Sayın Ahmet Davutoğlu’nun Cevabı

Sayın Ahmet Davutoğlu’nun Cevabı, Başbakan Ahmet Davutoğlu, 23 Kasım 2014 Pazar günü Tunceli’deydi. Hacı Bektaş-ı Veli’de yaptığı konuşmasında, “Destur almaya ikrar vermeye geldim” dediği için eleştiriler aldığını ifade etti. Bize göre onun bu sözleri, mektubumuza verdiği cevap niteliğindedir.  Çünkü Davutoğlu devamla şunları söylemiştir: “Tekrar söylüyorum. Evet buraya, Sarı Saltuk’un, Baba Mansur’un, Horasan Erenlerinin huzuruna destur almaya, ikrar vermeye geldim. Eğer ikrar Hak-Muhammed-Ali ise biz o ikrarın yolcusuyuz. Bu ikrar, eğer yeni bir toplumsal sözleşme, birbirimize söz verme ise karşılıklı olarak ortak inancımız temelinde bir sözleşme ise evet bunu yapmamız lazım. Artık zihnimizdeki duvarları yıkalım. Öylesine yıkalım ki bir daha kimse bizim aramızda bu toprakların evlatları arasında duvar örme cesareti göstermesin. İşte bu sebeple tek taraflı bir takım açıklamalar yerine, Hacı Bektaş-ı Veli ziyaretimden bu yana, mümkün olduğu kadar geniş istişarelerle her bir kanaat önderi, yaklaşım sahibiyle konuşarak, hep beraber acaba ne yapılabiliriz diye düşünmekteyiz. Ve bu yola da devam edeceğiz. Kimse ne çözüm sürecinin, çözüm süreci sadece Türkiye’deki Kürt sorunuyla ilgili değildir, ne de yürütmekte olduğumuz bu çalışmaların yarım kalacağını, akamete uğrayacağını düşünmesin.” http://www.akhaber.com/ak-parti/haber-6713608/”  

Sayın Davutoğlu, Mektubumuzda yer alan ilk iki âyeti, onların devamı olan ayetlerle birlikte okuyup bir daha düşünelim.  “Allah ile aranıza koyup çağrıda bulunduklarınız sizin gibi kullardır. İçinize yatıyorsa onlara seslenin de size cevap versinler. Ayakları mı var ki, yürüsünler. Elleri mi var ki tutsunlar. Gözleri mi var ki, görsünler. Kulakları mı var ki, işitsinler. De ki: “çağırın ortaklarınızı, sonra bana tuzak kurun; hiç göz açtırmayın. Benim velim, bu Kitabı indiren Allah’tır. O, iyilere velilik eder.” Allah ile aranıza koyup yardıma çağırdıklarınız; size yardım etmek şöyle dursun, kendilerine bile yardım edemezler.” (Araf 7/194-197)

Bu açık âyetlere rağmen şöyle diyorsunuz: “Tekrar söylüyorum. Evet buraya, Sarı Saltuk’un, Baba Mansur’un, Horasan Erenlerinin huzuruna destur almaya, ikrar vermeye geldim. Şimdi bu sözlerinizle kimi karşınıza aldığınızı iyice düşünmelisiniz. Yaratıcının açık hükümlerine aykırı davranarak yapılacak toplumsal sözleşmenin yaratılmış birer varlık olan insanları tatmin etmesi beklenebilir mi?  

Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır