Yazar Hakkında

Abdulaziz Bayındır
1.Fatihâ Suresi 1.Ayet
EUZÜ
Kuran okurken abdest almak değil euzü çekmek emredilmiştir: “Kuran okuduğun zaman o kovulmuş şeytandan Allah’a sığın” (Nahl 16/98)
Kuran okurken bize emredilen sadece “euzu” olup, besmele çekmek farz değildir. Lakin Türkiye’de euzu ile besmeleyi birlikte söylemek adet olmuştur. Kişi anlayarak kuranı okuduğunda, hem doğru yolu bulmuş olur hem de bu ayetler onda sürekli olarak hayra yönelme gücü oluşturur. Şeytan ise, bu en hayırlı işe en başta vesvese karıştırmak istediğinden, Allah kuran okumaya başlarken kendisine sığınmamızı emretmiştir.
“Kullarım üzerinde senin bir yetkin yoktur, vekil olarak Rabbin yeter”(17/65) Euzu çektiğimizde vekil edinerek, Allah’ın korumasına sığınarak vahyi anlamada ve yaşamada O’ndan yardım istemiş oluyoruz.
Hicr suresi 87. ayet nedeniyle Fatiha’nın 7 ayet olduğu kesindir. Lakin, başındaki besmelenin ayet olup olmadığı tartışmalıdır. Neml 30. ayetteki besmele, Kurandan bir ayettir. Her surenin başında bulunan besmele ise;
a. Şafiler ve Hanbelilere göre bulundukları surenin ilk ayetidir
b. İmam Malik’e göre, sureleri birbirinden ayırmak için sahabe tarafından konmuş olup, hiçbiri ayet değildir.
c. Kimilerine göre ise ayettir ama surenin 1.ayeti olmayıp başlı başına birer ayettir.
d. Sadece Fatiha’nın başındaki besmele, o surenin ayetidir. Diğer surelerin başındaki besmeleler ayet değildir.
(bkz. DİA, Besmele, 5, sf.529-532)
Çoğunluk besmeleyi 1.ayet saymamaktadır. Besmeleyi, 1.ayet sayanlar, “sıradellezine…”yi 7.ayet saymaktadır. Besmeleyi ayet saymayanlar ise “gayrilmağdubi”den itibaren kısmı 7.ayet sayarlar.
“İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla. (Fatiha 1/1)”
Rahman sıfatı sadece Allah-u Teala için, Rahim ise hem Allah hem de diğer varlıklar için kullanılmaktadır. Örneğin Tevbe suresi 128.ayette Hz. Muhammed, Fetih suresi 29.ayette ise Peygamber ve sahabe için “Rahim” sıfatı kullanılmaktadır. Genel kabul, Allah’ın Rahman sıfatının, “tüm varlıkların ve mümin-kafir ayırt etmeksizin” insanların bütün ihtiyaçlarını karşılamasını “Rahim” sıfatının ise, “ahirette sadece müminlere cennette nimetler vermesini” ifade ettiği şeklindedir. Araf 32.ayet şöyledir; “De ki: “Allah’ın kulları için çıkardığı süsü (yakışan giysiyi), temiz ve lezzetli rızıkları kim haram etti? De ki, bunlar dünyada esasen müminler içindir; Kıyamet gününde ise sadece onlar için olacaktır.” Bilen bir toplum için âyetlerimizi böyle açıklarız.”(7/32). Bu ayete göre Rahim sıfatının sadece ahirete yönelik olduğu yaklaşımı isabetli değildir. Yine bu ayet, islamda fakirizmin olmadığını gösterir. Zekat, sadaka ve diğer gerekli sosyal sorumlulukları yerine getirip, büyüklenmedikçe zenginlik sahibi müminlerin servetleri ölçüsünce bir hayat yaşamaları yasaklanmış değildir.
Hem Rahman hem de Rahim kelimesi, rahmet köküyle ilgilidir. Türkçemizdeki Rahim ve sıla-i Rahim (akrabalık ilişkisi) ifadesi de rahim köküyle ilgilidir. Bizim kanaatimize göre Rahman,; sonsuz iyilik sahibi olmayı ifade etmekte olup, Allah’ın tüm varlıkları, hiç bir ayırım gözetmeksizin bütün ihtiyaçlarını vermesi, besleyip büyütmesi, olgunlaştırmasıdır.
O öyle Rahman’dır ki, O’ndan başka hiçbir varlık kendi düşmanını besleyip büyütmez.
Rahim sıfatı ise; gayret gösteren kullarına Allah’ın rahmetini, özel ikramlarını ifade eder. Başka bir ifade ile Rahman sıfatı; herkese yönelik iyilikleri, Rahim ise gayret gösteren kimselere yapılan özel ikramları anlatmaktadır. Araf 156. ayet şöyledir; “(Derler ki:)Rabbimiz, bu dünyada bize iyilik yaz, Ahirette de… Biz sana yöneldik.” Allah dedi ki: “Azap edeceğime, koyduğum düzene göre azap ederim. İkramım ise her şeyi kaplar. İlerisinde onu, korunanlar ve zekât verenler ile âyetlerime inananlara yazacağım.”(7/156) Bu ayette, “yazacağım” ifadesinin kullanılması insanların önceden belirlenmiş bir kaderlerinin bulunmadığını göstermektedir. İkinci olarak, Allah’ın rahmetinin takva, zekat, ayetlere inanma gibi çalışıp gayret etme şartına bağlı olduğunu ortaya koymaktadır.
Türkçemizde “rahmet”, merhamet anlamında kullanılmaktadır. Merhamet; “acımak” (kalp yumuşaklığı) ve “yardım etmek” fiillerini kapsar. İnsanın merhameti (rahmeti) gücü yetiyorsa yarım etmek, imkan bulamıyorsa üzülüp acımak şeklinde tecelli etmektedir. Allah’ın gücünün yetmediği bir şey olamayacağından, O’nun rahmeti, çalışıp hakeden kullarına yapmış olduğu iyilik ve ikramlarıdır.
Besmeleyi “Rahman ve Rahim olan” şeklinde Türkçeye çevirmek de uygun değildir. Çünkü muhatap, bu iki kelimenin anlamını bilmemektedir. Elmalılı; Rahman kelimesinin “esirgeyen şeklinde çevrilmesi yanlış bulmaktadır. Çünkü esirgemek kelimesinde, “cimrilik edip vermemek” anlamı vardır.
Biz besmeleye “iyiliği sonsuz (Rahman), ikramı bol (Rahim) olan Allah’ın adıyla” şeklinde bir mana verdik.
VEKİLLİK:
Bazı kimseler besmeleyi “adıyla” değil de “adına” (Rahman ve Rahim olan Allah’ın adına) şeklinde tercüme etmektedirler ki böyle bir anlam kesinlikle kabul edilemez. “Şu kişinin adına” denildiği zaman, “bu işi kendim için değil onun adına yapıyorum” anlamı çakmaktadır. Kişinin bir başkası adına bir şey yapabilmesi için, kendi adına yapılmasını isteyenin, o kimseye yetki vermesi gerekir ki buna vekillik/vekalet denir. Allah’ın bir kimseye vekalet vermesi mümkün değildir: “(Ey Muhammed) Biz seni onların üstüne vekil göndermedik”(17/54) ayetinde Allah-u Teala Hz. Muhammed’e “Sen; insanlara karşı beni temsil edemediğin gibi onları bana karşı da koruyamazsın” demektedir. Vekalet, İslam’ın omurga kavramlarından biri olup, dinde Allah ile insan arasında hiç bir vekil yoktur: “Musa’ya o kitabı verdik, “benimle aranıza kimseyi vekil koymayın diye O kitabı İsrailoğullarına yol gösterici yaptık”(17/2) Yüce Allah’ın, bu ayette koca Tevrat’ın gönderiliş amacını “Benden başkasını vekil edinmeyin” şeklinde tanımlaması, Vekillik konusunun tevhid açısından son derece önemli olduğunu göstermektedir. Sonuç olarak, hiç kimse Allah’ı temsil etmeye yetkili değildir. Bu konuda Elmalılı da “Allah adına” şeklinde tercüme edilemeyeceğini söylemektedir. (Hak Dini Kuran Dili, Azim, Cilt 1, sf.56-57, sadeleştirme İsmail Karaçam ve diğerleri)
Derleyen: Rabia Özgür Silahyürekli
İlgili Yazılar
-
3. Ali İmran Suresi 7. Ayet
11 Ekim, 2016 -
3. Ali İmran Suresi 5. Ayet
15 Ağustos, 2016 -
3. Ali İmran Suresi 6. Ayet
15 Ağustos, 2016 -
3. Ali İmran Suresi 4. Ayet
19 Mayıs, 2016 -
3. Ali İmran Suresi 3. Ayet
30 Nisan, 2016 -
3. Ali İmran Suresi 1. Ayet
27 Nisan, 2016 -
3. Ali İmran Suresi 2. Ayet
27 Nisan, 2016 -
2. Bakara Suresi 265. Ayet
26 Nisan, 2016 -
2. Bakara Suresi 281. Ayet
26 Nisan, 2016 -
2. Bakara Suresi 266. Ayet
26 Nisan, 2016
