Müslümanın Müslümandan Başka Dostu Olmaz

Irak, Halepçe, Suriye, Hocalı, Myanmar, Afganistan, Pakistan ve son olarak da Mısır’dan gelen katliam haberleri, dünyaya hâkim güçlerin niyetleri konusunda Müslümanları uyandırmalıdır. Her Müslüman bilmeli ki, uluslararası sözleşmelerde yer alan ve Kur’ân’a da uygun olan evrensel değerler, Müslümanlar için olduğunda sadece konuşulan ama asla arkasında durulmayan değerlere dönüşür. Bunlarla ilgili olarak Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Nasıl olabilir ki? Sizi alt etseler ne akrabalıkları akıllarına gelir ne de yükümlülükleri! Sözleri sizi memnun ediyor ama kalpleri onu istemiyor. Onların çoğu, yoldan çıkmıştır. Allah’ın ayetlerini geçici  bir bedelle değiştirmiş ve O’nun yolundan engellemişlerdi.  Ne kötü iş yapıyorlar. Aslında bir mümine karşı ne akrabalık bağları akıllarına gelir ne de yükümlülükleri!  İşte asıl saldırganlar onlardır. Eğer dönüş yapar, namazı özenle ve sürekli kılar ve zekâtı verirlerse din kardeşleriniz olurlar. Biz ayetlerimizi bilenler topluluğu için açıklarız.” (Tevbe 9/9-11) Bir kimsenin Müslüman ana babadan doğması, müslüman bir toplumda büyümesi ve iyi bir dini eğitim alması müslüman olması için yeterli değildir; temel tercihine bakmak gerekir. Temel tercihi dünya olup dini ikinci sıraya koyanları Allah kâfir saymaktadır. “Kafirlerin, suçlarıyla bağlantılı olacak azaptan çekecekleri var. Onlar, dünya hayatını Âhiretten çok seven, bir çarpıtma, bir algı yönetimi  yaparak Allah’ın yolundan uzaklaşan/uzaklaştıran kimselerdir. Onlar derin bir sapkınlık içindedirler” (İbrahim 14/2-3) Müslümanlar çok dikkatli olmalı, kâfirlerin dost olamayacaklarını; kendilerine karşı tek vücut olacaklarını iyice öğrenmeli ve Allah’ın Elçisi’ni örnek alarak adımlarını Kur’ân’a göre atmalıdırlar.