Kadına Pozitif Ayırımcılık

KADINA POZİTİF AYRIMCILIK

Batılılar, ana çizgisinden kaymış olan Hristiyanlığın etkisinden çıkınca bazı konularda evrensel doğrulara yani fıtratlarına yöneldiler. Bu da Kur’ân ve Sünnet çizgisine oldukça uygun düştü. Çünkü Allah Teâlâ, kendi doğru dininin tarifini şu âyete yerleştirmiştir:

“Yüzünü dosdoğru bu dine, Allah’ın fıtratına çevir. O, insanları ona göre yaratmıştır. Allah’ın yarattığının yerini tutacak bir şey yoktur. Doğru din budur, ama insanların çoğu bunu bilmez.” (Rum 30/30)

Demek ki, doğru din fıtrat, yani varlıklarda geçerli kanunlar bütünüdür. Bu kanunlar, indirilmiş veya yaratılmış âyetlerden öğrenilir. İndirilmiş âyetler Kur’ân’da olanlardır. Yaratılmış âyetler ise canlı ve cansız tüm varlıklardır. İşte Batılılar, yaratılmış âyetlerden bir şeyler okuyarak bazı doğrulara ulaştılar. Bunlardan biri de kadınları korumak yani onlara pozitif ayrımcılık yapmaktır. Allah Teâlâ kadınları bizzat korumuş ve şöyle buyurmuştur:

“… İyi kadınlar, boyun eğenler ve Allah’ın onları korumasına karşılık yalnızken kendilerini koruyanlardır… ” (Nisa 4/34)

Kadınlar için oluşturulan koruma duvarları için şu âyetler örnek verilebilir:

“Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı içinizden dört şahit getirin…” (Nisa 4/15)

“İffetli kadınlara zina suçu atan sonra dört şahit getiremeyenlere seksen kamçı vurun ve şahitliklerini ebediyen kabul etmeyin. Onlar yoldan çıkmış kimselerdir.” (Nur 24/4)

“Karılarına zina suçu atan ve kendileri dışında şahitleri olmayanlardan birinin şahitliği, kesinkes doğru söylediğine dair dört defa Allah’ı şahit tutması ile olur.

Beşincisinde, eğer yalan söylüyorsa Allah’ın lanetine uğramayı diler.

Kadından o azabı (100 kamçı cezasını) giderecek olan şu şekilde dört defa şahitlik etmesidir:” Allah şahit, kocası kesinkes yalan söylüyor.

Beşincisinde: “Kocası doğru söylüyorsa Allah’ın gazabına uğramayı diler” (Nur 24/6-9)

“(Peygamberin eşi Aişe hakkında) zina yalanını uyduranlar içinizden bir güruhtur. Bunu kendiniz için kötü sanmayın, o sizin için hayırlı olmuştur. O kimselerden her birine kazandığı günah karşılığı ceza vardır; içlerinden elebaşlık yapana da büyük bir azap vardır.

Onu işittiğiniz zaman, erkek ve kadın müminlerin hayra yorup; “bu açık bir iftiradır” demeleri gerekmez miydi?

(İftiracılar) Dört şahit getirselerdi ya? Madem o şahitleri getiremediler öyleyse onlar Allah katında yalancıdırlar.” (Nur 24/11-13)

Görüldüğü gibi namus ve iffet konusuna büyük önem veren ve zinaya yaklaşmayı dahi yasaklayan Allah, kadınlara atılan zina suçunu ispat için dört şahit şartı koymuş, şahit getiremeyenleri iftiracı sayılıp cezalandırılmasını hükme bağlamıştır.   Kadınların bunu istismar etmemesi için de şöyle buyurmuştur:

“… İyi kadınlar, boyun eğenler ve Allah’ın onları korumasına karşılık yalnızken kendilerini koruyanlardır… ” (Nisa 4/34)

Bu konuda erkeklerle ilgili koruma yoktur. Fıkıh kitaplarında onlarla ilgili hükümlerin tamamı, kadınlarla ilgili hükümlere kıyaslanarak konmuştur.

Batılılar, kadınların pozitif korumayı hak ettiğini keşfetmişler ama kısa vadeli menfaati, uzun vadeli menfaate tercih ettikleri için zinayı suç saymamış ve kadına yapılabilecek en büyük kötülüğü yapmışlardır. İyilerle kötüleri karıştırdıklarından bu gibi konularda onlardan alacağımız bir şey yoktur.

Onların önde gözükmesi, Allah’ın yarattığı kitabı yani varlıkları okuyarak elde ettikleri bazı şeyleri uygulamalarıdır. Ama onu, Allah’ın indirdiği Kitap ile birlikte okumadıklarından bugün her şeylerini kaybetmekle yüz yüze gelmişlerdir.

Müslümanlar ise Kur’an’ı anlayarak okuma işini çoktan bırakmışlardır. Allah’ın yarattığı kitap olan varlıklar âlemini de okumadıkları için İslam âleminin içine düştüğü yanlışlardan biri de kadının, ciddi manada sıkıntıya sokulmasıdır. Mesela bir kadın tecavüze uğrasa da bunu şikâyete gitse, ondan dört şahit getirmesi istenir. Yoksa iftiracı sayılarak seksen kamçı yer ve artık şahitliği de kabul edilmez. Çünkü müslümanlar, fakihlerin yorumunu Kur’ân ve Sünnetin önüne geçirerek kadının lehine olan hükümler aleyhine çevirmişlerdir.

Sonuç olarak insanların zihni durulaştırılmadıktan sonra Anayasa ve yasalarda yapılan değişiklikle kadının konumunun düzelmesi mümkün değildir.

Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır