İblisin Yoldan Çıkışı

Secde Emri

28-9. Rabbin meleklere: “Ben, balçıktan, işlenebilen kara topraktan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan üflediğimde ona secdeye kapanın” demişti.

(Hicr 15) 71-2. Rabbin meleklere şöyle demişti: “Ben çamurdan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan ona üflediğim zaman ona secdeye kapanın.” (Sad 38)

İblis”in Cevabı

“Allah, “Sana emrettiğim halde, seni secdeden alıkoyan nedir?” dedi, “Beni ateşten onu çamurdan yarattın, ben ondan üstünüm” cevabını verdi.” (Araf 7/12)

“Allah: “Ey İblis! Secde edenlerle beraber olmaktan seni alıkoyan nedir?” dedi. O: “Balçıktan, işlenebilen kara topraktan yarattığın insana secde edemem” dedi.” (Hicr 15/32-33)

“Allah: ” Ey İblis Kudretimle yarattığıma secde etmekten seni alıkoyan nedir? Böbürlendin mi? Yoksa gururlananlardan mısın?” dedi.

İblis: “Ben ondan daha üstünüm. Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın” dedi. Allah: “Defol oradan, sen artık kovulmuş birisin. Din gününe kadar lanetim senin üzerinedir” dedi.” (Sad 38/75-78)

Aldığı Ceza

“Ona, ” İn oradan, orada büyüklenmek sana düşmez, defol, sen alçağın tekisin” dedi. (Araf 7/13)

“Öyleyse defol oradan, sen artık kovulmuş birisin. Doğrusu hesap gününe kadar lanet sanadır” dedi.” (Hicr 15/34-35)

“Oysa Ben onları ne göklerin ve yerin yaratılmasında ve ne de kendilerinin yaratılmasında hazır bulundurdum. Saptıranları hiçbir işte asla yardımcı da edinmedim.

O gün Allah: “Bana ortak olduklarını iddia ettiklerinize seslenin” der. Onları çağırırlar, fakat hiçbirisi onların çağrılarına gelmez. Aralarına bir cehennem deresi koyarız.

Suçlular ateşi görürler ve ona düşeceklerini anlarlar, fakat ondan kaçacak yer bulamazlar.” (Kehf 18/51-53)

İblis”in İnandığı Şeyler

a- Ahiret Inancı: “İnsanların tekrar dirilecekleri güne kadar beni ertele” dedi.

Allah; “Sen erteye bırakılanlardansın” dedi.” (Araf 7/14-15)

“Rabbim! Beni hiç olmazsa, tekrar dirilecekleri güne kadar ertele” dedi.

Allah: “Sen, bilinen gün gelene kadar bırakılanlardansın” dedi.” (Hicr 15/36-38)

“Rabbim! Dirilecekleri güne kadar beni ertele” dedi.

Allah: “Sen bilinen güne kadar erteye bırakılanlardansın” dedi.” (Sad 38/79-81)

b- Doğru Yolu Bilmesi: “İblis: “Senin kudretine and olsun ki, onlardan, sana içten bağlı olan kulların bir yana, hepsini azdıracağım” dedi.

Allah: “Doğrudur; işte ben hakikati söylüyorum, sen ve sana uyanların hepsiyle cehennemi dolduracağım” dedi.” (Sad 38/82-85)

“Allah, “Yerilmiş ve kovulmuşsun, oradan defol; and olsun ki insanlardan sana kim uyarsa, onları ve sizi, hepinizi cehenneme dolduracağım” dedi.” (Araf 7/18)

“Rabbim! Beni saptırdığın için, and olsun ki yeryüzünde fenalıkları onlara güzel göstereceğim; halis kıldığın kulların bir yana, onların hepsini saptıracağım” dedi.

Allah şöyle dedi: “Benim gerekli kıldığım dosdoğru yol budur; “kullarımın üzerinde senin bir nüfuzun olamaz. Ancak sana uyan sapıklar bunun dışındadır.”

Ve Cehennem onların hepsinin toplanacağı yerdir.” (Hicr 15/39-43)

“Benden üstün kıldığını görüyor musun? Kıyamet gününe kadar beni ertelersen, and olsun ki, azı bir yana, onun soyunu kendi buyruğum altına alacağım” demişti.

Allah: “Haydi git! Onlardan sana kim uyarsa bil ki, cehennem hepinizin cezası olur, hem de tam bir ceza” dedi.

Sesinle, gücünün yettiğini yerinden oynat, onlara karşı yaya ve atlılarınla haykırarak yürü, mallarına ve çocuklarına ortak ol, onlara vaatlerde bulun ama şeytan sadece onları aldatmak için vadeder.

Doğrusu Benim mümin kullarım üzerinde senin bir hakimiyetin olamaz. Rabbin vekil olarak yeter.” (Isra 17/62-65)

Yemini

“Doğrusu ben size öğüt verenlerdenim” diye ikisine yemin etti.” (Araf 7/21)

İlk iş Adem ile Havva”nın edep yerlerini açmak idi.

“Şeytan, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara fısıldadı: “Rabbinizin sizi bu ağaçtan menetmesi melek olmanız veya burada temelli kalmanızı önlemek içindir.” (Araf 7/20)

Adem”in Cennete Yerleşmesi

“Ey Adem! Eşin ve sen cennette kal, orada olandan istediğiniz yerde bol bol yiyin, yalnız şu ağaca yaklaşmayın; yoksa zalimlerden olursunuz” dedik.” (Bakara 2/35)

“Ey Adem! Doğrusu bu, senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, yoksa bedbaht olursun. Doğrusu cennette ne acıkırsın, ne de çıplak kalırsın; orada ne susarsın de ne de güneşin sıcağında kalırsın” dedik.” (Taha 20/117-119)

Cennetten Çıkarılması

“Şeytan oradan ikisinin de ayağını kaydırttı, onları bulundukları yerden çıkardı, onlara “Biribirinize düşman olarak inin, yeryüzünde bir müddet için yerleşip geçineceksiniz” dedik. İnin oradan hepiniz, tarafımdan size bir yol gösteren gelecektir; Benim yoluma uyanlar için artık korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir” dedik. İnkar eden kimseler ve ayetlerimizi yalan sayanlar cehennemlik olanlardır, onlar orada temelli kalacaklardır.” (Bakara 2/36-39)

“Birbirinize düşman olarak inin, siz yeryüzünde bir müddet için yerleşip geçineceksiniz.”

Orada yaşar, orada ölür ve oradan dirilip çıkarılırsınız” dedi.(Araf 7/24-25)

“Onlara şöyle dedi: “Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan inin. Elbet size Benden bir yol gösteren gelir; Benim yoluma uyan ne sapar ve ne de bedbaht olur.rnrnBenim Kitabımdan yüz çeviren bilsin ki onun dar bir geçimi olur ve kıyamet günü de onu kör olarak haşrederiz.” (Taha 20/123-124)

Yasak Ağaçtan Yemesi

“Ey Adem! Sen ve eşin cennette kalın ve istediğiniz yerden yiyin, yalnız şu ağaca yaklaşmayın yoksa zalimlerden olursunuz.” (Araf 7/19)

Ebediyet veya Meleklik Arzusu

“Şeytan, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara fısıldadı: “Rabbinizin sizi bu ağaçtan menetmesi melek olmanız veya burada temelli kalmanızı önlemek içindir.” (Araf 7/20)

“Ama şeytan ona vesvese verip: “Ey Adem! Sana sonsuzluk ağacını ve çökmesi olmayan bir saltanatı göstereyim mi? dedi.

Bunun üzerine ikisi de o ağacın meyvasından yedi, ayıp yerleri görünüverdi. Cennet yapraklarıyla örtünmeye koyuldular. Adem, Rabbine baş kaldırdı ve yolunu şaşırdı.” (Taha 20/120-121)

Adem”in Cevabı

“Böylece onların yanılmalarını sağladı. Ağaçtan meyve tattıklarında kendilerine ayıp yerleri göründü, cennet yapraklarından oralarına örtmeğe koyuldular. Rableri onlara, “Ben sizi o ağaçtan menetmemiş miydim? Şeytanın size apaçık bir düşman olduğunu söylememiş miydim? diye seslendi.

Her ikisi, “Rabbimiz! Kendimize yazık ettik; bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen biz kaybedenlerden oluruz” dediler.” (Araf 7/22-23)

Adem”in Peygamber Oluşu

“Adem, Rabbi”nden emirler aldı; onları yerine getirdi. Rabbi de bunun üzerine tevbesini kabul etti. Şüphesiz o tevbeleri daima kabul edendir, merhametli olandır.” (Bakara 2/37)

“Rabbi yine de onu seçip tevbesini kabul etti, ona doğru yolu gösterdi.” (Taha 20/122)

Sonuç

“Onlara: “Allah”ı bırakıp taptıklarınız nerededir. Size yardım ediyorlar mı veya kendilerine yardımları dokunuyor mu?” denilir.

Onlar, azgınlar ve Iblis”in adamları, hepsi, tepetakla oraya atılırlar.

Orada putlarıyla çekişerek: “Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi alemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi şefaatçımız, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak derler.

Bunda şüphesiz bir ders vardır ama çoğu inanmamıştır.

Rabbin şüphesiz güçlüdür, merhametlidir.” (Şuara 26/92-104)

KONU İLE İLGİLİ BİR ÖRNEK

Türkiye”de ve bazı Islam ülkelerinde müslüman kadının başını örtmesi istenmemektedir. Bunu istemeyenler genellikle dine ve gerçek dindarlara saygılı olduklarını söyler ve din dışılıkla suçlanmayı reddederler.

Bir taraftan da müslümanlar dini hayatlarını Kur”an ışığında gözden geçirmeye başlamış­lardır. Kur”an”a yönelme ile birlikte hurafelere karşı da savaş açılmıştır. Artık iki türlü müslümanlıktan sözedilmekterdir; biri Kur”an müslümanlığı, diğeri Kur”an dışı müslümanlıktır. Kur”an dışı müslü­manlıkla kastedilen geleneksel müslümanlıktır. Dindarların büyük çoğunluğu, geleneksel an­lamda müslüman oldukları için Kur”an müslümanlığı başörtüsü yasakçılarının da ilgisini çekmek­tedir.

Bu yazıda başörtüsü yasakçılarının durumu sırf Kur”an ayetleri ışığında ele alınmıştır. Okuyucuya kolaylık olması için karşılıklı sohbet havası içinde yazılan yazı ile sizi baş başa bırakıyorum.

– Müslüman kadınların başlarını örtmelerine karşı çıkanlarla ilgili bir hüküm gerçekten Kur”an”da var mı?

– Elbette var. Müslüman kadınların başını örtmesi Allah”ın bir emridir. Allah”ın bir tek emrini bile kabul etmeyenin durumu Kur”an”da açıklanmıştır. Her müslümanın bunu çok iyi bilmesi gerekir. Şimdi ben sorayım, Kur”anda sapmanın ve saptırmanın simgesi haline gelmiş varlık hangisidir?

– Şeytan mı?

– Evet.. Şeytan, diğer adı ile Iblis, meleklerle beraberken Allah ona ve bütün meleklere Adem için secdeye kapanma emri verdiğinde o bu emri kabul etmediği için kafir olmuştur. Konu ile ilgili ayetler şöyledir:

Vaktin birinde Rabbin meleklere demişti ki: “Ben, kurumuş çamurdan, değişken kara balçık­tan bir insan yaratacağım.

Onu düzenleyip içine ruhumdan üflediğim zaman onun için secdeye kapanın.”

Bütün melekler hemen topluca secde ettiler.

İblis öyle yapmadı. O, secde edenlerle beraber olmamakta direndi.

Allah buyurdu ki: “Ey Iblis! Senin neyin var ki, onlarla birlikte secde etmedin?”

Dedi ki, “Kurumuş çamurdan, değişken kara balçıktan yarattığın insana secde edemem.”

Allah buyurdu ki, “Öyleyse çık oradan, çünkü sen kovuldun. (Hicr 15/28-34)

Demek ki, İblis Allah”ın bir tek emrini kabul etmediği için kovulmuştur.

– Bir de kibirlenmesi var. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “…Iblis direndi, büyüklük tasladı ve kafirlerden oldu.” (Bakara 2/34)

– Şeytanın kibirlenmesi, aslında Hz. Adem”e karşı değil, Allah”ın emrine karşıdır. Yani Allah”ın, çamurdan yarattığı biri için secdeye kapanmasını istemesi İblis”in ağırına gitmiştir. Bundan dolayı Allah ona,”…İn oradan, orada büyüklenmek sana düşmez, çık, sen alçağın te­kisin” demiştir. (Araf 7/13)

– İblis bu haliyle Allah”ı inkar etmiş mi oluyor?

– Burada İblis Allah”ın bir emrini tanımamış oluyor. Bu da onun kafir olması için yeterli sayıl­mıştır. Yoksa iblis, Allah”ın ne varlığını, ne birliğini, ne yaratıcılığını ne de kudretini reddetmiştir. Kur”an-ı Kerim İblis”in saptıktan sonra,”..Doğrusu ben Allah”tan korkarım, Allah”ın cezası pek ağırdır.” (Enfal 8/48) dediğini bildirmektedir. Allah”ın bazı emirlerini tanımamaya devam ettiği için bu sözü onu kafir olmaktan kurtaramamıştır.

– Doğru, Allah”a “Rabbim” diye hitap ediyor. Nitekim bulunduğu makamdan Allah tarafından indirilince şöyle demişti: “Rabbim! Hiç olmazsa, tekrar dirilecekleri güne kadar bana süre tanı.” (Hicr 15/36)

– Buradan onun ahirete inandığı da açıkça anlaşılmaktadır.

– O zaman çok ilginç bir durum ortaya çıkıyor. İblis Allah”a inanıyor, meleklere inanıyor, çünkü zaten kendisi onların arasındaydı. Ahiret gününe inanıyor. Inanması gereken bir pey­gamber henüz yok, çünkü Hz. Adem daha peygamber olmamıştır. Indirilmiş bir kitap da yok. Bazıları böyle birini iyi bir müslüman sayabilir ama Bakara suresinin 34. ayeti onun kâfir oldu­ğunu açıkça ortaya koyuyor. Üstelik Kur”an”ın bütününe baktığınızda onun kâfirlikte en önde olduğu açıkça gözükür.

-İşte Allah”ın bir tek emrini tanımaması onun bu hale gelmesi için yetmiştir. Onun kâfirliği böyle başlamış, sonra da günah yükünü habire çoğaltmıştır.

-Dilden dile dolaşan bir söz var, deniyor ki, “Bir kimsenin kâfir olduğuna dair doksandokuz, müslüman olduğuna dair bir delil bulunsa müftünün o bir delil ile amel etmesi gerekir.”

– Böyle bir şey kabul edilemez. O sözün doğrusu söyledir: “Bir tek konunun farklı yorumları olsa ve bu yorumlar kişinin kafir olmasını gerektirse ama bir yorumu da o kişinin kafir olma­dığı şeklinde olsa müftüye düşen kâfir olmayacağına dair olan yorumu dikkate almaktır. Eğer o kişinin niyeti bu ise zaten müslümandır. Ama eğer niyeti böyle değilse müftünün onu kâfir say­mamasının ona bir faydası yoktur.” ((M. Alauddin el-Haskefî (öl. 1088 h.) ed-Dürr”ül-muhtâr alâ Tenvîr”il-ebsâr, (Ibn Abidîn Haşiyesi ile birlikte), Mısır 1404/1984, c.IV, s. 249, Ridde bölümü.)) Yoksa ayette olduğu gibi, kafir olmayı gerektiren bir tek söz ve davranış bile kişiyi Allah yanında kâfir yapmaya yeter.

– Başörtüsü konusunda, Alah Teâlâ”nın “Başörtülerinin bir kısmını yakalarının üstüne vur­sunlar….” (Nur 24/31) diye emri var; ama deniyor ki, ayette “başörtüleri” diye tercüme edilen ke­lime, humur kelimesidir. Bu himar”ın çoğuludur. Bu kelime örtü anlamına da gelir. Burada başör­tüsü yasakçıları lehine bir yorum yapılamaz mı?

– Evet ayette geçen, himar kelimesinin kökü hamr”dir. Bunun anlamı bir şeyi örtmektir. Himar da örtü anlamında kullanılmıştır. Ama bu kelime Arap örfünde kadının başını örttüğü örtüye isim olmuştur. Bunun kadının başörtüsü anlamına geldiği eski Arapça sözlüklerde yazılı­dır. ((Bakınız, Ibn Manzûr, Muhammed b. Mükerrem (630-711 h.), Lisan”ul-Arab, Beyrut, 1410/1990, IV/257; Muhammed Murtaza ez-Zebîdî, Tâc”ul-Arûs, Mısır 10306, III/188.))

Bu ayet indiği zaman Araplarda himar kelimesi kadının başörtüsü anlamındaydı. Içinde himar kelimesi geçen çok sayıda hadis vardır ve bunlar kadının başörtüsü anlamınadır. Bunlardan üç örnek verelim:

1- Allah”ın Elçisi sallallahu aleyhi ve selleme ipekli kumaşlar getirilmişti. Ömer”e bir parça gön­derdi. Üsâme b. Zeyd”e bir parça gönderdi. Ali b. Ebî Talib”e bir parça verdi ve dedi ki; Onu ka­dınların arasında himar (başörtüsü) olarak parçalara ayır. (Müslim, Libas 7-2068)

2- Alkame b. ebî Alkame annesinin şöyle dediğini naklediyor: “Abdurrahman”ın kızı Hafsa Allah”ın Elçisi sallallahu aleyhi ve sellemenin eşi Ayşe”nin yanına girdi Hafsa”nın üzerinde ince bir himar (başörtüsü) vardı. Ayşe onu parçaladı ve ona kalın bir himar (başörtüsü) giydirdi. (El-Muvatta, Libas, 4, hadis no 6)

3- Hz. Ayşe Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle dediğini bildirmiştir. “Allah adet gören bir kadının namazını başı hımarlı (başörtülü) olmadan kabul etmez.” (Ebu Davud Salat 58, H. no 641)

Bugüne kadar, müslüman kadının başını örtmesinin Allah”ın emri olmadığını söyleyen bir tek mezhep çıkmamıştır. Uygulama da hep böyle olmuştur.

– Şu anda “Başörtüsünün serbest, türbanın yasak olduğu” noktasına gelinmiştir. Başörtüsü serbest dendiğine göre onlar lehinde bir yorum yapılamaz mı?

– Türban kelimesi Fransızcadır ve sarık anlamınadır. ((Tahsin SARAÇ, Fransızca Türkçe Büyük Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1976, c.II, s.1325)) Bu kelime Türkçemize de geçmiştir. Türkçe”de, sarık gibi kat kat olan, boyun kökünden alnın üstündeki tüy bitimine kadar saçları örten, kulağı, göğsü ve boynu açıkta bırakan ve kadınların kullandığı bir örtü anlamındadır. Yasaklanan türban bu ise başörtüsüne bu manada özgürlük tanıyanlar Kur”an açısından Allah”ın bir yasağına karşı çıkmış olmazlar.

Ama son bir kaç yıldır bu kelime, ısrarla kadınların başörtüsü anlamında kullanılmaktadır. Bunlara göre türban, omuzları da örten başörtüsüdür. Ne gariptir ki, asırlardır müslüman Türk kadınının dışarda kullandığı başörtüsü omuzları da örter. Eğer türban bu ise neden şimdiye kadar bunu hiç bir sözlük yazmamıştır.

– Herhalde olayı Kur”an”a göre değerlendirenler pek azdır.

– Günümüzdeki müslümanlar henüz konuları Kur”an”a göre değerlendirme alışkanlığı kazanmış değillerdir. Allah Teâlâ Kur”an-i Kerim”de şöyle buyuruyor: “Insanların çoğu ayetlerimizden gerçekten habersizdirler.” (Yunus 10/92) Yukarıdaki ayetleri yazmam da Allah”ın bir ayetine karşı çıkan bir müs­lümanı, Kur”an”ın nasıl değerlendirdiğini göstermek içindir.

Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır