Risale-i Nur Enstitüsüne Sorular

Sayın Selim SÖNMEZ,

Sizin talebiniz üzerine hazırlayıp gönderdiğim “Peygamber ve Kitap İnancı” başlıklı yazımı iki şeyden dolayı yayınlayamayacağınızı ifade etmiştiniz. Bunlardan biri Risale-i Nur’daki ibareleri akla gelmez tevillerle ele aldığım iddiası, diğeri de cemaatlerle ilgili değerlendirmemdir.

Risale-i Nur’daki ibare ile ilgili yazınız şöyledir:

“Risale-i Nur’dan dipnot gösterilerek yazılan paragrafta aynen şöyle yazmışsınız:

“Bu önderler Miraca da çıkarlar. Çünkü Hz. Peygamber o yolu açmış; oraya veliliği ile gitmiş, elçiliği ile dönmüş ve kapıyı açık bırakmıştır. Arkasındaki evliya, ruh ve kalp ile o nurlu yolda, Peygamberin Miracının gölgesinde yürür gider, kabiliyetine göre o yüce makamlara çıkarlar.”

Halbuki metnin aslı şöyledir:

“Zat-ı Ahmediye Aleyhisselam-ı Vesselam, o yolu açmış, velayetiyle gitmiş, risaletiyle dönmüş ve kapıyı da açık bırakmış. Arkasındaki evliya-i ümmeti, ruh ve kalp ile o cadde-i nuranide, mirac-ı Nebevinin gölgesinde seyr-ü sülûk edip istidatlerına göre makamat-ı aliyeye çıkıyorlar.”

Sizin aktardığınızı nakilde önderlerin Miraca çıkmasından söz ediliyor. İlk cümlenize dikkatinizi çekmek istiyorum. Lütfen orijinal metne bakar mısınız oradaki yaklaşımda en önemli anahtar kelimelerden birisi “seyr-ü sülûk”tür. Bu kavramın ise ne anlama geldiği açıktır. Bu metinde kasıt, kişinin manen Allah’a yaklaşmasıdır. Mirac ise bir benzetmedir. Bu metinden peygamberler dışındaki insanların Miraca çıkabileceği gibi bir anlam kesinlikle anlaşılmaz…”

Sözlükte seyr gezmek ve yürümek, sülûk ise gitmek ve yola girmek demektir. Tasavvuf terimi olarak seyr ü sülûk; tarikata giren kimsenin, manevi makamlarını tamamlayıncaya kadar geçeceği sahaların adıdır. Seyrin başı yola (tarikata) girmek, sonu da hakka vuslattır.

Risale-i Nur’daki yazıda tasavvuftan bahsedilmediği açıktır. Bahsedilmiş olsa bile seyr ü süluk, hedefe ulaşıncaya kadar geçilecek manevi makamlar anlamına geldiğine göre onun terim manası ile sözlük manası arasındaki tek fark, o makamların manevi olmasıdır. Dolayısı ile bizim herhangi bir yorum yapmadan ifadeyi sadeleştirdiğimiz açıktır.

Asıl yorumu siz yapmışsınız. O yorumun doğru olabilmesi için şu sorulara cevap bulmak gerekir:

Eğer evliyay-ı ümmet o yoldan gitmeyecekse Peygamberimizin Miraca giden yolun kapısını açık bıraktığı iddiasının ne anlamı olur?

Eğer evliyay-ı ümmet o yoldan gitmeyecekse Peygamberimizin oraya velâyeti ile gittiği neden iddia edilir? Bu, o yoldan gitmek için veli olmanın yeterli olacağı anlamına gelmez mi?

Peygamberimiz Mirac’a çıkarken resul değil miydi ki, oraya velayetiyle çıktığı iddia ediliyor.

Eğer evliyay-ı ümmet o yoldan gitmeyecekse oraya cadde-i nûrânî demeye ne gerek kalır? Çünkü cadde bir kişinin geçmesi için değil, bir çok kişinin geçmesi için yapılır.

O cadde-i nûrânîde seyr ü sülûk etmek, o nurlu yolda yürüyüp gitmekten başka ne anlama gelebilir?

Peygamberimiz Mirac sırasında Sidre-i müntehâya kadar çıkmıştır. Yazıda geçen, “mirac-ı Nebevinin gölgesinde seyr-ü sülûk edip istidatlarına göre makamat-ı aliyeye çıkıyorlar” ifadesi, her kesin, yolun sonuna yani Sidre-i müntehâya kadar çıkamayacağı, daha alt makamlarda kalabileceği anlamından başka ne ifade eder?

Aşağıdaki söz, böyle bir seyrin bizzat yapıldığı iddiasının delili olamaz mı?

“… Öyle de manevî bir elektrik olan Resail-in Nur dahi ne şarkın malûmatından, ulûmundan ve ne de garbın felsefe ve fünunundan gelmiş bir mal ve onlardan iktibas edilmiş bir nur değildir. Belki semavî olan Kur’an’ın, şark ve garbın fevkindeki yüksek mertebe-i arşîsinden iktibas edilmiştir.”

7- Risa-i Nur’daki Hakikat-i Muhammediye, Nur-i Muhammedî ve İnsan-ı Kâmil terimlerini, tasavvufta geçen şekliyle mi kabul ediyorsunuz, yoksa Risale-i Nur’un bunlara verdiği yeni bir anlamam var mıdır?

Cemaatlerle ilgili değerlendirmeyi sonraya bırakıyorum. O konuda daha kolay anlaşacağımızı umuyorum. Onu delillendirmek için zamana ihtiyacım var. Bu sıralar böyle bir şeye ayıracak vakti maalesef bulamıyorum.

Burada beni en çok memnun eden şey, sizin Risale-i Nur Enstitüsü kurmuş olmanızdır. Bu, vereceğiniz cevapların hamasi değil, ilmî olmasını sağlayacağı için çok faydalanacağımı umuyorum. 07.05.2001

Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır