Davud Aleyhisselam

Hz. Davud, Yakub aleyhisselam’ın oğlu Yehûda’ın soyundandır. İşmuil (Şemuyel = Samuel) aleyhisselamın ölümünden sonra kendisine nebilik verilmiş, kayınpederi Talut’un ölümünden sonra da İsrailoğullarına hükümdar olmuştur.

Nebiliğinden Önceki Olaylar

“Musa’dan sonra, İsrailoğullarının önde gelen adamlarını gözünde canlandırmaz mısın? Onlar nebilerine “Bize bir başkomutan görevlendir de Allah yolunda savaşalım!” demişlerdi. “Ya savaş emredilir de savaşmazsanız?” dedi. “Kaybedecek neyimiz kaldı ki Allah yolunda savaşmayalım! Hem yurtlarımızdan çıkarılmışız hem çocuklarımızdan ayrı düşürülmüşüz.” dediler. İstedikleri savaş üzerlerine farz kılınınca, pek azı dışında hepsi kaçıverdi. O zalimleri bilen Allah’tır.” (Bakara 2/246)

Talut’un (Saul) Hükümdarlığı

“Nebileri onlara “Allah, size başkomutan olarak Tâlût’u görevlendirdi” dedi. “O bize nasıl komutanlık yapabilir? Komutanlık ondan çok bizim hakkımızdır. Ona fazla bir mal verilmiş de değil!” dediler. Nebi, “Onu başınıza Allah seçti. Ona, bilgi ve vücut bakımından üstünlük de verdi. Allah yetkiyi, tercih ettiğine verir.” dedi. Allah, imkânları geniş olan ve daima bilendir.

Nebileri onlara dedi ki: “Ona başkomutanlık verildiğinin belgesi, size Sandık’ın gelmesidir. İçinde Rabbinizden /Sahibinizden sizi rahatlatacak bir şey, bir de Musa ve Harun ailelerinin bıraktığı hatıralar olacak ve onu melekler taşıyacaktır. Eğer inanıyorsanız bunda sizin için gerçek bir ayet /gösterge vardır.” (Bakara 2/247-248)

Ürdün Nehrini Geçiş

“Talut orduyla birlikte ayrıldıktan sonra, “Doğrusu Allah sizi bir ırmakla deneyecektir, ondan içen benden değildir, onu tatmayan eliyle sadece bir avuç avuçlayan müstesna şüphesiz bendendir” dedi. Onlardan pek azı hariç, sudan içtiler. Kendisi ve kendisiyle olan inananlar ırmağı geçince, “Bugün Calut ve ordusuna karşı koyacak gücümüz yok” dediler. Kendilerinin Allah’a kavuşacağını bilenler ise: “Nice az topluluk çok topluluğa Allah’ın izniyle üstün gelmiştir, Allah sabredenlerle beraberdir” dediler.” (Bakara 2/249)

Hz. Davud’un Peygamber ve Hükümdar Olması

“Câlût ve ordusunun karşısına çıktıklarında şöyle dua ettiler: “Ey Rabbimiz /Sahibimiz! Bize büyük bir direnme gücü ver! Sağlam bir duruş göstermemizi nasip eyle! Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!”
 
Sonra Allah’ın izniyle onları yenilgiye uğrattılar. Davut, Câlût’u öldürdü. Allah, ona hükümdarlık ve hikmet verdi; gerekli gördüğü her şeyi öğretti. Allah insanların bir kısmıyla diğerlerini engellemezse, yeryüzünde düzen bozulur. Neyse ki Allah herkese lütufta bulunmaktadır.
 
Bunlar Allah’ın ayetleridir. O, bunları sana tüm gerçekleri içerecek şekilde sıralıyor. Sen de onun elçilerindensin.
 
İşte elçiler! Onlardan kimini kimine üstün kıldık. Allah kimiyle konuştu, kimini birkaç basamak yükseltti. Meryem’in oğlu İsa’ya da açık belgeler verdi ve onu Kutsal Ruh ile destekledi. Allah, tercihi (insanlara bırakmayıp) kendi yapsaydı, sonrakiler o açık belgeler geldikten sonra birbirleriyle savaşamazlardı. Ama ayrılığa düştüler; kimi inanıp güvendi, kimi ayetleri görmezlikte direndi (kâfir oldu). Evet, tercihi Allah yapsaydı birbirleriyle savaşamazlardı ama Allah dilediğini yapar.”(Bakara 2/250-253)

Zebur

“Biz, Nuh’a ve ondan sonra gelen nebilere nasıl vahyettiysek sana da öyle vahyettik. İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, torunlarına, İsa’ya, Eyyub’a, Yunus’a, Harun’a ve Süleyman’a vahyetmiş ve Davud’a da bir zebûr /bir kitap vermiştik.” (Nisa 4/163)

“Rabbin göklerde ve yerde kimlerin olduğunu da en iyi bilendir. Biz, nebilerin kimini kiminden üstün kıldık; Davud’a da bir zebûr /kitap verdik.

De ki: “Allah ile aranıza girdiğini iddia ettiğiniz kimseleri çağırın bakalım! Onlar sizin tek bir sıkıntınızı bile giderme gücüne sahip değildirler, onu başka tarafa da çeviremezler.”

Kaldı ki yardıma çağırdıklarının her biri -hangisi Rablerine daha yakın olacak diye- bir vesilenin peşindedirler. Onun ikramını umar ve azabından korkarlar. Rabbinin azabı korkulup kaçınılacak bir azaptır.” (İsrâ, 17/55-57)

İsrailoğullarının Lanetlenmesi

“İsrailoğullarından kâfir olanlar /ayetleri görmezlikte direnenler, Davud’un ve Meryem oğlu İsa’nın diliyle lânetlendiler /dışlandılar. Bunun sebebi, sınırları aşıp isyan etmeleriydi.

Birbirlerini, işledikleri kötülüklerden sakındırmazlardı. Yapmakta oldukları şey ne kötüydü.

Ehlikitaptan çoğunun, kâfirlik edenleri veli /yakın dost edindiğini görürsün. Allah’ı kızdırarak kendileri için ne kötü bir gelecek hazırlıyorlar! Onlar o azap içinde, ölümsüz olarak kalacaklardır.

Eğer Allah’a, nebisine ve ona indirilmiş olana (Kur’ân’a) inanıp güvenselerdi kâfirleri veli /yakın dost edinmezlerdi. Ama onların çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.” (Maide 5/78-81)

Alçak Maymunlar Haline Gelmeleri

Yahudilerde cumartesi günü av yasağı vardır. Davûd (a.s.) zamanında sahil kenti olan Eyle’de Yahudiler yaşıyordu. Yılın bir ayında her taraftan oraya balıklar akın ediyor, balıkların çokluğundan neredeyse su görünmüyordu. O ayın dışında ise sadece cumartesi günleri balıklar geliyordu. Derken deniz kenarında havuzlar kazdılar ve arklar açtılar. Balıklar cumartesi günü havuzlara doldu ve pazar günü onları avladılar. Kendilerince yasağı çiğnememiş oldular. Cezalanacaklarından korka korka balıklardan yararlandılar. Zamanla evlatları babalarının yolundan gittiler. Mal mülk edindiler. Şehirden bu işi hoş karşılamayan bazı gruplar onları bundan vazgeçirmeye çalıştılarsa da vazgeçmediler. Dediler ki, “Ne zamandır biz bu işi yapıyoruz, bunun için Allah’tan hiçbir ceza gelmedi.” Onlara denildi ki, “Aldanmayın, belki size bir azap gelir, yok olursunuz.” Bunlar bir sabah alçak maymunlar haline geldiler. Üç gün böyle yaşadılar, sonra helâk olup gittiler.

______________________________________________

1 – Fahrüddin er-Râzî, Tefsir-i Kebîr, Matbaa-i Amire,1307, c.1 s.553.

Abdulaziz BAYINDIR