İslam’ın Reforma İhtiyacı Var mı?

Sütun Haber, “Gerçekleri anlamak kolay ama kabul etmek zordur.” diyen, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Hukuk Profesörü ve Süleymaniye Vakfı kurucu başkanı Sayın Abdulaziz Bayındır ile, “Dinde reform “, “Mealcilik akımı” ve “Başörtüsü Kur’an’da var mı?”… gibi son dönemlerin en fazla tartışılan konularını bir kez daha masaya yatırdı.

Sibel Çelik Şahin / SÜTUNHABER

Sayın Hocam Süleymaniye Vakfı olarak kurduğunuz “Kur’an araştırmaları grubunuzun” yaptığı çalışmalardan kısaca bahsedebilir misiniz?

Vakfımızda bir “Kur’an ve Fıtrat Araştırmaları Merkezi” kurduk. Fıtrat, varlıkların yapısını oluşturan, geliştiren ve değiştiren kanunları ifade eder. Her insan, ilgi ve kabiliyeti oranında fıtrattan bilgi alır. Araştırma ve gözlemlerini derinleştirenler yeni bilgilere, keşiflere ve icatlara ulaşırlar. Evrensel değerler ile bilim ve felsefe böyle oluşur.

Fıtrat Allah’ın yarattığı, Kur’ân Allah’ın indirdiği âyetlerden ibarettir. Bu ikisi arasında tam bir bütünlük vardır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Onlara, çevrelerinde ve kendilerinde olan âyetlerimizi göstereceğiz, sonunda onun (Kur’ân’ın) tümüyle doğru olduğu, onlar açısından ortaya çıkacaktır. Sahibinin her şeye şahit olması yetmez mi?” (Fussilet 41/53)

Bu yüzden Kur’ân, örneklerini fıtrattan seçmiş ve nebiler evrensel bilgi ve değerlere vurgu yapmışlardır.

Fıtrattaki bir kanunu keşfetmek için insanlar ekipler halinde yıllarca çalışırlar. Kur’ân’ı anlamak için de Kur’ân’ın gösterdiği metotla ekip çalışması yapmak gerekir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: 

“Bu Kitab’ın âyetleri, bilenlerden oluşan bir topluluk için Arapça kur’ânlar (kümeler)  halinde açıklanmıştır.” (Fussilet 41/3)

Biz, o topluluğu oluşturarak âyetleri anlamaya ve fıtratla Kur’an arasında ilişki kurmaya çalışıyoruz.

Hocam ilk olarak İslam nedir? Bu dinin ana temelleri nelerdir?

İslam sözlükte Allah’ın emrine girmek ve ona teslim olmak demektir. Allah kendi dinine bu adı vermiş ve şöyle buyurmuştur: “Allah katında din İslam’dır.”(Al-i İmrân 3/19)

Bütün varlıklar Allah’ın koyduğu düzene uyarlar. Allah’ın istediği, insanın da bu düzene uymasıdır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Bunlar Allah’ın dininden başka bir din mi ararlar? Oysa göklerde ve yerde kim varsa, isteyerek veya zorla Allah’a teslim olmuştur. Hepsi de ona döndürülecektir.” (Al-i İmrân 3/83)

Bu yüzden Allah Teâlâ İslam dinini fıtrat, yani varlıklar âleminde geçerli kuralların bütünü olarak tarif etmiş ve şöyle buyurmuştur:

“Sen yüzünü dosdoğru bu dine, Allah’ın fıtratına çevir. O, insanları ona göre yaratmış­tır. Allah’ın yarattığının yerini tutacak bir şey yoktur. İşte sağlam din bu dindir. Ama in­sanların çoğu bunu bilmez­ler.” (Rum 30/30)

Bu sebeple İslam dininin her şeyi evrenseldir. İlkeleri, her insanı rahatlatacak ve huzura kavuşturacak niteliktedir.

Son yıllarda çıkarmış olduğunuz “Kur’an Işığında Aracılık ve Şirk” ve “Kur’an Işığında Doğru Bildiğimiz Yanlışlar” isimli kitaplarınız geniş çevrelerde büyük bir yankı yaptı. Bu kitaplarda Kur’ân’da tevhid bilinci ve şirk konularını ele alarak birçok kesimde yeniden uyanışa vesile olup övgüler alırken, bazı kesimlerce de eleştiri topuna tutuldunuz. Sizce bu eleştirel kesimin bu kadar rahatsız olmasının sebepleri neler olabilir?

Gerçekleri anlamak kolay ama kabul etmek zordur. Hamdolsun, geniş bir kitle bunları anlamaya başladı. Bu sebeple gelecekten umutluyum.

Kamuoyunda sık sık gündemde olan “Dinde reform ” tartışmalarını İslam usulü açısından değerlendirdiğimizde böyle bir durum mümkün müdür? İslam dininin bir reforma ihtiyacı var mıdır? Var ise hangi alanlarda bir reformdan söz edilebilir?

Allah Teâlâ, din açısından insanları ikiye ayırmış ve şöyle buyurmuştur:
“Allah (insanlardan) bir kesimin doğru yolda olduğunu onaylar . Bir kesim de sapık sayılmayı hak eder. Onlar şeytanları  kendilerine Allah’tan daha yakın  konumda tutar, üstelik doğru yolda olduklarını sanırlar. “ (Araf 7/30)

Bu sebeple bizim dinsiz dediğimiz kişiler de dâhil, herkes kendini dindar sayar. Ama önemli olan Allah’ın da dindar saymasıdır. Ergenlik çağına varmış her insan Allah’a kesin olarak inandığı için bunun kendine yeterli olacağını sanır. Allah’ın dinine uymak istemeyen, o dini kendine uydurmaya çalışır. İşte dinde reform çalışması budur. Dini kendine uydurmaya çalışmaktır. Bu eskiden beri vardır.

“Kur’an Işığında Aracılık ve Şirk” ve “Kur’an Işığında Doğru Bildiğimiz Yanlışlar” isimli kitaplarımız bu gibi sapmaları anlatmaktadır. Allah Teâlâ bunları kâfir saymış ve şöyle buyurmuştur:

“Onlar, dünya hayatını Âhiretten çok seven, bir çarpıklık  arayarak Allah’ın yolundan uzaklaşan/uzaklaştıran kimselerdir. Onlar derin bir sapkınlık içindedirler.“ (İbrahim 14/3)

Dinde reform tartışmaları ile birlikte ortaya çıkan ve Kur’an dışında herhangi bir şeyi kabul etmediklerini söyleyen “Mealcilik” akımının yaklaşımını İslam inancı açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kur’ân’ın açıklamalarının büyük bir bölümüne mealden ulaşmak mümkün değildir. Kur’an bir bahçeye benzer. Bahçenin bazı yiyeceklerinden, havasından ve suyundan yararlanabilirsiniz. Pazıyı, ıspanağı, fasulyeyi ve patatesi yenebilecek kıvama getirmek için bilgiye ve bir kısım imkânlara sahip olmak gerekir. Bu bilgiye sahip olmayanlar patatesi elma gibi yemeye kalkışır, lezzet vermediğini görünce de çözümü başka şeylerde aramaya başlarlar. Hem kendilerine, hem de başkalarına zarar vermiş olurlar.

Bu akımların son dönemlerde bu kadar yoğun bir şekilde ortaya çıkmasının sebepleri neler olabilir?

Müslümanlarda eksik arayıp duranlar, onların Kur’ân’a uymayan uygulamalarını öğrenince aradıklarını bulmuş oldular. Bazıları, sırf eksikleri ortaya çıkarıp müslümanları aşağılamak için Kur’an okumaya başladı ama onlardan gerçeği görenler ve kendilerine çeki düzen verenler de oldu.

Son dönemlerde artan tartışmalarla birlikte Kur’ân’daki tesettür ayeti üzerinde de çeşitli yorumlar yapılmaya başlandı. Kur’ân’da başı örtmeyi emreden bir ayetin olmadığı, o ayetin kadınların göğüs bölgelerini örtmelerini emrettiğini söyleyen çeşitli görüşler var. Bu görüşleri Kur’an ve sünnet açısından değerlendirdiğimizde ne kadar doğru yaklaşımlardır?

Bu da dini kendine uydurma çabalarından başka bir şey değildir. Bunu yapanlar hem kendileri sapıyor, hem de bir kısım insanları saptırıyorlar. Ama iyi niyetli olanlar eninde sonunda doğruyu bulacaklardır.

Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Başörtülerinin bir kısmını yakalarının üstüne vur­sunlar….” (Nur 24/31)

“Başörtüleri” diye tercüme edilen ke­lime, ( خمر) humur’dur. (خمار) Hımar’ın çoğuludur. Kelimenin kökü hamr ( خمر) dır; anlamı bir şeyi örtmektir. Hımar (خمار)da örtü anlamında kullanılmıştır. Ama bu ayet indiği zaman Araplarda hımar, kadının başörtüsü anlamındaydı. İçinde hımar kelimesi geçen şu hadisler örnek verilebilir:

Allah’ın Elçisi sallallahu aleyhi ve selleme ipekli kumaşlar getirilmişti. Ömer’e bir parça gön­derdi. Üsâme b. Zeyd’e bir parça gönderdi. Ali b. Ebî Talib’e bir parça verdi ve dedi ki; Onu ka­dınların arasında hımar (başörtüsü) olarak parçalara ayır. (Müslim, Libas 7-2068)

Alkame b. ebî Alkame annesinin şöyle dediğini naklediyor: Abdurrahman’ın kızı Hafsa Allah’ın Elçisi sallallahu aleyhi ve sellemenin eşi Ayşe’nin yanına girdi Hafsa’nın üzerinde ince bir hımar (başörtüsü) vardı. Ayşe onu parçaladı ve ona kalın bir hımar (başörtüsü) örttü. (El-Muvatta, Libas, 4, hadis no 6)

Ayşe Allah’ın elçisinin şöyle dediğini bildirmiştir. “Allah ergenlik çağına giren bir kadının namazını başı hımarlı (başörtülü) olmadan kabul etmez.” (Ebu Davud Salat 58, H. no 641)

Bugüne kadar, müslüman kadının başını örtmesinin Allah’ın emri olmadığını söyleyen bir tek mezhep çıkmamıştır. Uygulama da hep böyle olmuştur.

Son yıllarda dışarıdan bakıldığında tesettür noktasında büyük bir değişim sürecinde olduğumuzu görüyoruz. Bu değişimin sebeplerini neye bağlayabiliriz? Toplum olarak bir kimlik problemi yaşıyoruz diyebilir miyiz?

Görüntü inancın yansımasıdır. Doğru bir inanca sahip olanlar görüntülerini Allah’ın emrine uydurmaya çalışırlar. İnancı bozuk olanların görüntülerini bozması tabiidir.

Son olarak Türkiye’de bilinçli bir İslam inancının oluşturulması için ne gibi çalışmalar yapılmalı?

Nebimizi örnek alarak Kur’ân’ı anlatmaya ve bütün problemleri, onun örnekliğinde Kur’ân’a göre çözmeye çalışmalıdır. Bizim yapmaya çalıştığımız da budur.

http://www.sutunhaber.com/73944_ISLAMIN-REFORMA-IHTIYACI-VAR-MI-.html