Kredi Kartının Taksitlendirilmesi

Kredi Kartının Taksitlendirilmesi

Kredi kartı veren kuruluş, kart sahibinin belli yerlerden yapacağı, belli harcamaların bedelini ödemeyi ‎kabul ederek ona kefil olur. Ayrıca borcun doğmasından ödenmesine kadar geçen işlemler bütününü ‎takip edip sonuçlandırma konusunda hem kart sahibine, hem de alacaklıya hizmetler sunar ve ‎karşılığında komisyon alır. Müşterinin payını da çoğu zaman, alacaklı öder. Ödemek istemeyenler, kart ‎sahibinden komisyon alırlar.

Ödemenin gecikmesi halinde uygulanacak ceza ile borcun vadeye yayılması önemlidir. Kredi kartları ‎bu açıdan; normal kart, taksit kart ve özel kart olmak üzere üçe ayrılabilir. ‎

1- Normal Kredi Kartı

Banka, ödemeyi geciktiren kart sahibine faiz tahakkuk ettirir. Bu, ödenecek faize karşılık borcu ‎geciktirme imkânı verirken, faizden kaçanların zamanında ödeme yapmasını da sağlar.‎

Faizsiz finans kurumları ödemeyi geciktirenden faiz alamazlar. Ama faiz yerine uygulanan gecikme ‎cezası türlerinin tamamı faiz kapsamındadır. Bu problemi faize girmeden çözmek mümkün olduğu halde ‎henüz uygulanmamaktadır.‎

ÖDEMEYİ GECİKTİREN BORÇLUYA CEZA

Bu konu ile ilgili on ayrı görüş vardır. Bunlar iki ana başlık altında incelenebilir. Biri, borcu geciktirme sıkıntısına çözüm arayan görüşleri, diğeri de alacaklıya faydası olmayan, sadece borçluyu cezalandırmaya yönelik görüşleri içine alır.

I- SIKINTIYA ÇÖZÜM ARAYAN GÖRÜŞLER

Sıkıntıya çözüm arayan sekiz görüş vardır. Bunlardan biri, işlenen suça uygun cezayı öngörür, biri yeni bir akit türü önerir; diğerleri, imkânı olduğu hâlde ödemeyi geciktiren borçluya gecikme cezası verilmesi konusunda birleşir. Bu tekliflerden biri hariç, hepsi faiz kapsamına girmektedir.

A- SUÇA UYGUN CEZA

Ödeme gücü olduğu hâlde borcunu ödemeyen kişi cezayı hak eder. Ona verilecek ceza, işlediği suça denk olmalıdır. Bu konuda Allah’ın Elçisi, ona salât ve selâm olsun, şöyle demiştir:

ليّ الواجد يحل عرضه وعقوبته

Ödeme gücü olduğu hâlde borcunu geciktiren, ayıplanmayı ve ukubeti hak eder.”

Ukubet (العقوبة) sözlükte, yaptığı bir kötülüğe karşılık kişiyi cezalandırma anlamına gelir. Allah Teâlâ, ukubette uygulanacak prensibi şöyle açıklamıştır:

“Eğer ukubet (ceza) vermek isterseniz size ne yapıldıysa onun aynıyla ukubet (ceza) verin. Sabrederseniz bu, sabredenler için elbette daha iyidir.” (Nahl 16/126)

“Bu böyledir; kim kendisine verilen kadar ukubet (ceza) verir ve kendisine yine de saldırılırsa, Allah ona, elbette yardım eder. Allah şüphesiz, affeder ve bağışlar.” (Hacc 22/60)

Yukarıdaki hadis, imkânı olduğu halde borcunu geciktirenin cezayı hak ettiğini hükme bağlamakta, âyetler ise cezanın suça denk olmasını emretmektedir. Borcunu haksız yere geciktirenin suçu, alacaklının malını bir süre elinde tutmaktır. Suçuna denk ceza ise, borcuna denk bir malını alacaklının, gecikme süresi kadar elinde tutmasına imkân vermek için borcunu iki misli ile ödemesidir. Meselâ bir kişinin 1000 lira borcu olsa, bunu haklı bir sebep olmadan bir ay geciktirse, alacaklıya 2000 lira öder. 1000 lirası borç için, 1000 lirası da alacaklının 1 ay kullanması için olur. Böylece borçlu, işlediği suçun cezasını çekmiş olur. Fazladan yapılacak ödemenin miktarını azaltıp kullanma süresini uzatmak mümkündür. 1000 lira borcu haksız yere bir ay geciktiren kişiden 1100 lira alınsa, fazladan alınan 100 lira, borcun onda biri olduğundan alacaklı o parayı gecikme süresinin 10 katı kullanıp geri verir. Bunun tersi de olabilir. Bu kişi fazladan 2000 lira verse; 2000 lira, borcun iki katı olduğundan alacaklı onu, gecikme süresinin yarısı kadar kullanıp geri verir.

Sözleşmeye; “Ödeme özürsüz bir ay gecikirse meselâ %10, iki ay için % 20, üç ay için %30 …. ceza alınacak, uygun sürelerle kullanılıp iade edilecektir.” şeklinde bir cezaî şart da konabilir. Alınan ceza, borcun %10’u ise sürenin 10 katı, %20’si ise 5 katı, %30’u ise 3,3 katı kullanılıp iade edilir. 

Elektrik, su ve gaz gibi şeyleri satan şirketler de gecikme cezası alabilir, uygun bir süreyle kullanır, sonra yeni faturadan düşmek suretiyle geri öderler. Müşteri bu hizmetleri almaktan vazgeçmişse o zaman ödemeyi nakit olarak yaparlar. Meselâ gaz satan bir şirketin sözleşmeye koyduğu cezaî şart, aylık %5 olsa, 1 ay geciken alacağını %5 fazlasıyla tahsil eder. %5, asıl paranın yirmide biri olduğu için şirket o parayı gecikme süresinin 20 katı kullanır, sonra yeni faturadan düşerek parayı geri ödemiş olur. Müşteri artık gaz almıyorsa geri ödemeyi nakit olarak yapar. 

Vergi borcunu geciktiren de cezalandırılabilir. Ondan kesilen ceza, uygun sürelerle devlet kasasında kaldıktan sonra yeni vergi borcundan düşülür. Bu süre içinde o kişi vergi mükellefi olmaktan çıkmışsa, devlet parayı uygun süre sonunda geri öder. 

Bu cezayı almak için mahkeme masrafı veya zorunlu başka masraflar olursa onlar, ödemeyi haksız yere geciktiren borçluya yüklenir. Çünkü bunlara sebep olan odur.

2- Taksit Kart

Taksitleri ve ödenecek bedeli, kart sahibi ile satıcının, anlaşarak belirlemelerine imkân veren kart ‎türüdür. Borcun vadeye yayılması, faizsiz olarak gerçekleşir. ‎

3- Özel Kredi Kartları

Bazı finans kurumları, normal işlemlerinden elde ettikleri kâr oranını, kredi kartlarına da uygulayarak ‎alacaklarını vadeye yaymaktadırlar. Bu iki şekilde olmaktadır:‎

a-Süresiz olanlar

Kredi kartı sahibi, mal veya hizmeti, kurumun vekili olarak kurum adına almış ve aldığı fiyata ‎kendine satmış sayılır. Borcu zamanında öderse bir ilave yapılmaz. Borcu geciktirirse bu satış, ödeme ‎gününden itibaren vadeliye çevrilmiş sayılarak borca her ay, kurumun o ayda elde ettiği kâr kadar ilave ‎yapılır. Asya Finans’ın tanıtım broşüründe konu, özetle şöyle anlatılır:‎

‎”Bu sistemde her ekstre dönemine ait kredi kartı borcunun asgari ödeme tutarı tahsil edildikten sonra ‎kalan borç kredilendirilir. Kredilendirilen tutara, kurumumuzca her hesap kesimi döneminde belirtilen ve ‎hesap bildirim cetvelinde müşterilerimize bildirilen aylık kâr oranı eklenerek ödeme zamanında ‎müşteriden tahsil edilir…”‎

b- Süreli olanlar

Bunun farkı, finans kurumu ile kart sahibinin, vade konusunda anlaşmış olmalarıdır. Kart sahibi, mal ‎veya hizmeti, kurum adına peşin almış ve o vade ile kendine satmış sayılır. Kurum, o ay geçerli kâr ‎oranını, vadeye göre borca ekleyerek kart sahibinden tahsil eder.

DEĞERLENDİRME

Taksit kart uygulamasında kart sahibi ile kredi kartını veren kurum arasında faizli işlemden ‎bahsedilemez. Borcunu geciktirdiği için faiz tahakkuk ettirilirse o başka. ‎

Faizsiz finans kurumlarının uyguladığı taksitlendirmenin temel dayanağı, bir kişinin, mal ve hizmeti ‎kurum adına alması ve kendine satmasıdır. Bu caiz değildir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:‎

“Müminler, mallarınızı aranızda uydurma (batıl) yolla değil, karşılıklı rızaya dayalı ticaretle yiyin ki kendinizi öldürmeyin.” (Nisa 4/29)‎

Ayetten satışın, iki ayrı şahıs arasında olması gereği açıkça anlaşılır.

“… Kurum murabahalı işlemlerde malı, kendi adına satın ve teslim alma hususunda açık bir rol üstlenir. Malın, sipariş edene satılması daha sonra olur. Faizli finansmandan uzaklaşmak ve kârın helal olmasını sağlayan sorumluluğun kaybolmaması için bu işlem zorunludur .”

Allah’ın Elçisi aleyhisselam şöyle demiştir:‎

“Helal bellidir; haram bellidir. İkisi arasında müşebbehat vardır, onu çok kimse bilmez. Kim o müşebbehattan sakınırsa dinini ve kişiliğini korur. Müşebbehata düşen, bir korunun çevresinde sürüsünü otlatan çobana benzer. Neredeyse koruya girecek olur.” (Buharî, İman 39)‎

Müşebbehe, benzetilmiş demektir. Çoğulu müşebbehat’tır. Harama benzetilen helaller olduğu gibi ‎helale benzetilen haramlar da vardır. İnsanların çoğu bunu kavrayamaz. Bunlardan kaçınan, dinini ve ‎kendini korumuş olur. ‎

Malikîler şöyle söylerler:‎

‎“Görünüşte caiz ama aslında bir haramın çiğnenmesine sebep olan her satış yasaktır. Çünkü bunda ‎haram töhmeti vardır. Eğer o iş daha çok o maksatla yapılıyorsa taraflar, görünüşte helal olan bir yolu ‎kullanarak gerçekte harama ulaşmayı amaçlamış sayılırlar. Alacaklıya menfaat sağlayan borç böyledir. ‎Çünkü akıllı bir kişi, menfaat sağlama hırsıyla dolu olunca, ayıplanmamak için görünüşte caiz olan ‎şeyler yaparak gerçekte yasak olana ulaşmaya çalışır ‎.”‎

Faiz yasağını aşmaya çalışanlar, tarih boyunca faize alım satım görüntüsü vermişlerdir. Bu maksatla, ‎bey’ bi’l-vefâ, bey’ bi’l-istiğlâl ve muamele-i şer’iyye gibi yeni alım satım şekilleri icat edilmiştir. ‎Eskiden bu yollarla faizi gizleyip kredi veren para vakıfları dahi vardı. ‎

Diyelim ki, bir kişinin 10.000 altına ihtiyacı var; onu %12 ile bulabiliyor, ama bu farkın faiz ‎sayılmayacak bir yöntemle ödenmesi gerekiyor. Eğer yıllık 1200 altın kira getiren dükkânı varsa onu ‎‎10.000 altına, bey’ bi’l-vefâ yoluyla satar. Parayı geri ödeyinceye kadar kirayı müşteri alır. Parayı ‎ödeyemezse dükkân müşterinin olur. Satıcının başkaca bir borcu olmaz.‎

Eğer o dükkânı yıllık 1200 altına satıcı kiralarsa onun adına da bey’ b’il-istiğlâl, denirdi ‎. ‎

Muamele-i şer’iyye yoluyla, mesela %12’den 100 altın borç alacak olan, para sahibinin bir malını, bir ‎yıl vadeli 112 altına satın ve teslim alır. Sonra o malı ona peşin l00 altına satardı. Böylece istediği 100 ‎lirayı elde etmiş ve ona karşılık, bir yıl vadeli 112 lira borçlanmış olur. ‎

Bir kadın Aişe validemize gelip dedi ki, Zeyd b. Erkam’dan 800’e bir hizmetçi köle satın aldım. ‎Sonra köleyi ona 700’e sattım. Aişe dedi ki, “Ne kötü almış, ne kötü satmışsın. Zeyd’e söyle ki, eğer ‎tevbe etmezse Allah onun, Allah’ın Elçisi ile birlikte yaptığı cihadını iptal etmiştir ‎.“‎

Osmanlı döneminde kurulan bankalardan Emniyet Sandığı’nda bir cep saati varmış. Kredi alanların ‎ödeyecekleri faizi yasallaştırmak için her gün defalarca satılır, sandığa hibe edilirmiş.

Bu işlemlerde, göstermelik de olsa, bir alım satım vardır. Ama bazı finans kurumlarının uyguladığı ‎taksitli kredi kartında alım satım, tamamen hayali hale gelmiştir.

 Abdulaziz BAYINDIR