Lut Aleyhisselam

“Lut eçilerden biridir.” (Saffât 37/133) “Lut milleti de elçileri yalanlamıştır.” (Şuarâ 26/160)

1- Lut İbrahim’e İnanmıştı “Lut İbrahim’e inandı.” (Ankebût 29/26) “Onu da, Lut’u da, herkes için kutsal kıldığımız o yere ulaştırıp kurtardık.” (Enbiya 21/71)

2- Görevi “Lut milleti elçileri yalanladı. Kardeşleri Lut, onlara şöyle demişti: “Siz korunmak istemez misiniz? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah’tan sakının ve bana boyun eğin. Ben sizden buna bir karşılık istemem. Benim karşılığımı başkası değil, yalnız varlıkların sahibi verir.” (Şuarâ 26/160-164)

3- Kavminin Çirkin Davranışları “Lut dedi ki; “Siz alemin erkeklerine gelirsiniz öyle mi? Rabbinizin sizin için yarattığı eşleri de bırakırsınız ha? Yok, siz çizgiden çıkmış bir topluluksunuz.” “Bak Lut!” dediler. “Hele bundan vazgeçme, çaresi yok, sürgün edilmişlerden biri olursun.” Lut dedi ki: “Sizin bu ettiğinize gerçekten hınç besleyenlerden biriyim.” “Rabbim! Beni ve ailemi bunların yapmakta oldukları şeyden kurtar.” Biz de onu ve bütün ailesini kurtardık. Yalnız bir kocakarı geridekiler içindeydi. Diğerlerini yerle bir ettik. Üzerlerine de bir yağmur yağdırdık. O uyarılanların yağmuru ne kötü idi! Bunda iyi bir ibret vardır, ama yine de çokları inanmaz. Senin Rabbin gerçekten güçlüdür, merhametlidir.” (Şuarâ 26/160-175) “Lut’u da elçi göndermiştik. Kavmine şöyle demişti: “Siz bile bile bu çirkinliğe mi geliyorsunuz?” Yani kadınları bırakıp erkeklere geliyorsunuz, öyle mi? Yok, siz kendini bilmez bir toplumsunuz.” Kavminin cevabı sadece şu oldu: “Lut ailesini kentinizden çıkarın. Çünkü onlar iyice temizlenecek insanlardır.” Biz de onu ve ailesini kurtardık, ama karısını değil. Çünkü onun geri kalanlardan olmasını uygun bulmuştuk. Onların üstüne bir yağmur yağdırdık. O uyarılanların yağmuru ne kötü idi!” (Neml 27/54-58) Lut, kavmine şöyle demişti: “Siz o çirkinliğe gerçekten geliyorsunuz. Sizden önce alemde hiç kimse onu yapmamıştır.” “Demek ki şimdi siz gerçekten erkeklere geliyor, yol kesiyor ve toplantılarınızda o fenalığı yapıyorsunuz?” Kavminin cevabı sadece şu oldu: “Doğrulardan isen haydi Allah’ın azabını bize getir.” Lut dedi ki, “Rabbim! Şu bozguncular topluluğuna karşı bana yardım et.” Elçilerimiz İbrahim’e o müjdeyi getirdiklerinde: “Biz şu kentin halkını yok edeceğiz, çünkü oranın halkı zalim kimselerdir” dediler. İbrahim: “Ama orada Lut var” dedi. “Biz orada kimin olduğunu çok iyi biliyoruz, dediler. Onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Fakat karısı geride kalacak olanlardandır. ” Elçilerimiz Lut’un yanına gelince o, fenalaştı. Onlara karşı içi daraldı. “Korkma, üzülme, dediler. Çünkü biz seni ve aileni kurtaracağız. Fakat karın geride kalacak olanlardandır. Biz, yoldan çıkmalarına karşılık bu kentin halkına gökten bir pislik indireceğiz” dediler. Biz, düşünecek bir toplum için gerçekten onların açık bir belgesini bırakmışızdır.” (Ankebût 29/28-35)

4- Aldığı Vahiy “Lut’a hüküm ve ilim verdik. Onu, o pis işleri yapan kentten kurtardık. Doğrusu onlar kötü bir kavmdi; yoldan çıkmışlardı. Onu rahmetimizin içine aldık. Çünkü o iyilerdendi.” (Enbiya 21/74-75)

5-Kavmin yeri “Siz sabahları, onların yerleri üzerinden geçersiniz. Akşamları da… Hiç aklınızı kullanmaz mısınız? (Saffât 37/137-138)

6- Lut’un Karısı “Allah, inkar edenlere, Nuh’un karısıyla Lut’un karısını örnek gösterir: Onlar, kullarımızdan iki iyi kulun nikahı altında idiler. Onlara karşı hainlik ettiler. Bu ikisi onları Allah’a karşı hiç bir şekilde kurtaramadı. Onlara: “Girenlerle beraber siz de o ateşe girin” dendi. Allah, inananlara da Firavun’un karısını örnek gösterir. O şöyle demişti: “Rabbim! Bana katında, cennette bir ev yap; beni Firavun’dan ve onun işlediklerinden kurtar; beni bu zalimler topluluğundan kurtar.” Namusunu korumuş olan İmran kızı Meryem de örnektir. Ona ruhumuzdan üflemiştik. Rabbinin sözlerini ve kitaplarını gerçek bilmişti. O, içten boyun eğenlerdendi.” (Tahrim 66/10-12)

7- İnkarcıların Genel Tavrı “Bunlar seni yalalıyorlarsa, onlardan önce Nuh kavmi, Ad ve Semud da yalanlamıştı. İbrahim’in kavmi, Lut’un kavmi, Bir de Medyen halkı. Musa da yalanlanmıştı. Ama ben, elçilerimi tanımayanlara önce süre verdim, sonra da yakalarına yapıştım. Beni yok saymak neymiş? Öyle kentler vardır ki, biz onları haksızlık yaparken yoketmişizdir. Artık oraları bomboş, tavanları çökmüştür. Bir tarafta kullanılamaz bir kuyu, bir tarafta dimdik bir köşk. Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı? Hem onların düşünecek kalpleri ve işitecek kulakları da vardır. İşte gözler kör olmuyor ama göğüslerdeki kalpler körleşiyor. (Hac 22/42-46)

8- Ceza “Lut’u da gönderdik. Kavmine dedi ki; “Sizden önce alemde hiç kimsenin yapmadığı o çirkinliğe mi geliyorsunuz? Siz kadınları bırakıp erkeklere geliyorsunuz ha? Yok, siz bir azgınlar topluluğusunuz.” Kavminin cevabı sadece şu oldu: “Onları kentinizden çıkarın. Çünkü onlar iyice temizlenecek insanlardır.” Biz de onu ve ailesini kurtardık, ama karısını değil. Çünkü o, geride kalanlardan olmuştu. Onların üzerine bir yağmur yağdırdık. Bak işte, günaha dalanların sonu nasılmış.” (Araf 7/80-84) “İbrahim, (Lut’a gelen elçilere): “Elçiler! Asıl göreviniz nedir?” dedi. “Biz suçlu bir kavme gönderildik.” dediler. Üzerlerine çamurdan taşlar salıvermek için; Rabbinin katından aşırı gidenlere mahsus işaretli taşlar.” Sonra orada müminlerden kim varsa çıkardık. Zaten orada, bir ev dışında müslüman bulamadık. Can yakıcı azaptan korkanlar için, orada bir belge bıraktık.” (Zariyat 51/31-37) “Elçilerimiz Lut’a gelince o fenalaştı. Onlara karşı içi daraldı. “Bu çetin bir gündür” dedi. Kavmi ona doğru üşüşerek geldi. Bundan önce o kötü işleri yapıyorlardı. O şöyle dedi :”Ey kavmim! İşte kızlarım. Sizin için bunlar daha temizdir. Allah’tan korkun, konuklarımın içinde beni rezil etmeyin. Aranızda aklı başında bir adam yok mu?” İyi bilirsin ki, bizim senin kızlarınla bir işimiz yok. Ne istediğimizi pekâla bilirsin” dediler. “Ah keşke size karşı bir gücüm olsaydı, veya sağlam bir yere sığınabilseydim.” dedi. (O gelenler) Dediler ki; “Bak Lut! Biz Rabbinin elçileriyiz, onlar sana hiç ilişemiyeceklerdir. Geceleyin bir ara, ailenle birlikte yola çık. Sizden kimse dönüp geri bakmasın. Karın kalsın. Çünkü ötekilerin başına ne geldiyse ona da gelecektir. Sabaha kadar süreleri vardır. Sabah da yakın değil mi?” Ne zaman ki emrimiz geldi, oranın üstünü altına getirdik. Üzerine, pişmiş çamurdan yığınla taş yağdırdık. Rabbin katında damgalanmış olarak… Onlar bu zalimlerden de uzak değildir.” (Hud 11/77-82)

“Elçiler Lut’un ailesine gelince, “Doğrusu siz tanınmayan kimselersiniz” demişti. Dediler ki; “Yok; biz sana onların şüphe edip durdukları şeyle birlikte geldik. Sana o gerçeği getirdik. Biz elbette doğru kimseleriz. Geceleyin bir ara, aileni hemen yola çıkar; sen de arkalarından git. Sizden hiç kimse geriye bakmasın. Size emredilen yere doğru geçin gidin.” Ona bu konudaki kararı bildirdik: Sabaha girdiklerinde bunların sonu kesilmiş olacaktır. O şehrin halkı, birbirlerine müjde vererek gelmişlerdi. Dedi ki; “Bunlar benim konuklarımdır, beni utandırmayın. Allah’tan korkun, beni rezil etmeyin.” “Biz sana, başkalarının işine karışma dememiş miydik?” dediler. “Yapacaksanız, işte kızlarım.” dedi. Senin hayatın hakkı için, onlar sarhoşlukları içinde bocalıyorlardı. Güneş ışınları yayılırken o ses onları yakalayıverdi. Oranın üstünü altına getirdik. Üzerlerine çamurdan pişmiş taş yağdırdık. Bunda, etkilenenler için belgeler vardır. Onlar hala bir yol üzerinde durmaktadır. Bunda inananlar için bir belge vardır.” (Hicr 15/61-77) “Allah altüst olan o kenti düşürdü. Onu neye gömdü ise gömdü.” (Necm 53/53-54)

9- İnananların Mükafatlandırılmaları “Lut kavmi o uyarıları yalan saydı. Biz de üzerlerine taş yağdıran bir fırtına gönderdik. Ama Lut ailesine değil. Bir seher vakti onları kurtardık. Katımızdan bir iyilik olarak… Şükreden kimseyi işte böyle ödüllendiririz. Lut, pençemizden kurtulamayacaklarına dair onları uyarmıştı. Ama onlar bu uyarıları şüphe ile karşılamışlardı. Lut’un konuklarını gerçekten elde etmeye kalkışmışlardı. Hemen gözlerini bozduk… “Azabımı ve uyarmalarımı şimdi tadın.” Sabahleyin erkenden, kalıcı bir azab onları yakaladı. “Azabımı ve uyarmalarımı işte şimdi tadın.” (Kamer 54/33-39)

Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır