Kadınların Şahitliği

“ …Erkeklerinizden iki kişiyi şahit tutun. İki erkek yoksa, kabul edeceğiniz şahitlerden bir erkek ile iki kadın da olabilir. Biri yanılırsa, diğeri hatırlatır. Şahitler çağrıldıklarında gelmezlik etmesinler. Borç, ister büyük, ister küçük olsun, vâdesi ile birlikte yazmaktan üşenmeyin. Böylesi Allah katında daha doğru, şahitlik için daha sağlam, şüpheye düşmemeniz için daha uygun olur…” (Bakara 2/282)

Kur’ân, şahitlik konusunda kadın-erkek ayırımı yapmadığı halde, fıkıh geleneğinde ayrım yapılmış hatta had ve kısas davalarında şahitlerin tamamının erkek olması şart koşulmuş, diğer davalarda iki erkek veya bir erkek ile iki kadın yeterli görülmüştür. Borç doğuran hukuki ilişkileri tespit ile ilgili âyette şöyle buyurulmuştur:

“…Erkeklerinizden iki kişiyi şahit tutun. İki erkek yoksa kabul edeceğiniz şahitlerden bir erkekle iki kadın da olabilir. Biri yanılırsa diğeri hatırlatır…” (Bakara 2/282)

Bağlantılarına bakmayınca âyetin şahitlik konusunda kadın erkek ayırımı yaptığı kanaatine varılabilir. Nitekim eski fakihler bu kanaatle hareket etmişlerdir. Âyetin devamı şöyledir:

“…Şahitler çağrıldıklarında gelmezlik etmesinler. Borç, ister büyük, ister küçük olsun, vâdesi ile birlikte yazmaktan üşenmeyin. Böylesi; Allah yanında daha doğru, şahitlik için daha sağlam, şüpheye düşmemeniz için daha uygun olur….”

“…Böylesi, şahitlik için daha sağlamdır…” ifadesi, borcu yazıyla tespit açısından da şahitlik nisabı açısından da değerlendirilebilir. “Daha sağlam” sözü “sağlam”ın karşıtıdır. Sağlam olan iki şey karşılaştırılınca birine daha sağlam denebilir. “Bir erkek ile iki kadının şahitliğine” daha sağlam deniyorsa, bu şarta uyulmadan yapılan şahitliğin sağlam sayılması gerekir.

Vasiyete şahitlikle ilgili âyetler konuya açıklık getirmekte, yukarıdaki hükmün, yazıyla tespit yanında şahitlik nisabı ile de ilgili olduğunu göstermektedir. Allah Teâla şöyle buyurur:

“Müminler! Sizden biriniz ölüm döşeğinde vasiyet edeceği zaman içinizden güvenilir iki şahit tutsun. Eğer bir yerde yolcu iken ölüm gelip çatarsa sizden olmayan iki kişi de olabilir. (Şahitliği yerine getirdikleri zaman) şüphelenirseniz onları namazdan sonra alıkoyarsınız. Şöyle yemin ederler: ‘Vallahi, isterse en yakınımız olsun, buna karşılık hiçbir şey almayız. Allah için yapılan şahitliği gizlemeyiz. Öyle olsa biz, elbette günaha gireriz.’

Eğer günaha girdiklerinin farkına varılırsa, ölenin, hak sahibi iki yakını onların yerine geçer, şöyle yemin ederler: ‘Vallahi, bizim şahitliğimiz onlarınkinden daha doğrudur, biz haksızlık yapmayız. Öyle olsa elbette zalimlerden oluruz.” (Maide 5/106-107)

Bu âyetlerde kadın erkek ayrımı olmaksızın güvenilir iki Müslüman şahit öngörülmektedir. Yolculukta vasiyet yapılacaksa, Müslüman olmayan iki kişinin şahit olması yeterli görülmüştür. Yolculuğun özel şartları sebebiyle şahitlerin tamamı kadın, tamamı erkek veya biri kadın biri erkek olabilir.

Şahitlerin, yanlış ifade verip günaha girdikleri fark edilince; ölenin, hak sahibi iki yakını öncekilerin şahitliğini hükümsüz kılacak şahitlikte bulunur. Ölenin yakınları kadın olabilir.

Burada delil alınacak cümle şudur: “Böylesi, şahitliği gereği gibi yapmalarının en alt seviyesidir…” (Maide 5/108) Bu cümleyi, Bakara 282’deki “… Böylesi, şahitlik için daha sağlamıdır…” cümlesi ile karşılaştırınca, şahitlerin iki erkek veya bir erkek ile iki kadın olmasının kural olmadığı ortaya çıkar.

Bu konuda şu hadis de delil alınmıştır: “… İki kadının şahitliğinin bir erkeğin şahitliğine eşit tutulması onun akıl noksanlığını gösterir…” (Müslim, İman 132)

Akıl Arapça’da; bilgi manasına da gelir[1]. Akıl noksanlığı, bilgi noksanlığıdır. Kişinin bilmediği bir konuda şahitlik yapması zor olur. Çünkü onu gereği gibi kavrayamaz. Bu da şüpheye sebep olur. Kadınlar, genel olarak, borç doğuran hukuki ilişkilere ilgi duymazlar. Bu sebeple o konudaki bilgileri eksik olur. Dolayısıyla hadis, Bakara 282’ye açıklık getirmiş olur. Çünkü kişi, iyi bilmediği bir konuda, gördüğü ve duyduğu şeylerin hangisinin esasla, hangisinin ayrıntı ile ilgili olduğunu anlayamaz, kolayca yanılabilir.

1. Zinaya Şahitlik

Dört mezhep, kadınların zina davalarında şahitliğini kabul etmez. Ama Kur’ân, bu konuda kadın erkek ayrımı yapmamıştır. Allah Teâla şöyle buyurur:

“Kadınlarınızdan zina edenlere karşı içinizden dört şahit getirin. Eğer şahitlik ederlerse onları ölünceye veya Allah onlar için bir yol açıncaya kadar evlerde hapsedin.” (Nisa 4/15)

Liân ile ilgili âyetler kadınların zina şahitliği konusuna açıklık getirir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Karılarına zina suçu atan ve kendileri dışında şahitleri olmayanlar… Böyle birinin şahitliği, “Allah şahit kesinkes doğru söylüyorum” diye dört defa şahitlik etmesidir.

Beşincisinde, eğer yalan söylüyorsa Allah’ın lanetine uğramayı diler.

Kadından o azabı giderecek olan şu şekilde dört defa şahitlik etmesidir: “Allah şahit, kocam kesinkes yalan söylüyor.“

Beşincisinde, eğer doğru söylüyorsa Allah’ın gazabına uğramayı diler.” (Nur 24/6-9)

Burada erkeğin, “Allah şahit kesinkes doğru söylüyorum” diye verdiği her ifade bir şahitlik sayılmıştır. Bunu dört defa tekrarlaması, dört şahitlik sayılarak erkek, zina iftirası suçundan kurtulmaktadır.

Kadının, “Allah şahit, kocam kesinkes yalan söylüyor” demesi bir şahitlik sayılmıştır. Bunu dört kere tekrarlaması, dört şahitlik sayılarak cezadan kurtulmasını sağlamıştır. Böylece kocanın dört şahitliği kadının dört şahitliğine denk tutulmuş olmaktadır.

Karı-kocanın, şahitlik yaparken kullandıkları ifadelerin son bölümleri dışındaki sözlerin aynı olması dikkat çekicidir. Erkeğin ifadesi olumlu, kadınınki olumsuzdur. Aynı değerde olan olumlu cümle, olumsuzu hükümsüz bırakarak, kocanın şahitliği ile ceza verilmesini önlenmiş olmaktadır. Bu, açıkça gösteriyor ki kadın zina davasında şahitlik yapabilir. Bu konuda onun şahitliği, erkeğin şahitliğine denktir.

2. Talaka Şahitlik

Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Kadınlar bekleme sürelerinin sonuna vardıklarında onları ya maruf[2] ile tutun veya maruf ile ayırın. Sizden iki güvenilir şahit getirin, şahitliği Allah için yapın.” (Talak 65/2)

Burada da Kadın erkek ayırımı yapılmamıştır.

3. Nebimizin Açıklaması

Nebimiz (s.a.v)’in, şu açıklaması da yukarıdaki yorumların doğru olduğunu göstermektedir.

“Ukbe bin el-Harise Ebu İhâb kızı Ümmü Yahya ile evlenmişti. Ukbe dedi ki: Zenci bir cariye geldi, ben sizin ikinizi de emzirmiştim dedi. Bunu Nebi (s.a.v)’e anlattım, benden yüz çevirdi. Önüne geçtim ve tekrar anlattım, dedi ki: “Nasıl olacak? Cariye ikinizi de emzirdiği kanaatinde’’. Sonra kadınla evlenmesini yasakladı.” (Buharî, Şehâdât, 13)

Nebimiz böyle demesine rağmen, fıkıhta süt akrabalığının sabit olması için kadınların şahitliği yeterli görülmez. Konu ile ilgili olarak Ömer Nasuhi BİLMEN’in ifadesi şöyledir:

“Süt akrabalığı konusunda şahitlik nisabı, güvenilir olmak şartıyla iki erkek veya bir erkek ile iki kadındır. Fakat bu hususta yalnız bir erkeğin veya yalnız iki veya daha fazla kadının şahitlikleri kabul olunmaz[3].

Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır

_________________________________________________

Kur’an-ı Kerim’in Açıklamalı Meali, İstanbul, 2003, s. 238-242

[1]- Müfredât عقل maddesi.

[2]- Maruf; bilinen ve malum olan şey demektir. Bu bilgi, ya gelenek ve göreneklerden ya da Kitap ve Sünnetten elde edilir. Gelenek ve görenekten elde edilmişse Kitap ve Sünnete aykırı olmaması gerekir. Böyle bir bilgiyi akıl ve din güzel bir bilgi sayar.

[3]- Ömer Nasuhi BİLMEN, Hukukı İslamiyye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, İst. 1968, c.II, s. 88, par. 296.