Şubat 2015
“Paranın Faiz Esaretini Kırma Manifestosu” yazısını aşağıdaki bağlantıdan indirebilirsiniz. Bağlantı;
Birçok insan, Kur’an’ı Kerim’de geçen: “O, kendi arzusuna göre konuşmuyor. Konuştuğu o şey, kendisine yapılan vahiyden ibarettir.” (Necm 53/3-4) Ayetlerini delil göstermek suretiyle Nebimizin söylediği her şeyin bir vahiy olduğu kanaatine varıyor. Bu makalemizde bunun ne kadar doğru olup-olmadığı üzerinde durulacaktır. Dini konularda bir iddianın doğru olup-olmadığını bilmek için okuduğumuz ayetlerin hem başındaki ve sonundaki ayetleri hem de konuyla ilgili diğer ayetleri birlikte okuyup anlamamız gerekir. Yani, Kur’an’ı, Kur’an[1] gibi okumalıyız. Çünkü Allah böyle emreder.[2] Bir yerde bir ayet gördüğümüz zaman Kur’an’ın başka bir yerinde o ayetin müteşabihini/benzerine de bakmalı ve birlikte okuyup anlamaya çalışmalıyız. Aksi halde ayeti eksik anlamaya ya da konuya yanlış bakmaya yol açmış oluruz. Necm suresinin 3 ve 4. Ayetlerine göre Nebimizin her söylediğini vahiy olarak anlaya bilir miyiz? Konuya ilgili ayetlerin başındaki ayet ile birlikte başlayalım: مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوٰىۚ وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوٰىۜ اِنْ هُوَ اِلَّا وَحْيٌ يُوحٰىۙ “Arkadaşınız doğru yoldan sapmadı, yanlış kurgulara da kapılmadı. O, kendi arzusuna göre konuşmuyor. Konuştuğu o şey, kendisine yapılan vahiyden ibarettir.” (Necm 53/2-4) Bu ayetlerde kimden, neden bahsettiğini anlamak ve “vahiyden” neyin kastedildiğini bilmek için Kur’an’ın başka yerindeki buna müteşabih/benzer ayetlerin birkaçını örnek vermek istiyoruz: إِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَرِيمٍ وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَاعِرٍ قَلِيلًا مَا […]
Bir evde kadının saçı açık olduğunda rahmet meleklerinin oraya girmeyeceği konusundaki yaygın kanı, bu konuda delil gösterilen hadislerin içeriklerinin iyi anlaşılamamasından veya cümlelerin bağlamından koparılarak kullanılmasından kaynaklanmıştır. Delil olarak kullanılan hadisleri tek tek inceleyelim: 1.ALLAH KENDİSİNDEN ÇEKİNİLMEYE LAYIKTIR Bu konuda günümüzde delil olarak kullanılan bir hadis, evin içinde başkaları yokken dahi Allah’ın bizi görüyor olduğu ve O’nun kendisinden çekinilmeye en layık varlık olduğu şeklindedir. Oysa bu rivayetin baş örtüsüyle hatta kadınlara özel herhangi bir durumla ilgisi yoktur: … Behz bin Hakîm’in dedesinden (Muâviye bin Hayda) (ra) rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: “Yâ Resulallah, örtülmesi gereken yerlerimizi kimin yanında örtelim?”” diye sordum. Efendimiz: “Sen avretini (hür) karından veya esir olan (karından) başka herkesten sakla!” buyurdu. Ben: “Yâ Resûlallah, ya insanlar birbiriyle iç içe yaşıyorsa /bir arada bulunuyorsa, bana bundan haber ver.” dedim. Efendimiz: “Gücün yettiğince avret yerlerini kimseye göstermemeye çalış!” buyurdu. Ben: “Yâ Resûlallah, peki birimiz (tek başına) boş bir yerde olursa?” diye sordum. Buyurdu ki: “Kendisinden hayâ edilip utanılmaya en lâyık olan Allah”tır.” (İbn Mâce, Nikah, 28 (1920))[1] Görüldüğü gibi rivayet, bir erkeğin avretle ilgili sorusu üzerine, bedenin hangi kısımlarının kimler arasında örtülmesi gerektiğine dair verilen cevabı içermektedir. Allah’ın bizi her an gördüğü bilinciyle yaşamak tavsiye edilmiştir. Ev içinde yalnız […]
Özet İslam ekonomisinin temel taşlarından biri olan zekât ile yine İslam’ın en temel yasaklarından biri olan faiz, piyasalarda iktisadi açıdan olumlu ve olumsuz olmak üzere birbirine zıt etkiler oluşturmaktadır. Bu duruma Kur’ân âyetlerinde karşılaştırmalı olarak işaret edilmiş; kazanç elde etmek için faize yatırılan malların Allah katında artmayacağı, ama Allah rızası için zekât verenlerin mallarının kat kat artacağı ifade edilmiştir. Buna rağmen İslam dünyasının genelinde zekât devlet eliyle uygulanmadığı gibi faiz hassasiyeti de giderek azalmaktadır. Dolayısıyla İslami esaslara uygun ekonomik gelişme sağlanamamaktadır. Bunun için nakit serveti de içine alan zekât mallarına, üretimin bölüşümü değil gelirin yeniden dağılımı aşamasında müdahale etmektedir. Biriktirmeye ve haksız kazanca neden olan faiz ise yasaktır. Faiz, üretimdeki finansman maliyetinin artmasına ve enflasyonun körüklenmesine de sebep olur. Bu yüzden borçtan gelir elde etme eylemi olan faiz, hangi gerekçeyle olursa olsun kabul edilmemiştir. Literatürde zekât ve faizin ekonomiye etkisine dair bazı çalışmalar bulunsa da bunların bu makalede ele alınan açılardan karşılaştırmalı olarak çalışılmaması, bu yazının kaleme alınmasına neden olmuştur. Bu araştırmada kaynak tarama yöntemi kullanılarak ilgili âyetler için sözlük, tefsir, hadis ve fıkıh kaynakları incelenmiş; iktisadi değerlendirmeler için ekonomi ve İslam ekonomisine dair yazılan dokümanlardan yararlanılmıştır. Sonuçta İslam’da üretim ve gelirin arttırılması -tasarruftan ziyade harcamaların artmasını zorunlu kılan- zekât […]
