Kadir Gecesi

Kadir gecesini, Türkçeye “kader/takdir gecesi” diye tercüme edebiliriz. Arapçada “kadr” veya “kader”, ‘ölçü koyma’ ve ‘ölçü’ anlamlarına gelir. Tâbiînden Atâ b. Ebî Rebâh, Abdullah İbn Abbâs’ın bu geceye niçin “kadir gecesi” denildiğine dair şu sözlerine yer vermiştir:

“Allah Teâlâ, bu yıl içinde yağmur, rızık, diriltme, öldürme vs. gibi olabilecek şeyleri, gelecek yılın bu gecesine kadar takdir eder.”[1]

Buradan hareketle kadir gecesi, ‘bir yıllık ölçülerin belirlendiği ve görevli meleklere emirler halinde verildiği gece’ olarak tarif edilebilir.[2]

Kadir gecesi ile ilgili olarak Allah Teâlâ müstakil bir sûre indirmiş ve sûrede bu geceyi şöyle tarif etmiştir:

Biz Kur’an’ı kadir gecesinde indirdik.

Kadir gecesi nedir, sen nereden bileceksin? (Öyleyse dinle!)

Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır.

O gece melekler, her bir konuyla ilgili ruh (aldıkları emir) yanlarında, Rablerinin izniyle inerler.

O, tanyeri ağarıncaya kadar esenlik gecesidir.(Kadr, 97/1-5)

Kadir gecesinin Ramazan ayının içinde olduğu bellidir. Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

Ramazan, insanlara rehber olan ve rehberin açıklayıcı ayetlerinden oluşan Kur’an’ın ve o Furkan’ın indirildiği aydır…” (Bakara, 2/185)

Başka bir ayetler grubunda ise bu gecede neler olup bittiğine dair şu hususlara yer verilmiştir:

“Hâ, Mîm. Her şeyi açıklayan Kitaba yemin olsun.

Biz onu mübarek bir gecede indirdik. Biz insanları uyarırız.

Karara bağlanmış görevler o gece taksim edilir.

Tarafımızdan verilmiş bir emre göre elçileri (melekleri) yerlerine göndeririz.

Bu, Rabbinin bir ikramıdır, o işitir ve bilir.

Onlar Rabbinden bir iyilik olarak gönderilir. Çünkü o, sizi dinler ve her şeyi bilir.” (Duhân, 44/1-6)

Yukarıda meali verilen ayetlerden anlaşıldığına göre kadir gecesinde Cenâb-ı Hak tarafından verilen kararlar insanın bütün ömrünü etkileyeceği için Ramazanın son on gecesinde ibadete daha çok ağırlık vermek gerekir. Bu gecenin bin aydan hayırlı olmasının hikmeti burada gizli olabilir. Ama Ramazanın hangi gecesinin kadir gecesi olduğu kesin olarak belli değildir. Nebîmizin tavsiyesi onu Ramazan ayının son on gününde ve özellikle de tek gecelerinde aramaktır. Buna göre kadir gecesi Ramazanın yirmi bir, yirmi üç, yirmi beş, yirmi yedi ve yirmi dokuzuncu gecelerinden herhangi biri olabilir. Bu yüzden Resûlullâh, Ramazan ayının son on günü geldiğinde dünyevî işlerden uzaklaşır, diğer zamanlara göre daha çok ibadet ve tefekkürle meşgul olurmuş. Aişe Validemiz bu durumu bizlere şöyle anlatıyor:

“Resûlullâh aleyhissalâtu vesselâm, Ramazan ayında diğer aylarda görülmeyen bir gayret içerisine girerdi. Ramazanın son on gününde daha çok çaba gösterirdi. Son on günde geceleri (ibadet ve tefekkürle) ihya eder, ailesini de (geceyi bu şekilde ihya etmeleri için) uyandırırdı.”[3]

Yine Aişe (r. anhâ) anlatıyor:

“Resûlullâh vefat edinceye kadar Ramazanın son on gününde i’tikâfa girer ve: “Kadir gecesini Ramazanın son on gününde arayın.” derdi.[4]

Sahabeden Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.) ise şöyle anlatıyor:

“Biz Resûlullâh ile birlikte Ramazanın orta on gününde i’tikâfa girmiştik, yirminci günün sabahı olunca eşyalarımızı (evlerimize) taşıdık. Resûlullâh (bir hutbe irad etti ve) sonra şunları söyledi:

“İ’tikâfa girmiş olanlar, tekrar i’tikâf mahallerine dönsünler. Zira bu gece bana Kadir gecesinin hangi gece olduğu gösterilmişti; fakat sonra unutturuldu. Siz onu son on günde ve tek gecelerde arayın.”[5]

Kadir gecesinin kesin olarak bildirilmemesi, insan­ların o gecede kazanacakları sevaplara güvenip diğer zamanlarda kulluk görevle­rini ihmal etmelerini önlemek gibi bazı sebep ve hikmetlerle açıklanmıştır.[6] Bu gecenin açıkça bildirilmemesi yoluyla Müslümanların bilerek ona saygısızlık göstermeleri veya tazimde aşırıya kaçmaları da önlenmiş olmaktadır.[7]

Peki, bu gecelerde neler yapılmalı?

Kadir gecesinde hakkımızda iyi ölçülerin belirlenmesi için Cenâb-ı Allah’a çokça dua etmeliyiz. Ayrıntıları bir sonraki bölümde verilecek olan i’tikâf ibadetinin Ramazan ayında olması ve özellikle de son on gününe tahsis edilmesi bu tür duaların o günlerde yoğunlaşmasının önemini gösterir. Nebîmiz her yıl son on günde i’tikâfa girerek bunu yapmıştır.[8]

Aişe Validemizin bildirdiğine göre Resûlullâh Ramazan ayında diğer aylardan daha çok ibadet ederdi. Son on günde ise ibadetlerini biraz daha artırır, geceleri ihya eder, ailesini de (geceyi ihya etmeleri için) uyandırırdı. O halde yapılacak olan şeyler şunlar olmalıdır:

Senenin diğer zamanlarında olduğu gibi yatsı namazı kılınır. Yatsı namazından veya bir miktar uyuyup uyandıktan sonra nafile gece namazı kılınır. Teheccüd namazı için en uygun zamanlar, tam da bu zamanlardır. 2, 4, 6 veya 8 rekât teheccüd namazı kılınabilir. Bir de bu gecelere özel kısa bir dua tavsiye edilmiştir Nebîmizden, o duayı son on gün dilimizden düşürmememiz gerekir. Aişe Validemiz Resûlullâh sallallâhu aleyhi ve selleme: “Ey Allah’ın elçisi! Kadir gecesinin hangi gece olduğunu anlarsam o gece nasıl dua edeyim?” diye sorunca Resûlullâh “şöyle dua edersin” diyerek şu duayı öğretmiştir:

اَللّهُمَّ إِنَّكَ عَفُوٌّ تُحِبُّ الْعَفْوَ فَاعْفُ عَنِّي

“Allâhümme inneke afuvvun tuhibbu’l-afve fa’fu annî: Allahım! Sen affedicisin, affetmeyi seversin. Beni de affet.”[9]

KAYNAK: Yahya Şenol, Ramazan ve Oruç, 3. Baskı, Süleymaniye Vakfı Yayınları, İstanbul, 2017, s. 53-57.

________________________________________________


[1] Fahreddîn er-Râzî, et-Tefsîru’l-Kebîr, 3. Baskı, Dâru İhyâi’t-Türâsi’l-Arabî, Beyrut, 1999, c: 11, s. 229.

[3] Buhârî, Fadlu Leyleti’l-Kadr 5, Müslim, İ’tikâf, 8, (1175); Ebû Dâvûd, Salât, 318; Tirmizî, Savm, 73; Nesâî, Kıyâmu’l-Leyl, 17.

[4] Buhârî, Fadlu Leyleti’l-Kadr, 3, İ’tikâf, 1,14; Müslim, İ’tikâf, 5 (1172); Muvatta, İ’tikâf, 7; Tirmizî, Savm, 71; Ebû Dâvûd, Sıyâm, 77; Nesâî, Mesâcid, 18; İbn Mâce, Sıyâm, 59.

[5] Buhârî, Fadlu Leyleti’l-Kadr, 2, 3, İ’tikâf, 1, 9, 13; Müslim, Sıyâm, 213 (1167).

[6] Hayreddin Karaman vd., Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2008, c: 5, s. 658.

[7] M. Sait Özervarlı, “Kadir Gecesi”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 2001, c: 24, s. 125. Müfessirlerden Fahreddîn er-Râzî tefsirinde kadir gecesinin gizli tutulması ile ilgili olarak şunları söylemiştir: Cenâb-ı Hak sanki şöyle demek istemiştir: Ben sizlerin günah işlemeye karşı ne kadar cesur davrandığınızı bildiğim halde kadir gecesini belirli bir hale getirmiş olsaydım sizin bu geceye olan güveniniz, sizi, çoğu kez günah işlemeye sevk edebilir, böylece de sizler günah işlemiş olurdunuz. Binâenaleyh sizin bile bile günah işlemeniz, bilmeyerek işlemenizden daha ağırdır. İşte bundan dolayı bu geceyi size saklı tuttum.” Fahreddîn er-Râzî, et-Tefsîru’l-Kebîr, 3. Baskı, Dâru İhyâi’t-Türâsi’l-Arabî, Beyrut, 1999, c: 11, s. 229.

[9] Tirmizî, Daavât, 84; İbn Mâce, Dua, 5; Ahmed b. Hanbel, 1/419, 438, 6/171, 182, 183, 208, 258.