Organ Nakli Konusunda Katkı

Sayın Abdulaziz Bayındır Hocam,

Organ Nakli konusunda Ali Rıza Hoca ile birlikte yaptığınız tartışmaya ufak da olsa katkıda bulunmak istedim. Ben üroloji uzmanıyım ve böbrek nakilleri konusunda bilgi birikimim var. Öncelikle bu husus yani organ naklinin caiz olup olmadığı çok önemli, ivedi ve milyonlarca müslümanın hayatını ilgilendiren bir konudur, bir ayrıntı kesinlikle değildir. Çünkü her yıl ülkemizde onbinlerce yeni hasta dializ makinalarına bağlanmaktadır. Dializ hastalarının çektikleri acıları bir kendileri bir de hekimleri bilir. Allah kimseyi böyle ağır imtihan etmesin. Ve bugün artık organ naklinde başarı oranları %100 lere yaklaşmış durumdadır. Nakil sonrasında da eskisi gibi yoğun ilaçlara duyulan ihtiyaç ortadan kalmıştır, bu hastalar normal insanlar olarak sağlıklarına kavuşmaktadırlar.

Nakil gerektiren hastalıkların en büyük bölümünü böbrek hastalıkları oluşturmaktadır ve ilginç olan (bence Allah’ın takdiri) yedeği olan nadir organlardan biri de böbrektir. Şunu kesin olarak söyleyebilirim ki her iki böbreği sağlıklı olan bir insanın bir böbreğini almak ile ona hiç zarar vermiş olmuyoruz, yani bir böbrek fazlasıyla bir insana yeterlidir. Benim yarım hatta 1/3 böbrekli ve sıkıntısız yaşayan çok sayıda hastam vardır. Doğuştan tek böbrekli olan ve bu durumun farkına bile varmadan eceliyle ölen binlerce insan vardır. Öyleyse yüce Rabbimizin neden her organı değil ama bu organı çift (yani fazladan ya da yedekli) yarattığı sorusu bir köşede tutulmalıdır. Tabii bu bilgi nakle cevaz vermek için delil sayılamaz ama bu bilgi de önemlidir.

Bildiğim kadarıyla bir hususun helal sayılması için haramlığına ait bir delilin olmaması yeterlidir. Haramlar istisna, helalar çok sayıdadır. Bu durumda Ali Rıza hocamızın kan ya da doku naklinin haramlığına dair Kuran ve sünnetten delilini dinlemek için çok bekledim, o günkü tartışmada duyamadım.

Diyelim ki enam cinsi hayvandan doku nakli mümkün olsa, bu durumda bile insandan insana nakilin haram olduğu sonucunu çıkartmak biraz zorlama olur gibi geliyor bana. Toplantıda konu ile ilgili tek hadis okundu ( koyun dişinin insana yerleştirilmesi hakkında) ki bu bir organ-doku nakli olmayıp bir protez uygulamasıdır. Yani o hadis sahih ise bu hadisden sadece diş yada diğer protez uygulamalarının cevazı çıkar çünkü koyundan alınan diş canlılığı olmayan bir dokudur, tıpkı saç ya da tırnak gibi ve bu günkü sentetik diş protezi hükmündedir. Canlı organ nakli o hadisin konusu değil gibi durmakta.

Siz enam cinsi hayvanlardan nakil konusunu sormuştunuz. Cevabı evet, uzun yıllardır nice hayvanlardan nice nakiller denendi ama başarısız oldu. Bir istisnası canlı organ değil ama doku diyebileceğimiz kalp kapaklarıdır. Domuz ve sığırdan kalp kapağı nakli yapılmakta idi ama doku reddi ve diğer sakıncaları nedeniyle artık suni kapaklar tercih edilmekte. İnsan böbreğine en çok benzeyen böbrek domuzdadır. Ürologlar deneylerimizi o nedenle hep domuzlarda yaparız. Örneği köpeklerin de prostatı insana benzer. Domuzun etini yemek haram olduğuna göre, domuzdan alınan kalp kapağını hasta yemediğine göre haramlığı da tartışılır sanıyorum. Zaten artık kullanılmıyor. Ama o günkü tartışmada Çin’lilerin genetiği değiştirilmiş domuzdan organ nakli hedeflerinden bahsettiniz. Eğer bu gerçekleşirse ki olabilir, domuzun sadece etini yemek mi haram yoksa böbreğini kullanmak mı sorusu da sizin ilgi alanınıza girecek sanırım.

Diğer bir husus da Allah’ın yaratması ve insanın yaratması idi. Evet bugün insanoğlu laboratuar ortamında suni deri üretebilmektedir. İnsandan alınan bir tek hücre kullanılarak bir organ yani deri laboratuarda sentez edilmektedir. Buna yaratılmaktadır da diyebiliriz. Ama bu yaratma zaten Allah’ın koyduğu ölçüler kullanılarak yapılan bir üretimdir, yani Sünnetullaha aykırı değildir ki. Çok yakında bu durum organlar için de geçerli olabilecektir. Bu durumda başka bir insandan alınan tek bir hücreden üretilen suni derinin başka bir insana nakline caiz değildir diyebilir miyiz, Kuran ve sünnetten delilimiz ne olur?

Ali rıza hocam dedi ki, bu organ nakli konusu yüzünden insanlar arasına fitne girmekte, baba oğluna böbrek vermediği için nifak doğmaktadır. Buna katılmak mümkün değil. Baba bazen borcu yüzünden hapse düşen oğluna 5 kuruş para da vermeyebilir. Vermek zorunda değil ama Allah’ın rızasını kazanmak isteyen baba başka. Yani organ bağışlamak ya da kan bağışlamak “infak” başlığı altına giremez mi? İnfak bazen para ile bazen bilgi ve tecrübe ile bazen de organ ile olamaz mı? Yani organlarımız Allah tarafından bizim kullanımımıza verilen mal-mülk gibi değil midir?

Bu noktada esas can alıcı husus bana göre şudur? Kuran bedenimize de ruhumuza da “nefs” demekte. Oysa tıp ruhu kabul etmez, canlılık prensibi ile hareket eder. Ama Allah bize bildirdiği için biz bilmekteyiz ki insanı insan yapan, diğer canlılardan ayıran onun ruhudur. Yoksa bedensel özelliklerimiz diğer tüm canlılarda da var hatta birçok hayvan bizden bu bedensel canlılık verileri açısından daha bile üstün. Bizi üstün kılan ruhumuz. Yani esas olan ruhtur, ölümsüz olan ruhtur, özgür iradesi ile karar veren ruhtur, bedenimiz değil, Allah ruhundan üflemedikçe ana rahmindeki ilk üç aylık cenine insan bile demediğine göre bedenimiz sadece ve sadece ESAS olan ruhun kontrolündeki bir kukla gibidir. Bir otomobili kullanan şöför misali. Şöför olmadan araba ne hareket eder ne bir yere gider. Ama kontağı çalıştırıp arabadan inerseniz araba kendi kendine çalışmaya devam eder, tıpkı ruhsuz bir beden gibi, tıpkı uyuyan insan gibi, tıpkı beyin ölümü gerçekleşen bitkisel hayattaki hastalarımız gibi. Zaten ayet uykumuzda da ruhun bedeni terk ettiğini söylemiyor mu? O zaman canlılık başka bir şey, ölmemiş olmak başka. Yani insan tıbben canlı olabilir, ama ruhun fonksiyonu olan bilinç ve irade yeteneği kalmamış ve bilincin geri dönme ihtimali yok ise ise ölüdür. Şöförsüz çalışan araba gibidir. (buna beynin korteks ölümü denir…tüm canlılar içinde beynin korteks bölümü en gelişmiş olan insandır ve korteks bilinç merkezimizdir, beynin korteks altı merkezleri irade dışı vucut fonksiyonlarımızı düzenler –kalp atımı gibi..biz özgür irademizle kalp atımlarımızı kontrol edemeyiz..bunu istek dışı olarak korteks altı diğer beyin merkezleri yapar)

Bu dünyadaki bedenimizin ebedi olmadığını da kesin olarak biliyoruz, hatta ahretteki bedenimizin de bu bedene benzeyen ama esasında FARKLI BİR BEDEN olduğunu da biliyoruz. Yani ruh aynı ruh-beden farklı. Beden bu dünyada ruhun emrine verilmiş bir emanettir sonucu ortaya çıkıyor. O bedeni nasıl kullanacağımız bizim serbest irademize bırakılmış ama ayet ile temel prensip konarak “o bedene bilerek zarar vermeyin” emri verilmiştir ( intiharı yasaklayan ayeti kastediyorum). Sonuç: bedenimize zarar vermeyecek koşullarda bedenimizi nasıl hayır yolunda yorup harcıyorsak, organlarımızı da Allah rızası için hayır yolunda bağışlayabiliriz diye düşünüyorum. Aksini gösteren ayet-hadis olursa başka tabii.

Kaldı ki, ayetler zaruret yani hayatı tehdit eden bir durumda en büyük haramların bile haddi aşmadan kullanılabileceğini bildirmekte. Açlıktan ölmek durumu söz konusu ile domuz ya da içki ya da akan kan zaruret miktarı alınabilmekte ve o miktar haram olmamakta. Öyleyse yaşamak yani canlı kalmak, hayatta kalmak esas. Rabbimiz şöyle diyebilirdi, ölmek pahasına harama girmeyin, açlıktan ölmek üzere olsanızda domuz eti yemeyin. Bu durumda yemezdik. Ama Allah hayatta kalmayı bir öncelik olarak önümüze koymuş. Bu durumda bir hasta düşünün kanaması var ve kan nakli yapılmaz ise ölecek. Nakil haramdır yapmayın denebilir mi? Ali Rıza hocam dedi ki zaruret halinde ancak kan nakli yapılmalıdır. Zaten zaruret olmadan doktorlar hiç kimseye aspirin bile vermezler. Zaruret olmadan kan nakli yapana doktor değil-başka bir şey denir.

Bana göre esas soru şudur: insan hayatta iken kendi bedeni hakkında karar verip kanını ya da böbreğini başkasına verebilir ama öldükten sonraki karar kimin olmalıdır?

Siz diyorsunuz ki Kurana göre kişi öldükten sonra sahip olduğu her şey yani mirasın nasıl bölüştürüleceği ayetler ile sabittir, kişi önceden vasiyet bırakamaz. Yani kişi dese ki öldükten sonra tüm malımı yan komşuya verin, biz o vasiyeti uygulamaz ayetlerin gereğini yaparız. Peki Ölen kişinin böbreğinin ne yapılacağında hüküm nedir? Vasiyet kabul edilebilir mi? Ya da bir varis itiraz etse nakil iptal mi olur?

Biraz olsun katkım olsun diyerek değerli zamanınızı aldım, Allah Çalışmalarınızda sizi daima başarılı kılsın. Allah’a emanet olun

Saygılarımla.

Op Dr Bülent ALTAY