logo

Menu

  • Araştırmalar
        • Kur’an Araştırmaları
        • Fıkıh Araştırmaları
        • Hadis Araştırmaları
        • Akaid Araştırmaları
        • Helal Gıda Araştırmaları
        • Tarih Araştırmaları
        • Fıtrat ve Tıp Araştırmaları
        • Diğer Araştırmalar
  • Bülten
    • Basın Bülteni
    • Hocalara Sorun
    • Köşe Yazıları
    • Yazılar
  • Çalışmalarımız
        • Allah’ın Bilgisi ve Kader
        • Tefsir Çalışmaları
        • Meal Çalışmaları
  • Başörtüsü
  • Diyanet
  • Kuran Dersleri
  • İslam İktisadı
  • Sizden Gelen İmsak ve Vakit Gözlemleri
  • Süleymaniye Vakfı Takvim
  • Sizden Gelenler
  • Eleştiriler
  • Fetva
  • Hac
  • Kadın
  • Kandil Geceleri
  • Kuran’da Peygamberler
  • Kurban
  • Ramazan ve Oruç
  • Kutsanan Gelenek ve Kur’an
  • Miras
  • Namaz
  • Nikah/Evlilik
  • Risale-i Nur ve Said Nursi
  • Röportajlar
  • Yorumlu Haber
archive-title Ekim 2009

Ekim 2009

Paylaş
01
Nisan

ORUÇLU HASTALAR İÇİN BAZI TIBBÎ ÖNERİLER

Ey inananlar! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız diye, size de farz kılındı. Sayılı günlerde… Sizden kim hasta veya yolculukta olursa, (tutamadığı) o günler sayısınca diğer günlerde oruç tutsun. Onu tutabilenlere bir yoksulu doyuracak fidye de gerekir. Kim bir hayrı içten gelerek yaparsa onun için daha hayırlı olur. (Fakat) Eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha iyidir. (Bakara 2/183,184) Görüldüğü üzere Kur’ân’a göre oruç, ancak sefer ve hastalık halinde ertelenebilir. Bu iki hal haricinde orucun ertelenmesini caiz kılan başka bir durum yoktur. Ne var ki ilgili ayet, “gücü yeten hastalar oruç tutarsa daha iyi olur” buyurmaktadır. O halde hangi hastalık hallerinde ve/veya hangi tedavi seçeneklerinde oruç ertelenmeli, hangi hallerde ertelenmemelidir? Tıbbî olarak bu konuda (sıkıntıya düşmeden) ne tür öneriler yapılabilir? Müminler, bu konuları haklı olarak merak etmektedirler. Bu nedenle, bu yazımızı, en sık sorulan şu sorular vesilesiyle bu konulara tahsis ettik; Sık Sık Su İçmesi Gereken Böbrek Hastaları Oruç Tutabilir Mi? Her böbrek hastalığı sık sık su içmeyi gerektirmez. Hatta bazı böbrek hastalıklarında su kısıtlaması bile yapılır. Ama özellikle böbrek taşı bulunan hastalar ve iltihabi böbrek hastalıkları gibi durumlarda sık su içmek tavsiye edilir. Buradaki amaç, günlük idrar miktarını artırmaktır (bu hastaların 24 saat boyunca en […]

16
Mart

Besmelesiz Kesilen Hayvanlar

Besmele çekilmeden kesilen hayvanların hükmü, helal gıda konusunun günümüzde en çok tartışılan meselelerinin başında gelmektedir. Hanefî, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine mensup âlimler En’âm sûresinin 121. ayetini delil göstererek hayvan kesiminde besmelenin farz, besmelesiz kesilen hayvanların haram olduğunu kabul etmişlerdir. Şâfiî mezhebinde ise bunun tam aksine hayvan kesiminde besmele çekmek farz değildir, dolayısıyla besmelesiz kesilen hayvanlar da helaldir. Aslında yukarıdaki iki zıt görüş de aynı ayetle yani En’âm sûresinin 121. ayeti ile temellendirilmektedir. Besmelenin farz olduğunu iddia edenler, ilgili ayeti “Üzerine Allah’ın adı anılmayan (hayvan)lardan yemeyin! Çünkü bu şekilde davranış fasıklıktır…” şeklinde tercüme etmektedirler. Gerçekten de ayet bu şekilde anlaşılacak olursa kesilirken üzerine Allah’ın adı anılmayan hayvanların yenilmesi haram olup bu hayvanların etini yiyenler de fasık olacaklardır! Besmelenin farz olmadığını iddia edenler ise ayetin bu şekilde tercüme edilip anlaşılmasının yanlış olduğunu, burada besmelesiz kesilen hayvanlardan değil; Allah’tan başkasının adı anılarak kesilenlerden bahsedildiğini söylemektedirler. Biz de bu yazımızda En’âm sûresinin 121. ayetini fazla ayrıntıya girmeden; ama farklı açılardan ele alarak hayvan kesiminde besmele çekmenin şart olup olmadığı hususunda bir sonuca varmaya çalışacağız.[1] 1. Arap Dili Açısından Tartışmalara konu edilen En’âm sûresi 121. ayetin ilk kısmının Arapçasını bir görelim: وَلَا تَأْكُلُوا مِمَّا لَمْ يُذْكَرِ اسْمُ اللَّهِ عَلَيْهِ وَإِنَّهُ لَفِسْقٌ Hayvan kesiminde besmeleyi farz […]

23
Şubat

YOLCULUKTA VE KORKU HALİNDE NAMAZ

Namaz, Adem aleyhisselamdan beri devam edegelen bir ibadettir. Allah Teâlâ namazı, bütün ümmetlere emretmiştir.  وَمَا أُمِرُوا إِلَّا لِيَعْبُدُوا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ حُنَفَاءَ وَيُقِيمُوا الصَّلَاةَ وَيُؤْتُوا الزَّكَاةَ وَذَلِكَ دِينُ الْقَيِّمَةِ “Onlara, dine bir şey katmadan ve yanlış yola sapmadan Allah’a kulluk etmeleri, namazı düzgün ve sürekli kılmaları ve zekâtı vermeleri dışında bir emir verilmedi. Doğru din işte budur.” (Beyyine, 98/4-5) وَأَوْحَيْنَا إِلَى مُوسَى وَأَخِيهِ أَنْ تَبَوَّآ لِقَوْمِكُمَا بِمِصْرَ بُيُوتًا وَاجْعَلُوا بُيُوتَكُمْ قِبْلَةً وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ. “Musa ile kardeşine şunu vahyettik: Siz ikiniz Mısır’da halkınız için evler hazırlayın. Evlerinizi, kıbleye yönelik yapın; namazı düzgün ve sürekli kılın.” (Yunus 10/87) İsa aleyhisselâm, beşikte iken, bir mucize olarak yaptığı konuşmada şunları söylemişti: وَجَعَلَنِي مُبَارَكًا أَيْنَ مَا كُنْتُ ‎وَأَوْصَانِي بِالصَّلَاةِ وَالزَّكَاةِ مَا دُمْتُ حَيًّا “Nerede olursam olayım (Allah) beni değerli kıldı; yaşadığım sürece bana namaz ve zekât görevi yükledi.” (Meryem, 19/31) İbrahim aleyhisselam, oğlu İsmail ile eşi Hacer’i Mekke’ye yerleştirdiğinde şu duayı yapmıştı:  رَبَّنَا إِنِّي أَسْكَنْتُ مِنْ ذُرِّيَّتِي بِوَادٍ غَيْرِ ذِي زَرْعٍ عِنْدَ بَيْتِكَ الْمُحَرَّمِ رَبَّنَا لِيُقِيمُوا الصَّلَاةَ “Rabbimiz! Ben soyumdan bir kısmını senin dokunulmazlığı olan Beyt’inin[1] yanında, çorak bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz bunu, namazı düzgün ve sürekli kılsınlar diye yaptım.” (İbrahim 14/37) İsmail aleyhisselamın bu duaya uygun hareket ettiğini de şu ayetten öğreniyoruz: وَاذْكُرْ […]

10
Şubat

KİTAP VE SÜNNET Mİ? KİTAP VE HİKMET Mİ?

Kitap ile kastedilen Kur’an’dır. Allah, yalnızca ona uymayı emreder. Bir ayet şöyledir: اتَّبِعُواْ مَا أُنزِلَ إِلَيْكُم مِّن رَّبِّكُمْ وَلاَ تَتَّبِعُواْ مِن دُونِهِ أَوْلِيَاء قَلِيلاً مَّا تَذَكَّرُونَ . Rabbinizden /Sahibinizden size indirilene uyun; Allah ile aranıza koyduğunuz velilere[1] uymayın. Doğru bilgileri ne kadar az kullanıyorsunuz!  (A’raf 7/3) Hikmet, ilim ve akıl yolu ile doğru hüküm verme anlamındadır[2]. Kelime, 18 ayette Hikmet, dört ayette de hüküm şeklinde olmak[3] üzere toplam 22 ayette geçer. Bunlardan 13’ü Kitap ile birlikte zikredilir[4]. İlgili ayetler, birbiriyle bağlantılı olarak okununca görülür ki Hikmet, Allah’ın kitabından doğru çözümler üretme ilmidir. Kur’an’ın temel kavramlarından olan Sünnetin kök anlamı yoldur[5]. Bu kelime 11 ayette, 16 kere geçer. Ayetlerin ikisinde Allah, Sünnete uyulmasını ister[6]. Kalan dokuz ayet ve bağlantılarında ise Sünnete uymamanın kötü sonuçları anlatılır[7]. Bir ayette de geniş yol anlamında minhac[8] şeklinde geçer. Sünnete uyanlar kazanırlar, uymayanlar ise hem dünyada hem de ahirette kaybederler.  Nebî ve resul kavramları da çok önemlidir. Nebî, değeri Allah tarafından yükseltilmiş kişidir[9]. Allah, nebî yaptığı kişilere Kitap ve Hikmet vermiş ve onları insanlar arasındaki ihtilafları çözmekle görevlendirmiştir[10]. Resul ise kendinden bir şey katmadan birinin sözünü diğerine ulaştırmakla görevli kişidir[11]. Allah, bütün nebilerine, Kitab’ı ve Hikmeti insanlara ulaştırma ve öğretme görevi yüklediği için her nebi, aynı […]

Ali Eren’e Cevap

Ali Eren’e Cevap

Eleştiriler
İstanbul’da, Oruç Baba adıyla anılan bir türbe vardır. Ramazan’da ilk iftarı orada yapmak isteyen yüzlerce kişi, büyük bir kalabalık oluşturur,…
Abdulaziz Bayındır 6. Ekim 2009
Oku
Altınoluk’â Cevap

Altınoluk’â Cevap

Eleştiriler
Öncelikle şunu söylemek gerekir ki, bu yazıyı Sayın YILMAZ’a cevap olsun diye yazmıyorum. Nisan 2001 tarihli Altınoluk dergisinde yayınlanan yazımız…
Abdulaziz Bayındır 6. Ekim 2009
Oku
Altınoluk Dergisinin Değerlendirmesi

Altınoluk Dergisinin Değerlendirmesi

Eleştiriler
Altınoluk dergisi’nden cevap Sn. Doç. Dr. Abdulaziz BAYINDIR’ın Mü­lâkatı ile İlgili Bir Değerlendirme Prof. Dr. Hasan Kâmil YILMAZ Altınoluk Dergisi…
Suleymaniye Vakfi 6. Ekim 2009
Oku
Altınoluk Dergisi’nin Röportajı

Altınoluk Dergisi’nin Röportajı

Eleştiriler
İbadetten Tad Alma ALTINOLUK- Bir üniversite öğrencisi gelse ve size “İçimde bir daralma hissediyorum. İbadetlerimi yerine getiriyorum ama tat alamıyorum. Nedir bunun…
Abdulaziz Bayındır 6. Ekim 2009
Oku
Risale-i Nur Enstitüsünün Cevabı

Risale-i Nur Enstitüsünün Cevabı

Eleştiriler Risale-i Nur ve Said Nursi
Sayın Abdulaziz Bayındır , 07.05.2001 tarihli e-mailinizdeki soruları inceledik. Sorularınıza dair değerlendirmelerimiz şöyledir: Kavramlar Risale-i Nur bir…
Suleymaniye Vakfi 6. Ekim 2009
Oku
Risale-i Nur Enstitüsüne Sorular

Risale-i Nur Enstitüsüne Sorular

Eleştiriler Risale-i Nur ve Said Nursi
Sayın Selim SÖNMEZ, Sizin talebiniz üzerine hazırlayıp gönderdiğim “Peygamber ve Kitap İnancı” başlıklı yazımı iki şeyden dolayı yayınlayamayacağınızı ifade etmiştiniz.…
Abdulaziz Bayındır 6. Ekim 2009
Oku
Köprü Dergisinin Cevap Yazısı

Köprü Dergisinin Cevap Yazısı

Eleştiriler Risale-i Nur ve Said Nursi
Sayın Abdulaziz Bayındır, Yazı talebimizi dikkate alarak bizim için bir çalışma yaptığınız için teşekkür ederim. Ancak, yazınızı okuduktan sonra hiç…
Suleymaniye Vakfi 6. Ekim 2009
Oku
Nebi ve Kitap İnancı

Nebi ve Kitap İnancı

Eleştiriler
(Köprü Dergisi’nin isteği üzerine yazılan yazı)  Her insan bir şekilde, Allah’ın varlığını ve birliğini, gözüyle görmüş gibi anlar ve kavrar.…
Abdulaziz Bayındır 6. Ekim 2009
Oku
Köprü Dergisi Yazı Talebi

Köprü Dergisi Yazı Talebi

Eleştiriler
Sayın Abdulaziz Bayındır, Köprü dergisinin Bahar/2001 sayısının dosya konusunu “Nübüvvet ” olarak belirledik. İslâm düşüncesinde iki varlık alanından bahsedilir. Bunlardan…
Suleymaniye Vakfi 6. Ekim 2009
Oku
Risale-i Nurlara Göre Evliya’nın Gaybı Bilmesi

Risale-i Nurlara Göre Evliya’nın Gaybı Bilmesi

Eleştiriler Risale-i Nur ve Said Nursi
Gayb, kişinin duyularından uzak ve hakkında bilgi sahibi olmadığı şeye denir. ((Rağıb el-İsfahânî, Müfredât, Safvan Adnan Davudî’nin tahkikiyle, Dımaşk ve…
Abdulaziz Bayındır 6. Ekim 2009
Oku
Said Nursi

Said Nursi

Eleştiriler Risale-i Nur ve Said Nursi
Soru– Said Nursî ile ilgili şu sözler beni şaşırtıyor: “… yirmi senede öğrenilmesi gereken ilim ve fenlerin özünü üç ayda…
Abdulaziz Bayındır 6. Ekim 2009
Oku
Abdulkadir Badıllı’nın Cevabı

Abdulkadir Badıllı’nın Cevabı

Eleştiriler Risale-i Nur ve Said Nursi
(Muzır Mani’lere Zahir Bir Cevap) بِا سْمِهِ سُبْحَانَهُ وان من شئ الاّيسبّح بحمده Hazret-i…
Suleymaniye Vakfi 6. Ekim 2009
Oku
  1 2 3 4 5  
Diğer Sitelerimiz
  • islamikoran.com
  • Ceride-i İlmiyye
  • Fetva.net
  • Süleymaniye Vakfı Yayınları
  • Kur’an Dersi
  • English
  • Français
  • Azərbaycan dilində
  • ئۇيغۇرچە
  • Özbekçe
  • العربية
  • Kırgızca
  • Сайт на русском
  • português
  • Español
  • Deutsch
  • 中文
  • Fetwayen Kurdi
  • Din ve Fetrat
  • Türkmence

Kurumsal

  • Kurucumuz
  • Yönetim Kurulu
  • Amacımız
  • Vakıf Senedi
  • Misyon & Vizyon
  • Görseller & Logolar

Hizmetlerimiz

  • Canlı Yayınlarımız
  • Süleymaniye Vakfı Uzaktan Seminer Merkezi
  • Diğer Dillerde İnternet Yayını
  • Kütüphanemiz
  • İnternet Görsel Yayınlarımız
  • Kitap ve Hikmet Dergisi
  • Kitaplarımızı İndirin
  • Tez Müzakereleri
  • Uluslararası Araştırma Çalışmaları

Bağlantılar

  • Fıtrat TV
  • Radyo Fıtrat
  • SUSEM
  • Bağışta Bulun
  • Hesap Bilgilerimiz
  • İletişim

© 2019 Süleymaniye Vakfı. Tüm Hakları Saklıdır.