Kur’an’ı Anlayarak Okumak

 

HACI –Hocam yıllardır Kur’ân’ı Arapçasından okur hatmederim. Bu sene sizin tavsiyenize uyarak meal okumaya başladım. Şu âyetler beni çok etkiledi:

“Allah’ın indirdiği kitaptan bir şeyi gizleyip karşılığında tükenip gidecek[1] bir bedel alanlar var ya, onlar karınlarına sadece ateş doldururlar. Allah Kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları aklamaz. Onlara acı bir azap vardır. Onlar doğru yolu verip sapıklığı, bağışlanma yolunu verip azabı satın almış kimselerdir. Ateşe ne kadar da dayanıklı kimselermiş!..” (Bakara 2/174-175)

HOCA –Ne güzel olmuş; bir müslüman olarak görevini hatırlamaya başlamışsın.

HACI –Tam anlayamadım, hangi görevden bahsediyorsunuz?

HOCA –Kur’ân’ı anlatma görevinden. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurur:

Allah, kendilerine kitap verilenlerden kesin söz aldığında şöyle dedi: “ Bu Kitabı insanlara açık açık anlatacaksınız; asla gizlemeyeceksiniz!” Dedi. Verdikleri sözü göz ardı ettiler ve karşılığında geçici  bir bedel aldılar. Aldıkları o şey, ne kötüdür!” (Al-i İmrân 3/187)

HACI –Bu her müslümanı değil, sadece bilenleri ilgilendirmelidir.

HOCA –Kitap bilenlere mi gönderildi; Kur’ân her müslümanın kitabı değil mi?

HACI –Elbette her müslümanın kitabıdır, ama bilmeyenler neyi anlatacaklar.

HOCA –Demek ki bu âyetler her müslümanın Kur’ân’ın manasını öğrenmesini farz kılmıştır. Öğrenecek ve yeri geldiğinde anlatacaktır.

HACI –Ne iyi ettim de meal okumaya başladım; yoksa sorumlu olacaktım. Ama birçok kimseyi biliyorum ki, kötü adam denmesin diye doğruları söylemiyor.

HOCA –Birçoğu da menfaatini düşünerek âyetleri gizliyor. Bunların günahı çok büyüktür. Allah Teâlâ bu gibilerle ilgili olarak şöyle buyurmuştur:

“Bu kitapta açıkça ortaya koyduğumuz halde indirdiğimiz açıklayıcı ayetleri ve ana âyetleri gizleyenleri Allah dışlar; dışlayacak durumda olan kimseler de dışlarlar.” (Bakara 2/159)

HACI –Aman Allahım! Ne ağır bir suç! Bazen ben de bu suçu işliyorum, öyleyse derhal tevbe etmem lazım.

HOCA –Tevbe yetmez; açıklamadığın kişiye gidip açıklaman da gerekir. Yukarıdaki ayetten sonra şöyle buyrulmuştur:

Tevbe eden (hatasından tam olarak dönen), kendini düzelten ve gizlediklerini açıklayanlar başka; onların tevbesini kabul ederim. Tevbeleri kabul eden ve iyiliği bol olan Benim.  (Bakara 2/160)

HACI –Demek ki, tevbenin kabulü için gizlenen âyetleri açıklamak gerekiyormuş. Bazıları ömür boyu gerçekleri söylemek istemez. Onların hali ne olacak?

HOCA –Tevbe etmeden ölürlerse şu âyetlerin kapsamına girerler:

“Âyetleri gizleyen ve gizlemişken ölenleri; Allah, melekleri ve bütün insanlar dışlayacaktır. 

Onlar sürekli dışlanmış olarak kalacaklardır. Ne azapları hafifletilecek ne de göz açtırılacaktır.(Bakara 2/161-162)

HACI –Hocam bu ne kadar büyük bir sorumluluk; ben bunları hiç bilmiyordum.

HOCA –Meal okumazsan nereden bileceksin? Sen dünyanın en iyi hafızı olsan ama anlamını bilmesen kime ne anlatacaksın. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

Biz, her resulü  kendi halkının dili ile gönderdik ki onlar için her şeyi ortaya koysun. Bundan sonra Allah, sapıklığı tercih edeni sapık sayar, hidayeti tercih edeni de yoluna kabul eder. Daima üstün ve bütün kararları doğru olan O’dur.” (İbrahim 14/4)

Kur’ân’ın Arapça olmasının sebebi, Nebimizin gönderildiği topumun o dili konuşmasıdır. Onun elçiliği sırf Araplara değil, tüm insanlığadır. Bir âyet şöyledir:

“Bütün insanlara müjde vermen ve onları uyarman için seni elçi olarak gönderdik ama çoğu insan bunu böyle bilmiyor.” (Sebe 34/28)

Kur’ân ayetleri bir insana, kendi dili ile anlatılmazsa ona tebliğ ulaşmış olmaz. Bir de her müslümanın Kur’ân’ı anlaması ve anlatması için kendi dilinde Kur’ân mealinin olması gerekir.

HACI –Hocam yıllardır Kur’ân’ı Arapçasından okur hatmederim. Bu sene sizin tavsiyenize uyarak meal okumaya başladım. Şu âyetler beni çok etkiledi:

“Allah’ın indirdiği kitaptan bir şeyi gizleyip karşılığında tükenip gidecek[1] bir bedel alanlar var ya, onlar karınlarına sadece ateş doldururlar. Allah Kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları aklamaz. Onlara acı bir azap vardır. Onlar doğru yolu verip sapıklığı, bağışlanma yolunu verip azabı satın almış kimselerdir. Ateşe ne kadar da dayanıklı kimselermiş!..” (Bakara 2/174-175)

HOCA –Ne güzel olmuş; bir müslüman olarak görevini hatırlamaya başlamışsın.

HACI –Tam anlayamadım, hangi görevden bahsediyorsunuz?

HOCA –Kur’ân’ı anlatma görevinden. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurur:

Allah, kendilerine kitap verilenlerden kesin söz aldığında şöyle dedi: “ Bu Kitabı insanlara açık açık anlatacaksınız; asla gizlemeyeceksiniz!” Dedi. Verdikleri sözü göz ardı ettiler ve karşılığında geçici  bir bedel aldılar. Aldıkları o şey, ne kötüdür!” (Al-i İmrân 3/187)

HACI –Bu her müslümanı değil, sadece bilenleri ilgilendirmelidir.

HOCA –Kitap bilenlere mi gönderildi; Kur’ân her müslümanın kitabı değil mi?

HACI –Elbette her müslümanın kitabıdır, ama bilmeyenler neyi anlatacaklar.

HOCA –Demek ki bu âyetler her müslümanın Kur’ân’ın manasını öğrenmesini farz kılmıştır. Öğrenecek ve yeri geldiğinde anlatacaktır.

HACI –Ne iyi ettim de meal okumaya başladım; yoksa sorumlu olacaktım. Ama birçok kimseyi biliyorum ki, kötü adam denmesin diye doğruları söylemiyor.

HOCA –Birçoğu da menfaatini düşünerek âyetleri gizliyor. Bunların günahı çok büyüktür. Allah Teâlâ bu gibilerle ilgili olarak şöyle buyurmuştur:

“Bu kitapta açıkça ortaya koyduğumuz halde indirdiğimiz açıklayıcı ayetleri ve ana âyetleri gizleyenleri Allah dışlar; dışlayacak durumda olan kimseler de dışlarlar.” (Bakara 2/159)

HACI –Aman Allahım! Ne ağır bir suç! Bazen ben de bu suçu işliyorum, öyleyse derhal tevbe etmem lazım.

HOCA –Tevbe yetmez; açıklamadığın kişiye gidip açıklaman da gerekir. Yukarıdaki ayetten sonra şöyle buyrulmuştur:

Tevbe eden (hatasından tam olarak dönen), kendini düzelten ve gizlediklerini açıklayanlar başka; onların tevbesini kabul ederim. Tevbeleri kabul eden ve iyiliği bol olan Benim.  (Bakara 2/160)

HACI –Demek ki, tevbenin kabulü için gizlenen âyetleri açıklamak gerekiyormuş. Bazıları ömür boyu gerçekleri söylemek istemez. Onların hali ne olacak?

HOCA –Tevbe etmeden ölürlerse şu âyetlerin kapsamına girerler:

“Âyetleri gizleyen ve gizlemişken ölenleri; Allah, melekleri ve bütün insanlar dışlayacaktır. 

Onlar sürekli dışlanmış olarak kalacaklardır. Ne azapları hafifletilecek ne de göz açtırılacaktır.(Bakara 2/161-162)

HACI –Hocam bu ne kadar büyük bir sorumluluk; ben bunları hiç bilmiyordum.

HOCA –Meal okumazsan nereden bileceksin? Sen dünyanın en iyi hafızı olsan ama anlamını bilmesen kime ne anlatacaksın. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

Biz, her resulü  kendi halkının dili ile gönderdik ki onlar için her şeyi ortaya koysun. Bundan sonra Allah, sapıklığı tercih edeni sapık sayar, hidayeti tercih edeni de yoluna kabul eder. Daima üstün ve bütün kararları doğru olan O’dur.” (İbrahim 14/4)

Kur’ân’ın Arapça olmasının sebebi, Nebimizin gönderildiği topumun o dili konuşmasıdır. Onun elçiliği sırf Araplara değil, tüm insanlığadır. Bir âyet şöyledir:

“Bütün insanlara müjde vermen ve onları uyarman için seni elçi olarak gönderdik ama çoğu insan bunu böyle bilmiyor.” (Sebe 34/28)

Kur’ân ayetleri bir insana, kendi dili ile anlatılmazsa ona tebliğ ulaşmış olmaz. Bir de her müslümanın Kur’ân’ı anlaması ve anlatması için kendi dilinde Kur’ân mealinin olması gerekir.