İçi Dışı Bir Ol

“Ya göründüğün gibi ol, ya da olduğun gibi görün” felsefesinin İslam’a bir virüs gibi girmiş bir bakış açısı ve bir felsefe olduğunu sorgulamadan asla kabul etmedim. İslam’la yeni tanışmış bir Müslüman adayı olarak Kur’an’dan aldığım bakış açısı “Ne olursan ol içi dışı bir ol ” tutumunun asıl tavsiye edilen ve istenen bir bakış açısı ve felsefe olduğudur.
 
Herkese düşünce özgürlüğünü veren dünyadaki yegane inanç sistemi  tabii ki Rabbimin bize sunmuş olduğu inanç sistemi olacaktır. Daha farklısını düşünmek insanı münafık yapar.

Münafıkların, sergiledikleri tutum ve davranışlar ayetlerle sabittir. Hatta münafıkların Nebi- Elçimizi nasıl hayran bıraktığını kitabımızdan öğrenmekteyiz. Münafıklar dıştan kendilerini belli etmedikleri için ve bir maske arkasına saklandıkları için biz onların gerçek niyetini asla bilemeyiz.

Kalplerin içinde saklı olanı bilen ve hesaba çekecek olan yalnız Allahtır. Bir Müslüman’ın bu konuyu idrak edip bilmesi “ Müslümanların ne kadar çok Allaha güvenip dayandıklarının da bir göstergesidir. “ Bu konularla ilgili ayetleri bir araya getirdiğiniz de ve bir anlam bütünlüğünde tefekkür ettiğinizde “Münafıklığı meslek edinmiş Misyonerler yüzünden” Allahın sıtrat-i müstakimi sürekli saptırılmıştır. “küfür tek bir millettir.”  Münafıklar yüzünden ifrat ve tefrit dönemlerinin tekrar tekrar hortlatılmış olduğunu ve bir virüs gibi damarlara sızmış olarak hareket ettiklerini anlarsınız. Sırat-ı müstakimin içine sızan bu münafıklar “benzeme benzet” politikasını şiar edinenler kargaşa ortamında da beslenirlerdir… Kendi renklerini belli etmemelerinin sebebi de kendi inanç sistemlerini örgütlü bir şekilde sırat-ı müstakime sızıp benimsetmeye çalışmalarından kaynaklanmaktadır.

Dikkatinizi çekerim, Rabbimizin tüm insanlık ailesine sunduğu inanç hürriyetini Münafıklar vermemektedir.

Ya bizdensin ya ötekisin diyenlerden Allaha sığınırım.

Kısaca kimsenin kimseye güvenemediği çağlar hep varmış ve var olacaktır.

Rabbim bizi Münafıkların şerrinden korusun ve Nebi Elçilerimiz gibi içi dışı birer Mümin olmamızı nasip etsin.

“Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de, Allah sizi onunla sorguya çeker. Sonra dilediğini bağışlar, dilediğini azablandırır. Allah, her şeye güç yetirendir.  Elçi, kendisine Rabbinden indirilene iman etti, mü’minler de. Tümü, Allah’a, meleklerine, Kitaplarına ve elçilerine inandı. ‘O’nun elçileri arasında hiç birini (diğerinden) ayırdetmeyiz. İşittik ve itaat ettik. Rabbimiz bağışlamanı (dileriz). Varış ancak Sana’dır’ dediler. Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. (Kişinin nefsinin) Kazandığı lehine, kazandırdıkları aleyhinedir. ‘Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge, Sen bizim mevlamızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.” (Bakara-284-285-286)

Mürüvvet ÇALIŞKAN

Ev Hanımı