MERKEZ BANKASI OLAĞANÜSTÜ GENEL KURULU

Son günlerin popüler tartışma konusu Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın Genel Kurul Toplantı tarihini öne çekerek olağanüstü olarak 18 Ocak tarihinde toplanacağı bilgisi.

18 Ocak’ta yapılacağı açıklanan toplantının 3 gündem maddesi var:

1) Açılış ve toplantı başkanlığının oluşturulması

2) Banka esas mukavelesinde yer alan “Genel Kurul toplantıları her yılın nisan ayı içinde ve banka meclisinin tespit edeceği günde toplanır” ifadesinin “Genel kurul toplantıları her yıl hesap dönemi sonundan itibaren üç ay içinde ve banka meclisinin tespit edeceği günde toplanır” şeklinde değiştirilmesi

3) Bankanın 2018 yılı dönem karından avans dağıtımı yapılmasına karar verilmesi hususunun genel kurulun onayına arzı.

Kâr payı avansı dağıtımı hakkındaki tebliğde 05.Ocak.2019 Tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan bir değişiklik yapıldığı ise gözden kaçan bir nokta.

05 Ocak 2019 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 30646

Ticaret Bakanlığından:

MADDE 1 – 9/8/2012 tarihli ve 28379 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Kâr Payı Avansı Dağıtımı Hakkında Tebliğin 5 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“(2) Sermayesinin yarısından fazlası kamuya ait olan şirketler, kesinleşmemiş hesap dönemi sonu finansal tablolarda yer alan kâr üzerinden, ilgili hesap döneminin bitiminden itibaren bir ay içinde yapılacak genel kurullarında alınacak karara göre kâr payı avansı dağıtabilirler. Bu durumda ödenecek kâr payı avansı, hesap dönemi sonu kârından 7. madde gereği indirimler yapılmak suretiyle hesaplanan tutarın yüzde doksanını geçemez.”

MADDE 2 – Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 3 – Bu Tebliğ hükümlerini Ticaret Bakanı yürütür.

Bu iki değişiklikten anladığımıza göre devlet çoğunluk hisselerine sahip olduğu bütün şirketlerden dönemsel olarak aldığı kar payları ile ilgili tarihleri öne çekmiş.

2017 yılsonu itibarıyla, Merkez Bankası sermayesinin yüzde 55,12’si Hazineye ait.

Merkez Bankası ile ilgili tartışmaların odağında ilgili Genel Kurul tarihinin öne çekilerek Hazinenin hak ettiği karı daha önce alacak olması.

Benim anlayamadığım ise bunun niçin tartışıldığı. Merkez Bankası bu parayı zaten Nisan sonunda her türlü ödeyecekti, yapılan ise sadece bu tarihi öne çekmek.

Sayın Bakan Berat Albayrak konu ile ilgili yaptığı açıklamada Hazineye devredilecek tutarı 20 milyar lira olarak öngördüklerini. Şimdi ortaya çıkan tabloya göre rakamın 37 milyar lira seviyesinde olacağının göründüğünü söyledi.

Tartışmalara değişik bir bakış açısı getirmek istiyorum. Önce Hazinenin finansman programına bakalım.

İç Finansman programına göre Ocak, Şubat ve Mart aylarında toplam 70 milyar TL borç ödemesi var. Planlanan borçlanma: 42.3 milyar TL. Borçlanma dışı kaynak olarak öngörülen 27.7 milyarın bir kısmı Merkez Bankası karından karşılanacak olabilir mi?

İç borç ödemesi 44.4 milyar TL. Bunun 42.3 milyarlık kısmının iç borçlanmadan karşılanması planlanıyor.

Yapılacak dış borç ödemesinin 25.5 milyar TL olduğu ve bunun karşılığında dış borçlanma ile finansman sağlanmanın planlanmadığı görünüyor tablodan.

(9.Ocak.2019 tarihinde 2 milyar dolarlık eurobond ihracı gerçekleştirildi.)

Hazine’nin Eurobond ihraçlarından gelen paranın büyük kısmı Merkez Bankası’nda duruyor ve bu bankanın rezervlerinde görünüyor.

Bu durumda dış borç ödemesi yapılmasının iki sonucu olacak:

1) Azalan Merkez Bankası rezervi

2) Azalan dış borç.

Bir diğer nokta dış borç ödemesinin enflasyonist etkisi olmaz çünkü bu paranın ülke içinde para arzını artırıcı bir etkisi yok.

Esas tartışılması gereken konu ise zaten Hazine’ye aktarılacak olan kaynağın tarihinin öne çekilmiş olması değil. Eğer böyle bir hak elde edilmiş ise ve şu an ihtiyaç var ise bu niye tartışılıyor? Dış borç geri ödemesi için gerekli olan 25.5 milyar TL borçlanılarak temin edilirse daha iyi bir iş mi yapılmış olacak?

Esas tartışılması gereken Merkez Bankası’nın işlevi ve kar ediyor olması.

Merkez Bankası’nın işlevi ne?

TCMB devlet politikası olarak belirlenen enflasyon hedefine (fiyat istikrarı) ulaşabilmek için para piyasası araçlarını kullanan bir kurum. Bunun için finansal istikrarı ve döviz kuru istikrarını kontrol altında tutmaya çalışır. Ayrıca kendisine verilmiş olan para basma yetkisi imtiyazını kullanır.

Peki Merkez Bankası nasıl kar ediyor?

Bunu anlayabilmek için senyoraj ne anlama geliyor bunu bilmek gerekiyor. Para basma yetkisine senyoraj deniyor. Paranın üzerinde yazılı olan değeriyle gerçek değeri arasındaki farka da senyoraj geliri deniyor. Diyelim ki Merkez Bankası 200 TL’lik banknotu 1 TL’ye (ki bu maliyet çok daha düşüktür ve kuruşlar seviyesindedir) mal etmişse bu paradan elde edilecek senyoraj geliri 199 TL olmaktadır.

Merkez Bankası’nın kârı, bankalara kullandırdığı borca uyguladığı faizdenelde edilen gelirden doğar. Bankalar, finansal aktiviteleri gereği Merkez Bankası’ndan sürekli borç alır ve öderler. Merkez Bankası bu borçlara faiz uygular. TCMB, Merkez Bankası, maliyeti sıfıra yakın olan kendi bastığı parayı 2018 yılı süresince yaklaşık yüzde 18 ortalama faizle kullandırarak 37 milyar TL kâr elde etmiş bulunuyor.

Merkez Bankası’nın döviz ve altın rezervlerinde kur ve fiyat artışlarından doğan gelirleri dönem kazancında dikkate alınmaz ve ayrı bir hesapta izlenir.

Aslında Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 87. maddesine göre para basma yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisine (TBMM) aittir. Ancak TBMM banknot basma ve ihraç yetkisini süresiz olarak Merkez Bankasına devretmiştir. Küresel finans sistemi tarafından yapılan diretmeler ile tarihsel gelişim sürecinde devlet kâğıt para basma yetkisini (bu yetkiyi kötüye kullanmamak adına) bağımsız merkez bankalarına devretmiş.

Bu masum ve mantıklı görünen dayatma gerçekten işe yarıyor mu?

Örneğin Çin’de Merkez Bankası hükümetin kontrolündedir. Çin genel olarak ekonomi politikalarını planlarken ABD, IMF VE Dünya Bankası’nın diretmelerine boyun eğmez. Bunun sonucu nedir?

Kişi başına düşen gelir:

2004

Türkiye 5.953 Dolar

Çin        1.563 Dolar

Yani 2004 yılında kişi başına düşen gelir Türkiye’de Çin’in 3.81 katı.

2019 (IMF tahmini verileri)

Türkiye 7.615 Dolar

Çin       10.099 Dolar

Yani 2019 yılında IMF tahminlerine göre kişi başına düşen gelir Çin’de Türkiye’nin 1.33 katı.

Bir diğer bakış ile kişi başına düşen gelir farkı

2004

Türkiye lehine 4.390 Dolar

2019

Çin lehine 2484 Dolar

15 yıl içindeki fark: 6.874 Dolar.

Son 40 yılda Çin, dünya ticaretinden aldığı payı % 1 den % 40’a çıkarırken, biz, son 300 yılda dünya ticaretinden aldığımız pay da kayda değer bir gelişme sağlayamadık. ( % 1 in altı ).

Özetle; Merkez Bankasının ettiği kardan Hazineye aktarması gereken payın Nisan ayında aktarması ile Ocak ayında aktarması arasında bir fark yok. Bunun öne çekilmesi Hazinenin para ihtiyacını karşılıyor ve böylece bu miktar kadar borçlanma ihtiyacını ortadan kaldırıyor.

Sorun Merkez Bankası’nın işleyiş tarzında ve kar etme yönteminde. Bu tarzda işlemeyen Merkez Bankasına sahip olan Çin’de işler hiçte öyle anlatıldığı gibi olumsuz gitmemiş. Bizimde kendimize Kur’an’ın emirlerine uygun bir model tasarlayıp bu yöntemi kullanmamız gerekiyor. Küresel finans sisteminin dayattığı sistem ile 10 senede bir kriz yaşıyoruz. Buna anti tez olarak dayatılan sistemi tam uygulamadığımız ve bu krizlerin bu yüzden çıktığı söylenebilir. Bu sistemlerin uygulandığı Avrupa Birliği’nde durum çok mu iyi veya Amerika’da durum çok mu iyi (22 trilyon Dolar borç var)?

Dünya genelinde küresel borç: 230 trilyon Dolar iken küresel GSYH: 80 trilyon dolar. Artık bu kapitalizmin bittiği ve küresel finans çevrelerinin dayattığı faizli borca dayalı sistemin bittiğini görmek için ne bekliyoruz.

Ömer Mahmut Kuzanlı