Ekip Çalışması Konusunda Bir İtiraza Cevap

Kur’an üzerinde araştırmalar yapan, hayatını Allah’ın kitabını anlamak ve her konuda Allah’ın koyduğu doğru sonuca (hikmete) ulaşmak için Kur’an’ı araştırmaya adayan kişilerin ekipler oluşturarak çalışmaları Rabbimizin emridir. Bunun aksi bir tutumun, yani Allah’ın Kitabı üzerinde tek başına çalışmalar yapmanın nelere yol açtığını, bu tür çalışmaların Allah’a aklımızda kurguladığımızı söyletmek dışında bir sonuca götürmediğini evvelce kaleme aldığımız iki adet makale ile göstermiştik. Rabbimizin konuyla ilgili emri şöyledir:

Bu, âyetleri, bilenlerden oluşan bir topluluk için Arapça kur’ânlar (kümeler) halinde açıklanmış bir kitaptır.(Fussilet 41/3)

Bu sebeple Nebîmiz de Kur’an’dan hikmeti çıkarabilmek için ekip halinde çalışmış, böylelikle hikmet metodunu hem uygulamış hem de müminlere öğretmiştir. Nebimizin bu tutumunu, sadece kendisine hitap eden kıraat emirlerini, beraberindeki müminlerle yerine getirdiğini öğrendiğimiz Müzzemmil Suresi’nin ayetlerinde görebiliyoruz:

Ey içine kapanan kişi! Az bir kısmı dışında gece kalk! Ya gecenin yarısı kadar ya yarısından biraz az, ya da yarısından fazla bir süre kalk da Kur’ân’ı yavaş yavaş ve düşünerek oku! (Müzzemmil 73/1-4)

Nebimizin Mekke’de risaletin ilk dönemlerinde inen bu ayetlerde kendisine verilen emri, yaklaşık 15 yıl boyunca nasıl uyguladığını,  bu ayetlerden yıllar sonra Medine’de inen, aynı surenin son ayetiyle anlayabiliyoruz:

Senin ve seninle beraber olanlardan bir kısmının, gecenin üçte ikisine yakınını, yarısını ve üçte birini uyanık geçirdiğini Rabbin elbette biliyor…(Müzzemmil 73/20)

Görüldüğü üzere gece Kur’an’ı kıraat etme, yani çözüm aranan konuyla ilgili ayetler kümesini oluşturarak sonuca ulaşmaya çalışma işini Nebimiz tek başına yapmıyor. Gecenin hatırı sayılır bir bölümünü yanındaki diğer müminlerle beraber, bu çalışmayı yaparak geçiriyor.

Konuyu bu şekliyle ortaya koymaya çalıştığımız ilgili makalemizde yukarıdaki ayetin devamını yazmamış olmamız bazı çevrelerce eleştirilmiş, ayetin devamında tezimizi çürütecek ifadeler olduğu iddia edilmiş. Bu iddialar ortaya atılırken şu ifadeler kullanılmış:

“Ancak Uygan’ın bu konuda kaçırdığını veya hesaba katmadığını düşündüğümüz, aynı ayetin devam eden bir cümlesi daha vardır.

“Gece ile gündüzün ölçüsünü koyan Allah’tır. Sizin bunu tam başaramayacağınızı bildiği için yüzünüze baktı (da işinizi kolaylaştırdı). Artık Kur’ân’ı kolayınıza geldiği zaman okuyun”

Müzzemmil s. 20. ayetinin bu cümlesi, Uygan’ın Muhammed (a.s) ın Kur’an’dan hikmeti çıkarmak için ekip halinde çalışması gerektiğine dair bir emir olduğunu iddia ettiği ilk ayetlerdeki emrin hafifletilmesi ile alakalıdır. Sayın Uygan sadece ayetin kendi işine yaradığını düşündüğü kısmını alarak, bir nevi Bektaşi okuması yapmıştır. Şöyle ki;

Yukarıda mealini verdiğimiz Müzzemmil s. 20. ayetinin cümlesi, aynı surenin ilk ayetlerinde Muhammed (a.s) a verilen “Ey içine kapanan kişi! Az bir kısmı dışında gece kalk! Ya gecenin yarısı kadar ya yarısından biraz az, ya da yarısından fazla bir süre kalk da Kur’ân’ı yavaş yavaş ve düşünerek oku!”  şeklindeki emirden onu muaf hale getirmektedir.

Bu ayete Uygan’ın gözlüğü ile baktığımız zaman, Muhammed (a.s) ekip çalışmasından muaf tutulmakta veya Kur’an’ı anlama çalışmasında kendisine eskiye nazaran biraz daha kolaylıklar tanınmaktadır. Fakat Uygan, ortaya koyduğu iddiasını çürütebilecek olan ayet cümlesini makalesine almamak sureti ile parçacı bir okuma yöntemi ortaya koymuştur.”

Aslında ilgili ayeti ve konuyu bilenler açısından bu iddiaların üzerinde durmayı ve cevaba değer görülmeyi hak etmediği aşikardır. Ancak bu iddiaları okuyanlar içerisinde okuduğuna gerçekten inanacak kişilerin olma ihtimali, bu kişileri doğru bilgilendirme görevimizi yapmayı gerektirmektedir.

Öncelikle burada iddia edildiği gibi Kur’an üzerinde araştırma yapanların (Kur’an’ı okuyan herkes değil) ekip halinde çalışmaları gerektiği emri bu ayetin değil, Fussilet Suresi 3. ayetinin emridir. Bu ayetlerde ise Nebimizin, sadece kendisine emir verilmesine rağmen ekip çalışması yaptığı görülmektedir.

Makalemizde ayetin uzunluğu sebebiyle konuyla direkt ilgisi olan kısmın alınması tercih edilmişti. Ancak yukarıdaki yazıda ayetin kalanını bilinçli olarak yazmamakla ve Bektaşi okuması yapmakla itham edilmekteyiz. Bunun gerekçesi olarak da bizim bakış açımızla okunduğunda ayetin kalanından ekip halinde çalışmaktan muaf tutulmanın anlaşılacağından korkmamız gösterilmektedir.

O halde sözü edilen ayetin tamamını okuyalım ve sağlıklı bir zihinle, yazıda belirtilen sonuca nasıl ulaşabileceğine hep birlikte şaşıralım:

Senin ve seninle beraber olanlardan bir kısmının, gecenin üçte ikisine yakınını, yarısını ve üçte birini uyanık geçirdiğini Rabbin elbette biliyor. Gece ile gündüzün ölçüsünü koyan Allah’tır. Sizin bunu tam başaramayacağınızı bildiği için yüzünüze baktı (da işinizi kolaylaştırdı). Artık Kur’ân’ı kolayınıza geldiği zaman okuyun. O, içinizden hastaların olacağını, kiminizin Allah’ın lütfundan yararlanmak için yeryüzünü dolaşacağını, kiminizin de Allah yolunda vuruşacağını bilir. Öyleyse Kur’an’ı, kolayınıza geldiği zaman okuyun. Namazı tam kılın, zekâtı verin ve Allah için güzel bir ödünç ayırın. Bugün kendiniz için yaptığınız her hayrı, yarın Allah katında daha iyisiyle ve çok daha büyüğü ile bulursunuz. Allah’tan bağışlanma dileyin. Çünkü Allah’ın bağışlaması çok, ikramı boldur.(Müzzemmil 73/20)

Uzunluğuna binaen ve yukarıdaki yazıyı kaleme alanın da anlayabilmesi ümidiyle ayeti kısım kısım incelemeye çalışalım:

“Senin ve seninle beraber olanlardan bir kısmının, gecenin üçte ikisine yakınını, yarısını ve üçte birini uyanık geçirdiğini Rabbin elbette biliyor.”

Nebimiz surenin ilk dört ayetinde aldığı emri aynen uygulamış ve bunu tek başına değil, Fussilet 3. ayetin hükmüne de uygun şekilde beraberindeki müminlerle birlikte yapmıştır.

“Gece ile gündüzün ölçüsünü koyan Allah’tır. Sizin bunu tam başaramayacağınızı bildiği için yüzünüze baktı (da işinizi kolaylaştırdı).”

Gece ve gündüzün ölçüsü Allah tarafından konmuş, gece dinlenme, gündüz ise çalışma zamanı yapılmıştır. Hemen sonrasında gelen “sizin bunu başaramayacağınızı bildi” ifadesinin yine “sizin” şeklinde çoğul olarak gelmesi kolaylaştırmanın çalışmayı yapan herkesi kapsadığını gösterir, ekip çalışmasından muaf tutulmayı değil.

Artık Kur’ân’ı kolayınıza geldiği zaman okuyun. O, içinizden hastaların olacağını, kiminizin Allah’ın lütfundan yararlanmak için yeryüzünü dolaşacağını, kiminizin de Allah yolunda vuruşacağını bilir. Öyleyse onu, kolayınıza geldiği zaman okuyun.

Buradaki emirlerin de tamamı çoğuldur. Kolaylaştırma ister okunacak Kur’an’ın yani ayet kümelerinin miktarında, isterse okunacak zamanda olsun, kıraat yine emredilmekte yani okunmaması kabul edilmemektedir. Ancak bu okumanın toplu olarak yapılmasına herhangi bir müdahalede bulunulmamakta, aksine emir kipindeki fiillerin çoğul olmasından Nebimizin beraberindeki müminlerle birlikte yaptığı bu çalışmanın devam ettirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.

“Namazı tam kılın, zekâtı verin ve Allah için güzel bir ödünç ayırın. Bugün kendiniz için yaptığınız her hayrı, yarın Allah katında daha iyisiyle ve çok daha büyüğü ile bulursunuz. Allah’tan bağışlanma dileyin. Çünkü Allah’ın bağışlaması çok, ikramı boldur.”

Namazın ikame edilmesinin ayrıca zikredilmesi ayette bahsedilen kıraatin teheccüd namazı ile bir ilgisinin olmadığını gösterir. Burada yapılacak kıraat tamamen Kur’an üzerinde yapılacak metodik çalışma gereğidir.

Sonuç olarak Kur’an üzerinde çalışma yapan hocaları, düştükleri basit, çoğu zaman komik ve en önemlisi de kendi doğrularını Allah’a söyletme hatasına karşı uyarmak maksadıyla kaleme alınmış bir yazının yazarını, böylesine tutarsız iddialarla Allah’ın ayetlerini gizlemek, parçacı ve Bektaşi okuması yapmakla suçlamak en hafif tabirle insaftan ve adaletten yoksun bir tutum sergilemek olmuştur. Mezkur yazının kalanında sarf edilen iddia ve söylemler ise gerek ilgili makalemizin, gerekse vakfımızda ve ekranlarda konuyla ilgili yüzlerce saate varan program ve çalışmalarımızın yazar tarafından anlaşılamadığını göstermektedir. Bu sebeple yazının geri kalanı üzerinde durmak, yıllardır vakıf olarak yaptığımız çalışmaları takip eden ve meramımızı anlamış olanlara saygısızlık veya en azından boş yere vakitlerini almak olacaktır. Kur’an’ın yoruma açık olmaması ile ilgili ayetleri ve metodun ayrıntılarını öğrenmek isteyenleri ilgili program ve çalışmalarımıza havale edelim ve şu kadarını söylemekle yetinelim: Kur’an’ı okumanın metodunu her tefsircinin kendi kafasına göre belirlemesi ve kendi metodundan bahsetmesi olacak iş değildir. Kitabı gönderen onu okumanın metodunu da bildirmiştir. Zaten bunun aksi bir durum Allah ve O’nun Kitabı için düşünülemez.

Son olarak şunu da eklemek gerekir ki; ekip çalışması ile Kur’an üzerinde Allah’ın öğrettiği metotla çalışma yapmak varılan her sonucun mutlaka doğru olacağı garantisini elbette vermez. Her zaman için hata payı vardır ve yine ekip çalışması ile ve metodun doğru uygulanmasıyla bu hatalar giderilir. Ancak bireysel çalışma yapılarak ulaşılan sonuçların asla ve hiçbir şekilde güvenilir olmayacağı kesindir. Çünkü Rabbimiz Nebîsi de dahil olmak üzere hiç kimseye Kur’an’ı açıklama yetkisi vermemiş, bunu bizzat kendisi üstlenmiştir. Allah’ın kitabından beklenen de bu olmalıdır.

Erdem Uygan