilinmelidir. Bu konu en çok “din adına yapılan” yanlışlıkların başında gelmektedir. Halbuki Allah mesajını anlaşılır (54/17) “ekmel” (5/3) ve “tam” (6/115) kılmıştır. Dinin / İslam’ın öğretiminde ve anlatımında “Kur’an’ın” yetersiz olduğu, başka kaynaklarla bunun telafi edildiği iftirasından acilen vaz geçilmelidir. Din olarak sadece ama sadece Kur’an’ın yeterli olduğu (29/51), bunu örneklendirenin ise Allah’ın Rasulü olduğu (http://www.kuranevi.org/?p=936#more-936), bunun dışında her müdahalenin “şirkle” ilgili bir husus olduğu iyi bilinmelidir.

            Dini (Kur’an’ı) doğru anlamada “fikri ve zikri ne olursa olsun”, delile dayalı her görüşün saygı değer olduğu iyi bilinmelidir. Kişi ve zannı görüşleri ilahlaştırmanın bir felaket olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Dinin /İslam’ın insanlığa Allah tarafından kurtuluş ilkeleri olduğu, bunu tekelleştirmenin (Müslümanların özel mülkü gibi) asla doğru olmadığı, “Kur’an’ı müminlik” sorumluluğu içinde, tüm insanlığa duyurulması ve buna davet edilmesi gerektiği asla göz ardı edilmemelidir.

Dinle / İslam’la ilgili değerler; kişi, zümre, grup… gibi şeylerin çıkar aracına dönüştürülmemeli, takva bilinci içinde “karşılığı Allah’tan ümit edilen” bir çaba ve gayret olmalıdır. Müslümanların ve insanlığın bireysel ve toplumsal anlamda tüm sıkıntı, çıkmazlarının, manevi ve maddi tüm problemlerinin meşru ve en doğru çözüm yolunun (10/57) FURKAN (2/185, 14/1) VE HÜDA (2/2) olan Kur’an ve Kur’an’ın yol göstericiliğinde (3/4) olduğu ve bunun ise tek çıkış olduğu (6/19) gözden ırak edilmemelidir. Hayatımızda oluşan dini kültürü, Kur’an’la gözden geçirerek (4/136) yeniden buna göre şekillendirmek en büyük kazancımız olacaktır (9/71, 72).

Savaş ÖREN
Niğde Kur’an Evi Derneği Başkanı
www.kuranevi.org