Bir Esnaf Tanımlaması: “İslam’cı!”

Kelime ve kavramlar, düşüncenin kablosudur. Bir düşünceye hâkim veya sahip olmanın belkide ilk şartı, kullanılan dile özen göstermektir. Bilge kişi, ‘bilebildiğiniz kelime ve kavram adedince düşünebilir ve konuşabilirsiniz’ diyor. Ama sözünü ettiğimiz dil, Kuran’ın dili, yani tevhidi kavramlar ise, orada senin benim tasarrufum da ortadan kalkıyor. Tevhidi kavramlar, ‘bilebildiğimiz kelime ve kavramlardan’ başka bir şeydir.  Yani tevhidi kavramlar, kavramı bağlamından çıkaracak yama, takas, sündürme ve ek kabul etmez. İslam’dan, bir ideolojiden bahsetme rahatlığı ile bahsedenler, “Müslümanlar şöyle, Müslümanlar böyle, Müslümanlık şu aşamada”, demeleri gerekirken, ‘İslamcılar şöyle, İslamcılar böyle, İslamcılık şu’ ifadesini kullanıyorlar. İslama muhalif gözle bakanların, tevhidi kavramları olduğu gibi kullanmaları zaten beklenemez. İslamcı ifadesini yadırgamadan kullanan Müslümanların; “O size ve sizden öncekilere Müslümanlar ADINI verdi”, (Hac-78) gibi ayetlerden habersiz oldukları düşünülemez. Allah bize ‘Müslümanlar’ adını vermiş, ‘İslamcılar’ adını vermemiş. Tevhidi kavramları olduğu gibi kullanmayanlar, yama, takas, ek, sündürme hatası ve ticari ürünlere ‘marka’ yapanlar, “…onlar kelimeleri yerlerinden değiştirirler…”  (Maide-13) ayetinin tehdidi altındadırlar. Bunu bilmek için, çok mürekkep yalamış olmaya gerek de yok! Bunu kesinlikle kasıtla yapmıyorlar ancak, bu yanlışı yapmanın caiz olduğunu, vebalden muaf olduğunu kimse söyleyemez! Bir kavramın icadı ve tasarrufu bize ait olsa, sorun yok. Ama kavram, tevhidi bir kavram ise, onu eğip bükmeden olduğu gibi kullanmak zorundasınız.

“İslamcılar şu yanlışı veya doğruyu yapıyor”, demek, BÜTÜN Müslümanları bağlar. Çünkü bu ifade, efradını cami, ağyarını mani değil ki! Gördüğünüz gibi, kavramı bağlamından kopardığınız zaman, sadece tevhidi bir kavramı yanlış kullanmakla kalmıyor, herkesi aynı kefeye koyuyorsunuz. Peki, ne yapılmalı! Sıfattan değil, mevsuftan söz et! Müslümanlıkla vasıfladığın her kimse, en azından hangi kesimse, bizzat onun adı üzerinden konuş! Hem kavramı, hem de geniş halk kesimlerini “harmanlamak”, elmalarla armutları karıştırmak değil midir?. Keresteciler şu yanlışı yapıyor demekle, keresteci Ahmet şu yanlışı yapıyor demek aynı şey midir?

İslamcı yakıştırması, İslam veya Müslümanları hafife almanın, ucuz muhalefet yapmanın bir yoludur. ‘Müslümanlar’ ifadesini kullanmak, kimilerinin dillerine ve gönüllerine yorucu geldiği için, gönüllerince tanımlamaya çalışıyorlar. Her kim ki, diğerinin kapsama alanını daraltmak isterse, onu, ona ait olmayan kavramlarla tanımlar. Ama konumuz onlar değil, bizzat kendini İslamcı olarak tanımlayan Müslümanlar!

İslamcı yakıştırması, köktendinci veya gerici yakıştırmasının biraz terbiye edilmiş, nezaket giydirilmiş halidir. Bir Müslüman köktendinci, fundamentalist, gerici tanımını yadırgadığı halde, aynı çevrelerden neşet eden İslamcı yakıştırmasını neden yadırgamaz! Anlamak zor.

Kullandığımız dile dikkat etmek zorundayız. Bu dil, Kuran’ın dili ise, artık yapacağımız dikkat, dikkatten de öte bir şeydir. Bir ülkeyi dinden etmek isteyenler, önce dilden ederler. Tevhidi kavramlar üzerinde (kasıtlı) oynamak isteyenlerin amacı budur. Bir müslümanın bu amaca hizmet edecek tavıra girmesi büyük talihsizlik. ‘Tanrı uludur, Tanrı uludur’ dili, minarelerde niçin söyletildi? Nüfuz ettiğimiz bir fikrimiz varsa, bu fikri giydirecek bir dilimiz (elbisemiz) de vardır. “Kullarıma söyle, sözün en güzelini konuşsunlar…” diyen Allah (İsra-53); söz konusu kelime bizim tasarrufumuzda ise, güzelini seçmemizi emrediyor. Ama söz konusu kelime Allah’a ait, yani tevhidi kavram ise, doğrusunu, yani orijinalini kullanmamız gerekiyor. Tevhidi bir kavrama yama, ek, takas, sündürmede bulunmak kimin haddine!.

Mehmet Doğan’ın o itibarlı ve meşhur sözlüğünden, İslamcı yakıştırmasının, Arapça ve Türkçe ORTAK yapımı, (yani türedi) bir kelime olduğunu anlıyoruz. Bu din kendini ifade edecek, kendine has TEMEL kavramlardan mahrum mudur ki, Arapça- Türkçe ortak yapımı bir kelimeye ihtiyaç duysun! Bir din ki, kendine has kavramları yoksa, o din kendini ödünç kavramlarla mı ifade edecek. Sıradan kelimelerde bile titizlik istenirken, tevhidi kavramlarda bu titizliğin daha fazlası gerekmez mi?

İslamcı yakıştırması, tarihin falan döneminde, şimdi ve hatta gelecekte de, birileri tarafından kullanılacak olabilir. Birileri projelerini, İslamcı ifadesi üzerine bina etmiş de olabilir. Bunlar hiç bağlayıcı şeyler değil. Asıl olan, tevhidi kavramlar üzerinde, tadilat (!) yapamayacağımızı bilmektir. İslam’ın, bir Müslüman için, yegâne ve eksiksiz bir dünya görüşü olduğunu bilmek, bundan bahsetmek ayrı şey, tevhidi kavramlar üzerinde oynamak daha başka şeydir.

İslamcı tanımı; sağcı, solcu, gerici, ilerici der gibi, Tevhidi kavramları İDEOLOJİK HAFİFLİKTE kullanmak isteyen zihniyete yardım ediyor. O zihniyet bıyık altından gülüyor. İslamcı tanımını yadırgamayan bir müslümanın kendi ayağına sıkması tam da bu olmalı… Bir esnaf adını anarcasına, tenekeci, hurdacı, akşamcı, temizlikçi der gibi İslamcı demek; “İslam” kavramını mahalli, mevzi, mesleki bir algıya büründürmektir. İslamcılar derken, Müslümanları kastediyorsunuz. Eğer “Müslümanlar” tanımı, İslamcılar tanımından daha sevimli ve doğru gelmiyorsa, diğer tevhidi kavramlara yarın ne diyeceksiniz?

Bu metnin yazılış tarihi itibarı ile, yeni şafak gazetesi geriye doğru taranırsa, Hayreddin Karaman Hoca efendinin, İslamcı ifadesini rahat ve yadırgamadan kullandığı, Zaman gazetesi taranırsa, Ali Bulaç’ın da yadırgamadan ve rahat kullandığı görülür… Cihan radyo taranırsa, Fethullah Gülen Hoca efendinin, İslamcı tanımına şiddetle karşı çıktığı, yanlış bulduğu görülür… Rastladığım diğer birçok kimse, bu kavramı uluorta, tartmadan ve piyasanın akışına göre yadırgamadan kullanıyor. Bu isimleri anmaktan maksadım, sözünü ettiğimiz konu, farklı algılanıyor. Ama çoğunluk, zikrettiğimiz kavrama yama vurulmasından rahatsız değil. Geriye kalıyor, tevhidi kavramların ne olup ne olmadığını, aidiyet tanımına önem veren herkesin bilmesi gerekiyor.

Şurası çok önemli: İslamcı tanımının Kuran’da bir karşılığı yok… İki dilin kelimelerinden devşirilmiş bir kelimeyi Kuran’da aramak zaten abes. Kuran’da karşılığı olmayan bir kelime ile Kuran ehlini tanımlamaktan herhalde ilk fırsatta vazgeçerler.

Bilindiği gibi Mevdudi’nin hacmi küçük ama hikmeti büyük eseri, (Kuran’a Göre Dört Terim) sadece dört tevhidi kavramı anlatır. Birçok ünlü müfessire, bu dört kavram esin kaynağı olmuştur. Bu cümleden olarak, İslam bu türden muhtemelen (eksi-artı) beş on kavram üzerine bina edilmiştir. O kavramlara nüfuz ettiğimiz an, din beynimizin merkezinde yer alır. İşte tevhidi kavramlar üzerinde bunun için değişiklik yapamayız. (Tevhidi kavramları konu edinen bir diğer çalışmamız için adres: Tevhidi Kavramlar Yama Kabul Etmez, Süleymaniye Vakfı, Sizden Gelenler sayfası.)

Dileyen kendini İslamcı veya başka münasip gördüğü bir kelime ile tanımlar. Kendi tercihidir. Ama İslamcı ifadesini, İslamı, Müslümanları, geneli tanımlayacak ve bağlayacak şekilde kullanmak, Müslümanlara “lakap” takmak gibidir ki, bunu kimse yapmaz, yapmamalı.

Hangi sebepten dolayı falancı, filancı, şucu, bucu tanımını yadırgıyorsak, , o sebepten dolayı İslamcı ifadesini yadırgıyoruz!

Telif bir çalışmamdan (R. Demir, Aforizmalar, Çıra Y. İst.) alıntılarla, bu metni noktalayalım:

1.Güzel olan hiçbir şey ‘yama’ kabul etmez.

2. Bilge kişilerin kalemi, seri üretim yapmaz!

3. Cümle kurmak, devlet kurmaktan daha zordur.

4. Bir toplumu diri diri yutmanın iki yolu vardır: Toplumu önce tanımlama yetkisini ele geçirir, sonra da bu tanımı yorumlarsınız.

5. Tevhidi kavramalar, Kuran’ın kendisinden başka bir şey değildir…

22.07.2012.  Ramazan DEMİR  (Şair, Yazar)

e-posta: [email protected]