İbrahim Aleyhisselam

“Bir zaman Rabbi İbrahim’i bir takım emirlerle imtihana sokmuş, o bunları yerine getirmişti. Rabbi, “Ben seni insanlara önder yapacağım” demişti. “Soyumdan da olsun.” deyince o, “Onların zalim olanları için bir sözüm olmaz” buyurmuştu.” (Bakara 2/124) “İbrahim’i elçi gönderdik. Kavmine dedi ki: “Allah’a kulluk edin, O’ndan sakının. Eğer bilmiş olsanız, sizin için hayırlısı budur.” (Ankebut 29/16) “İbrahim’de ve onunla beraber olanlarda, sizin için güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine şöyle demişlerdi: “Biz hem sizden hem de Allah’ın berisinde neye kulluk ediyorsanız ondan uzağız. Biz sizi tanımıyoruz. Bir tek Allah’a inanmanıza kadar bizimle sizin aranızda ebedi düşmanlık ve hınç baş göstermiştir.” İbrahim’in, babasına söylediği şu söz bunun dışındadır: “Seni cezadan korumasını mutlaka isteyeceğim ama sana Allah’tan gelecek her hangi bir şeyi savmaya benim gücüm yetmez” Rabbimiz! Sana güvendik, sana yöneldik; dönüş sanadır.” “Rabbimiz! O tanımazlık edenleri bizimle deneme (bizi onların eline düşürme); bizi cezalandırma, doğrusu güçlü olan, kararını yerli yerinde veren sensin sen.” Onlarda sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü dileyen herkes için gerçekten güzel bir örnek vardır. Kim yüz çevirirse çevirsin. Allah varya, işte kimseye ihtiyacı olmayan ve en güzelini yapan odur.” (Mümtehine 60/4-6) “İbrahim Nuh’un yolunda olanlardandı. Nitekim Rabbine temiz bir kalple geldi.” (Saffat 37/83-84)

1- Göklerin ve Yerin Hâkimiyeti “Bir gün İbrahim, babası Azer’e şöyle demişti: “Şimdi sen putları tanrılar olarak mı algılıyorsun? Gerçekten hem seni hem de kavmini açıkca yoldan çıkmış görüyorum.” İşte böyle. İbrahim’e göklerin ve yerin hâkimiyetini gösteriyoruz ki, kesin bilgisi olanlardan olsun. Gecenin karanlığı üzerine çökünce bir yıldız gördü, “Bu benim Rabbimdir.” dedi; Gözden kaybolunca, “Ben kaybolanları sevmem.” dedi. Ayı ortaya çıkarken gördü, “Bu benim Rabbimdir.” dedi. O da gözden kaybolunca “Rabbim bana doğru yolu göstermezse gerçekten ben de yoldan çıkmış olan bu kavimden biri olurum” dedi. Güneşi ortaya çıkarken gördü “İşte bu benim Rabbimdir. Bu daha büyük” dedi; O da kaybolunca dedi ki; “Ey kavmim! ortak saydığınız ne varsa ben ondan uzağım.” “Ben yüzümü dosdoğru, gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Ben ortak koşanlardan biri değilim.” Kavmi onunla tartışmaya girdi. Dedi ki, “Siz benimle Allah hakkında mı tartışıyorsunuz? Hem de o beni tam yola sokmuşken. O’na ortak saydığınız ne ise ben ondan korkmam. Ama Rabbim bir şeyi dilemişse o başka. Rabbim her şeyi bilgisiyle kuşatmıştır. Aklınızı başınıza almaz mısınız?” “Ona ortak saydığınız her ne ise, ben ondan nasıl korkarım? Oysa size delil olarak indirdiği bir şey yokken, siz Allah’a ortak koşmuş olmaktan korkmuyorsunuz. Eğer bilginiz varsa, bu İki taraftan hangisi güvende olma hakkına daha çok sahiptir?” O kimseler ki, inanmışlardır ve imanlarına bir haksızlık da karıştırmamışlardır; İşte güven onların hakkıdır. Onlar doğru yola girmişlerdir. Bu, kavmine karşı İbrahim’e verdiğimiz delilimizdir. Kimi dilersek onu kat kat yükseltiriz. Senin Rabbin yerinde karar verir ve her şeyi bilir.” (En’am 6/74-83)

2- İbrahim’in Dini “De ki, “Beni Rabbim gerçekten doğru yola sokmuştur. Dimdik ayakta duran, sapıklıktan uzak İbrahim’in dinine.” O, ortak koşanlardan biri değildi. De ki: “Benim namazım, kestiğim kurban, hayatım ve ölümüm, hep varlıkların sahibi Allah içindir. O’nun ortağı olmaz; bana böyle emredildi. Ben müslümanların ilkiyim.” (En’am 6/161-163) “Yoksa İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunları yahudi veya hıristiyan idiler mi diyorsunuz? De ki, “Siz mi daha iyi bilirsiniz yoksa Allah mı? Allah’ın gün gibi açıkladığı bir şey kendinde iken onu gizleyenden daha zalim kim olabilir? Ne yapsanız Allah ondan habersiz olmaz.” (Bakara 2/140) “Ey Kitap ehli! İbrahim hakkında niçin tartışırsınız? Tevrat ve İncil’in indirilmesi onun zamanında değil, daha sonradır. Aklınızı kullanmaz mısınız? İşte siz busunuz. Hadi bilginiz olan şey hakkında tartıştınız; peki ya bilginiz olmayan şey hakkında niçin tartışırsınız? Allah bilir ama sizler bilmiyorsunuz. İbrahim, ne yahudidir, ne de hıristiyandır. Ama o dosdoğru, hakka teslim olmuş biridir. Allah’a ortak koşmuş olanlardan değildir. İnsanların İbrahim’e en yakını, ona uyanlar, bu peygamber ve müminlerdir. Allah müminlerin dostudur. Kitap ehlinden bir takımı bir yolunu bulup sizi saptırmak istedi. Onlar başkalarını değil, yalnız kendilerini saptırırlar ama bunu kavrayamazlar. Ey Kitap ehli! Nasıl olar da Allah’ın ayetlerini görüp anladığınız halde tanımazlık edersiniz? Ey Kitap ehli! Nasıl olur da hakkı batıl ile örter ve bile bile hakkı gizlersiniz?” (Ali İmran 3/65-71) “De ki: “Allah doğruyu söylemiştir; siz İbrahim’in dosdoğru dinine uyun. O müşriklerden değildir”. (Ali İmran 3/95) “Allah uğrunda, cihadın hakkını vererek cihad edin. Sizi, o seçmiştir. Bu dinde size bir güçlük yüklememiştir. Tıpkı, babanız İbrahim’in dini gibi. O, hem bundan önce hem de bu Kuran’da sizi müslümanlar diye adlandırmıştır. Bu, elçinin size şahit olması, sizin de insanlara şahit olmanız içindir. Artık, şu namazı kılın, zekatı da verin. Allah’a sımsıkı sarılın. O sizin sahibinizdir. Ne güzel sahip ve ne güzel yardımcıdır!” (Hac 22/78)

3- Aldığı Vahiy “Biz İbrahim ailesine Kitap ve hikmet verdik. Onlara büyük bir hâkimiyet de verdik.” (Nisa 4/54) “Yahudi veya hıristiyan olun ki yola gelesiniz.” dediler. De ki; “Yok, bizimkisi İbrahim’in dosdoğru dinidir. O müşriklerden değildi.” Deyin ki, “Biz Allah’a inandık; bize ne indirildi, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakup’a ve torunlarına ne indirildi ise, Musa’ya ve İsa’ya ne verildi, peygamberlere Rableri tarafından her ne verildi ise ona inandık. Onlardan hiç birini ayırt etmeyiz. Biz ona teslim olmuş kimseleriz.” (Bakara 2/135-136) “Şu döneklik edeni gördün mü? Malından biraz verdi de sonra kaskatı kesildi. Gaybın ilmi onun yanında mı ki o görebiliyor? Yoksa onun haberi olmadı mı? Musa’nın sahifelerinde olan, Vefalı İbrahim’in sahifelerinde olan şu şeylerden: Hiçbir günahkar başkasının günah yükünü yüklenmez; İnsanın eline, ne kazanmışsa o geçer, başkası değil. Kazancı da yakında görülecektir. Sonra ona karşılığı eksiksiz verilecektir. Her şeyin sonu Rabbine varır. Güldürmüş olan da odur, ağlatmış olan da. Öldürmüş olan da odur, diriltmiş olan da. O yarattı eşleri, o erkeği, o dişiyi; atıldığı zaman nutfeden. O tekrar oluşturma onun işidir. Kimsenin eline baktırmayan da odur, varlıklı kılan da.” (Necm 53/33-48) “Yok sizler dünya hayatını tercih ediyorsunuz. Oysa ahiret daha iyi ve daha kalıcıdır. Bunlar ilk sahifelerde elbette vardır. İbrahim’in ve Musa’nın sahifelerinde.” (Ala 87/16-19)

4- Mekke ve Kabe “İnsanlar için kurulan ilk mabed gerçekten Mekke’dekidir. Varlıklar için bir bereket ve doğru yol rehberi olarak kurulmuştur. Orada apaçık belgeler ve İbrahim’in makamı vardır. Kim oraya girerse, güven içinde olur. İnsanların, yani oraya bir yol bulabilen her kimsenin o Mabed’de hac yapması Allah için bir borçtur. Kim tanımazlık ederse etsin. Çünkü Allah varlıkların hiç birine ihtiyaç duymaz.” (Ali İmran 3/96-97) “O Mabedi, insanlar için bir toplanma ve bir güven yeri yaptık. Siz de İbrahim’in makamını namaz yeri edinin. İbrahim’e ve İsmail’e sorumluluk da yüklemiştik; tavaf edenler, oraya kapananlar, rüku ve secde edenler için Mabedimi temiz tutun, demiştik. İbrahim şöyle demişti: “Rabbim! Burasını güvenli bir şehir kıl. Buranın halkını, yani bunlardan Allah’a ve ahiret gününe inananları ürünlerle rızıklandır.” Allah da şöyle demişti: “İnkar edeni bile az bir müddet geçindirir, sonra da ateşin azabına girmek zorunda bırakırım. Ne kötü bir sondur o!” İbrahim ile İsmail, Mabedin temellerini yükseltiyor ve şöyle diyorlardı: “Rabbimiz! Yaptığımızı kabul eyle. Kuşkusuz sen hem işitir, hem bilirsin.” “Rabbimiz! Bizi sana teslim olmuş iki kişi say. Soyumuzdan da sana teslim olmuş bir topluluk meydana getir. Bize ibadet yerlerimizi göster ve tevbemizi kabul eyle. Çünkü tevbeleri daima kabul eden, çok merhametli olan sensin.” “Rabbimiz! İçlerinden onlara Senin ayetlerini okuyan, Kitabı ve hikmeti öğreten, onları her kötülükten arıtan bir peygamber gönder. Çünkü güçlü ve hakim olan ancak sensin”. (Bakara 2/125-129) “O Mabedin yerini İbrahim için hazırladık ve ona şöyle dedik: “Bana hiçbir şeyi ortak sayma; tavaf edenler, orada kıyama duranlar, rüku edenler ve secdeye varanlar için Mabedimi temiz tut.” İnsanları hacca çağır da yaya olarak veya bitkin develer üstünde uzak yollardan sana gelsinler. Gelsinler de kendi menfaatlerini gözleriyle görsünler. Allah’ın onlara rızık olarak verdiği dört ayaklı hayvanlar üzerine belli günlerde Allah’ın adını ansınlar. Siz de bunlardan yiyin, darlık içindeki yoksulu da doyurun. Sonra kirlerini gidersinler. Adaklarını yerine getirsinler ve o eski Mabedi tavaf etsinler. İşte böyle. Kim Allah’ın yasaklarına saygı gösterirse, bu Rabbinin katında kendisi için iyi olur. (Haram olduğu) okunanlar bir yana, deve sığır ve davarlar size helal kılınmıştır. O halde hem o pis putlardan sakının; hem de yalan sözden sakının. Allah için yola gelmişlerden olun, ona ortak koşanlardan değil. Kim Allah’a ortak koşarsa sanki gökten düşmüş de onu kuşlar kapıyor veya rüzgar onu pek uzak bir yere sürüklüyor gibidir. İşte böyle. Kim Allah’ın koyduğu işaretlere sagı gösterirse bu, o kalplerin takvasından ileri gelir. Belli bir süreye kadar onlarda sizin için yararlar vardır. O süre eski Mabedde biter.” (Hac 22/26-33)

5- İbrahim’in Duası “Bir gün İbrahim şöyle demişti: “Rabbim! Bu şehri güvenli kıl; beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut.” “Rabbim! Onlar insanların çoğunu yoldan çıkarmıştır. Artık kim bana uyarsa o bendendir. Her kim de bana karşı gelirse… Şüphesiz sen cezadan koruryan, merhamet edensin.” “Rabbimiz! Ben soyumdan kimini senin kutsal Mabedinin yanında tarıma elverişsiz bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz, bu onların namaz kılmaları içindir. İnsanlardan kimilerinin gönlünü onlara yönlendir. Onları ürünlerle azıklandır. Belki şükrederler.” “Rabbimiz! Biz neyi gizler, neyi açığa vurursak sen onu bilirsin. Allah’a karşı zaten, ne yerde bir şey gizli kalabilir ne de gökte.” (İbrahim 14/35-38) “Rabbim! Bana doğrunun bilgisini ver ve beni iyiler arasına kat. Bundan sonra gelenler içinde doğruların dilinde olmamı nasip eyle. Beni o nimetli cennete varis olanlardan kıl. Babamı da cezdan koru. O gerçekten yoldan çıkmışlardan biridir. Diriltilecekleri günde beni rezil etme. O gün ne mal bir işe yarayacak, ne de oğullar. Kim Allah’a temiz bir kalple gelmiş olursa o başka.” (Şuara 26/83-89)

6-Teslimiyeti “Kimin dini, kendini Allah’a verip iyilik yapan ve İbrahim’in dosdoğru dinine uyan kimsenin dinden güzel olabilir? Allah İbrahim’i dost edinmişti.” (Nisa 4/125) “Ve kim İbrahim’in dininden yüz çevirir? Kendi kendini alçaltmış biri olursa o başka. Gerçekten biz onu dünyada iken seçmişizdir. O ahirette de elbette iyiler arasındadır. Ne zaman ki, Rabbi “Teslim ol” dedi, o da “Alemlerin Rabbine teslim oldum” diye cevap verdi. İbrahim bunu oğullarına vasiyet etmişti. Yakup da şöyle demişti: “Oğullarım! Allah bu dini sizin için seçmiştir. Siz de başka değil, sadece kendini ona vermiş olarak can verin.” Yakub’a ölüm hali geldiği zaman, yoksa siz orada mı idiniz? O gün oğullarına şöyle demişti: “Siz benden sonra neye kulluk edeceksiniz?” Onlar demişlerdi ki: “Senin Tanrına, ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın Tanrısı olan tek Tanrıya kulluk ederiz, bizler kendini ona verenlerdeniz.” Onlar bir ümmetti geldi geçti. Ne kazanmışlarsa kendilerine. Siz ne kazandıysanız o da sizedir. Onların yaptığı şeyden size soru sorulacak değildir.” (Bakara 2/130-134) “İbrahim bir gün dedi ki: “Rabbim, bana bir göstersene, sen ölüleri nasıl diriltirsin?” “Yoksa İnanmadın mı? Dedi. “Yok, ama kalbim iyice yatışsın diye.” dedi. Allah buyurdu ki; “Öyleyse o kuşlardan dört tane tut, sonra onları kendine alıştır, sonra her dağın üzerine onlardan bir parça koy, sonra çağır; koşarak sana geleceklerdir. Bil ki, Allah güçlüdür ve yerinde karar verir.” (Bakara 2/260) “İbrahim tek başına bir ümmetti. Allah’a boyun eğmiş ve dosdoğru idi. O müşriklerden değildi. Nimetlerine şükrederdi. O da onu seçmiş ve doğru yola yönlendirmişti. Sonra sana şöyle vahyettik, “Doğruya yönelmiş olan İbrahim’in dinine uy”. O müşriklerden değildir.” (Nahl 16/120-122)

7- İleri Gelenlerin Tavrı “Allah ona, o iktidarı vermiş diye İbrahim ile Rabbi hakkında tartışanı görmedin mi? İbrahim: “Rabbim öyledir ki, hem diriltir hem öldürür” dedi. O, “Ben de diriltir ve öldürürüm” dedi; İbrahim, “İşte Allah güneşi doğudan getiriyor, haydi sen de batıdan getir.” dedi. O tanımaz şaşırıp kaldı. Allah o zalimler topluluğunu doğru yola sokmaz.” (Bakara 2/258)

8-Tanrıları “İbrahim kavmine demişti ki; “Allah’a kulluk edin, ondan sakının; bilseniz sizin için hayırlısı budur. Siz Allah’ın berisinden bir takım putlara kulluk ediyor ve yalan uyduruyorsunuz. Allah’ın berisinden kulluk ettiklerinizin size rızık vermeye güçleri yetmez. Siz rızkı Allah katında arayın. Ona kulluk edin ve ona şükredin. Ona döndürüleceksiniz.” (Ankebut 29/16-17) “Kavminin buna cevabı sadece şu oldu: “Öldürün onu; yahut yakın.” Ama Allah onu ateşten kurtardı. Doğrusu bunda, inanan kimseler için gerçekten belgeler vardır. İbrahim şöyle demişti: “Aranızda kaynaşma olsun diye bu dünya hayatında, Allah’ın berisinden bir takım putlara tutundunuz. Sonra kıyamet günü, biriniz diğerini tanımayacak ve biriniz diğerine lanet okuyacaktır. Varacağınız yer ateştir; yardımcılarınız da yoktur.” (Ankebut 29/24-25) “Onlara İbrahim’in haberini oku. Bir gün babasına ve kavmine dedi ki: “Siz neye kulluk edersiniz?” Onlar, “Putlara kulluk ederiz; bütün gün onlara bağlı kalırız.” dediler. İbrahim: “Çağırdığınız zaman sizi duyarlar mı?” dedi. “Yahut size bir fayda sağlayabilirler mi, veya zararları olur mu?” “Yok.” dediler. “Ama biz bildik bileli, babalarımız böyle yaparlar.” Dedi ki, “Gördünüz mü neye kulluk ediyormuşsunuz? Hem siz, hem en eski atalarınız. İşte onlar benim düşmanımdır, ama varlıkların sahibi öyle değildir. Beni yaratan odur. Yolumu o gösterir. Beni yediren de odur, içiren de. Hasta olunca bana o şifa verir. Beni öldürecek, sonra da diriltecek olan odur. Yargı gününde hatamdan dolayı beni cezadan korumasını beklediğim de odur. Rabbim! Bana doğrunun bilgisini ver ve beni iyiler arasına kat.” (Şuara 26/69-83) “Biz daha önce İbrahim’in olgunluğunu sağlamıştık. Biz onu zaten biliyorduk. Bir gün İbrahim, babasına ve kavmine şöyle dedi: “Nedir bu heykeller ki onlara bağlanıp duruyorsunuz?” “Biz bildik bileli atalarımızı onlara kulluk eder.” dediler. “And olsun ki hem sizler hem de babalarınız açıkca yoldan çıkmışsınız” dedi. “Sen bize gerçek bir iddia ile mi geldin yoksa şakacılardan biri misin?” dediler. “Hayır dedi; Rabbiniz, göklerin ve yerin Rabbidir, onları yaratan odur. Ben de buna tanık olanlardan biriyim.” “Siz dönüp gittikten sonra, vallahi putlarınıza bir oyun oynayacağım.” Derken onları parça parça etti, sadece büyüğünü bıraktı. Olur ki, ona başvururlar. “Tanrılarımıza karşı bunu kim yaptı? O muhakkak zalimlerden biridir” dediler. “Bir gencin onlara dil uzattğını duymuştuk. Ona İbrahim denir.” dediler. “Getirin onu herkesin gözü önüne. Belki bir gören olmuştur.” dediler. “İbrahim! dediler. Bu işi tanrılarımıza karşı sen mi yaptın?” “Belki şu büyükleri yapmıştır, dedi. Onlara bir sorun. Eğer konuşurlarsa.” Hemen kendilerine geldiler ve “O zalim, asıl sizsiniz” dediler. Sonra başları yere döndürüldü de şöyle dediler: “İbrahim! Sen de çok iyi bilirsin. işte bunlar konuşamazlar.” “Yani şimdi siz, Allah’ın berisinden, size ne bir fayda sağlayacak ne de zarar verebilcek bir şeye kulluk ediyorsunuz, öyle mi? İşte hem size hem de, Allah’ın berisinden neye kulluk ediyorsanız ona yuh olsun! Siz aklınızı kullanmaz mısınız?” dedi. “Eğer bir şey yapacaksanız, yakın şunu da tanrılarınıza yardım edin.” dediler. Biz de: “Ey ateş! İbrahim’e karşı bir serinlik ve bir esenlik ol.” dedik. Ona bir düzen kurmak istediler, ama biz onları çok zararlı çıkardık. Onu da, Lut’u da, herkes için kutsal kıldığımız o yere ulaştırıp kurtardık. İbrahim’e, İshak’ı ona ilaveten de Yakub’u verdik. Her birini iyi kimseler yaptık. Onları, buyruğumuz altında doğru yolu gösteren önderler kıldık. Onlara, iyi işler yapmayı, namaz kılmayı, zekat vermeyi vahyettik. Onlar, bize kulluk ederlerdi.” (Enbiya 21/51-73) “İbrahim babasına ve kavmine şöyle demişti: “Şu kulluk ettiğiniz de nedir?” Allah’ın berisinde uydurma tanrılar istiyorsunuz, öyle mi?” Varlıkların sahibine karşı kanaatiniz nedir?” Yıldızlara şöyle bir göz attı. “Ben rahatsızım” dedi. Arkalarını dönüp hemen gittiler. Sonra onların tanrılarına gizlice sokuldu: “Siz yemek yemez misiniz? Sizin neyiniz var? Konuşmazsınız.” dedi. Derken, üzerlerine sokuldu ve olanca kuvvetiyle vurdu. Sonra süratle gelip önüne dikildiler. İbrahim onlara şöyle söyledi: “Yonttuğunuz şeye mi kulluk edersiniz? Oysa sizi ve ne yapıyorsanız onu yaratmış olan Allah’tır.” Dediler ki, “Onun için bir yer yapın da onu o ateşin içine atın.” Ona karşı bir düzen kurmak istediler, ama biz onları en alçak bir duruma getirdik. İbrahim: “İşte ben Rabbime doğru gidiyorum. O beni yola sokacaktır. Rabbim bana iyilerden birini nasibet” dedi. Biz de ona yumuşak huylu bir erkek çocuk müjdeledik.” (Saffat 37/85-99)

9- İnkarcıların Genel Tavrı “Bir gün İbrahim, babasına ve kavmine demişti ki: “Siz neye kulluk ediyorsanız ben ondan uzağım. Ama beni yaratmış olan farklı. O, yolumu gösterecektir.” İbrahim bunu, ardından gelecekler içinde kalıcı bir söz olarak bırakmıştır. Belki o tarafa dönerler. İşte ben hem bunları hem de babalarını geçindirdim durdum. Derken o gerçek ve onu açıklayan bir elçi geldi. Ne zaman ki onlara o gerçek geldi, şöyle dediler: “Bu bir büyüdür. İşte biz onu tanımayız.” Bir de şunu dediler: “Şimdi bu Kur’an, iki şehrin birinden bir büyük adama indirilmeli değil miydi yani?” Rabbinin rahmetini paylaştırma işi onlara mı kaldı? Onların dünya hayatındaki geçimliklerini aralarında biz paylaştırmışızdır. Birini birinden basamak basamak üstün kılıdık ki, biri diğerini bir hizmet için tutabilsin. Onlar ne biriktirseler, Rabbinin rahmeti ondan daha iyi olur. Eğer insanlar tek bir topluluğa dönüşecek olmasalardı, Rahman’a karşı tanımazlık edenlerin evlerine gümüşten tavanlar ve üzerine çıkacakları merdivenler yapardık. Evlerinin kapılarını ve üzerine yaslanacakları divanları da öyle olurdu. Bir de onları altına boğardık. Bütün bunlar dünya hayatının geçici menfaatinden başka bir şey değildir. Rabbinin katında olan Ahiret ise korunanlar içindir.” (Zuhruf 43/26-35)

10-Babası İçin İstiğfarı “Kitapta İbrahim’den de söz et. Çünkü o, dosdoğru bir peygamberdi. Babasına şöyle demişti: “Babacığım! İşitmeyen, görmeyen ve bir işine yaramayan şeye ne diye kulluk edersin?” “Babacığım! Bak, sana gelmeyecek bir bilgi işte bana gelmiştir. Sen bana uy, ben sana düzgün bir yol göstereyim.” “Babacığım! Şeytana boyun eğme. Çünkü şeytan Rahman’a baş kaldırmıştır.” “Babacığım! Ben asıl, Rahman’ın azabının seni çarpmasından korkarım. O zaman şeytanın yardakçısı olup çıkarsın.” Babası dedi ki: “Şimdi sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun, İbrahim? Hele buna bir son verme, seni mutlaka taşlarım. Artık beni yanlız bırak.” İbrahim, “Hoşca kal.” dedi. Seni azaptan korumasını Rabbim’den isteyeceğim. Çünkü o beni çok kayırır.” “Sizden de Allah’ın berisinden neye yalvarıyorsanız ondan da ayrılıyorum. Ben Rabbime yalvarırım. Umarım, Rabbime yalvarmam sonuçsuz kalmaz.” (Meryem 19/41-48) “Cehennemlik oldukları ortaya çıktıktan sonra, yakınları bile olsa, ne o Peygamber müşriklerin azaptan korunmasını isteme hakkına sahiptir, ne de müminler. İbrahim’in, babasının azaptan korunmasını istemesi, sadece ona verdiği bir sözden ötürü idi.” (Tevbe 9/113-114)

11-Çocuk Müjdesi “İbrahim’in ağırlanan konuklarının hikayesi sana ulaştı mı? Bir gün onun yanına girdiler de “Selam” dediler. O da: “Selam” dedi.. Huylanacak bir topluluk…” Hemen gizlice ailesine gitti ve semiz bir buzağı getirdi. Önlerine doğru sürdü: “Yemeyecek misiniz?” dedi. Onlardan dolayı içinde bir korku hissetti. “Korkma” dediler ve ona bilgin bir oğul sahibi olacağını müjdelediler. Karısı hemen çığlık içinde önlerine dikildi. Elleriyle yüzünü kapadı ve “Kısır bir ihtiyarım.” dedi. Dediler ki; “Bu böyle. Rabbin dedi. O, yerinde karar verir ve her şeyi bilir.” (Zariyat 51/31-37) “Elçilerimiz İbrahim’e o müjdeyi getirmişti. “Selam” demişlerdi. O da “Selam” demiş, çok geçmeden kızartılmış bir buzağı getirmişti. Ne zaman ki, ellerini ona sürmediklerini gördü, huylandı. Onlardan dolayı içinde bir korku hissetti. “Korkma, biz Lut kavmine gönderildik” dediler. Karısı ayakta idi güldü. “Biz de ona İshak’ı müjdeledik. İshak’ın ardından da Yakub’u. “Vay başıma! dedi. Doğum mu yapacağım? Ben bir kocakarıyım. Kocam da bu; bir ihtiyar! Bu şaşılacak bir şey doğrusu.” “Allah’ın işine mi şaşıyorsun? dediler. Allah’ın rahmeti ve bol vergisi üzerinizdedir, ey hane halkı! O en güzelini yapar, yücelerin yücesidir.” Ne zaman İbrahim’in korkusu gitti ve kendine o müjde de geldi bu defa elçilerimizle Lut kavmi hakkında tartışmaya başladı. İbrahim gerçekten yumuşak huylu, yufka yürekli ve kendini Allah’a vermiş biridir. “İbrahim! Vazgeç bundan, dediler. Çünkü Rabbinin emri zaten verilmiştir. Artık onlara, geri çevrilemeyecek bir azap geliyor.” (Hud 11/69-76) “Onlara İbrahim’in konuklarından haber ver. O gün İbrahim’in yanına girmişlerdi de “Selam.” demişlerdi. O da “Doğrusu biz sizden korku duyuyoruz” demişti. “Korkma, demişlerdi. Biz sana, bilgin bir oğlun olacağını müjdeliyoruz.” “Bana yaşlılık gelip çatmasına rağmen mi müjdelediniz? Neyin müjdesini veriyorsunuz?” dedi. “Sana gerçeği müjdeledik, umudunu kesenlerden olma” dediler. “Yoldan çıkmışlardan başka kim Rabbinin rahmetinden umudunu keser ki?” dedi.” (Hicr 15/51-56) “Allah’a hamdolsun, yaşlılığıma rağmen bana İsmail ve İshak’ı verdi. Benim Rabbim duayı gerçekten işitir.” “Rabbim! Beni o namazı kılan biri eyle; çocuklarımı da. Rabbimiz! Duamı kabul buyur. “Rabbimiz! O hesabın kurulduğu gün beni, anamı babamı ve müminleri bağışla.” (İbrahim 14/39-41)

12- Oğlunu Kurban Etmesi “İbrahim, “Rabbim! Bana iyilerden birini ver.” diye yalvarmıştı. Biz de ona yumuşak huylu bir oğlan müjdelemiştik. Çocuk yanısıra koşma çağına gelince: “Yavrucuğum! dedi. Ben uykuda görüyorum ki, işte ben seni kesiyorum. Bir düşün, ne dersin?” Dedi ki; “Babacığım! Sana ne buyuruluyorsa yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın.” Ne zaman ki ikisi de teslimiyet gösterdi ve babası oğlunu alnı üzerine yatırdı; “Ey İbrahim! diye seslendik. Sen rüyayı gerçekten doğru yorumladın. Biz güzel davrananları işte böyle ödüllendiririz.” Çünkü bu apaçık bir deneme idi. Ona kan bedeli olarak büyük bir kurbanlık verdik. Sonra gelenlerin içinde onu bu teslimiyetiyle bıraktık. Selam olsun İbrahim’e. Güzel davrananları işte böyle ödüllendiririz. O, gerçekten inanmış kullarımızdandır. Ona, iyilerden biri olan İshak’ı peygamber olarak müjdeledik. Hem onu hem de İshak’ı uğurlu kıldık. Her ikisinin soyundan iyi olan da vardır, açıkca kendi kendine kötülük eden de.” (Saffat 37/100-113)

13-İbrahim’in Soyu “Allah, Adem’i, Nuh’u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini başkalarına tercih etti. Bir tek soydan, biri diğerindendir. Allah işitir, bilir.” (Ali İmran 3/33-34) “Ne zaman İbrahim kavminden ve Allah’ın berisinden neye kulluk ediyorlarsa ondan ayrıldı, biz de ona İshak’ı ve Yakub’u bağışladık. Her birini bir peygamber yaptık. Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk. Onların, doğruların dilinde üstün bir şekilde anılmalarını sağladık.” (Meryem 19/49-50) “Ona İshak’ı ve Yakub’u bağışladık, her birini doğru yola eriştirdik. Daha önce de Nuh’u doğru yola eriştirmiştik. İbrahim’in soyundan Davud’u, Süleyman’ı, Eyyub’u, Yusuf’u, Musa’yı ve Harun’u da. İşlerini iyi yapanları işte böyle ödüllendiririz. Zekeriyâ, Yahyâ, İsa ve İlyas; hepsi de iyilerdendir. İsmail, Elyesa, Yunus ve Lut; hepsini başkalarından üstün kıldık. Babalarından, soylarından ve kardeşlerinden kimilerini de. Onları tek tek seçtik ve doğru yola eriştirdik. Bu, Alah’ın yoludur. Orayı kullarından dilediğine gösterir. Eğer onlar ortak koşmuş olsalardı yaptıkları ne varsa boşa çıkardı. Kendilerine kitap, hüküm ve peygamberlik verdiklerimiz işte onlardır. Bunlar eğer onları tanımazlık ederlerse, bunu, onları tanımazlık etmemiş olan bir topluma veririz. Onlar Allah’ın doğru yola eriştirdiği kimselerdir. Sen onların izinden git. De ki “Sizden buna bir karşılık istemem. Bu herkes için sadece bir hatırlatmadır.” (En’am 6/84-90)

14- İnananların Mükafatlandırılmaları “Kullarımız İbrahim, İshak ve Yakup’tan söz et. Güçlü ve gönülgözü açık olanlardan. Yalnız o yurdu düşünmelerine karşılık biz onları arındırmışızdır. Onlar katımızda gerçekten seçkin ve iyi kimselerdendirler. İsmail’den, Elyesa’dan, Zülkifl’den de söz et. Hepsi de iyi kimselerdendir. İşte bu bir anmadır. Korunanlar için gerçekten güzel bir gelecek vardır. Kapıları onlar için açılmış Adn cennetleri. Orada geriye yaslanarak bol meyve ve içecek isteyeceklerdir. Yanlarında, gözlerini üstlerinden ayırmayan dilberler vardır. Hesap günü için, size söz verilen budur. İşte bu bizim rızkımızdır. Onun tükenmesi diye bir şey yoktur.” (Sad 38/45-54)

Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır