Ahmet Yaman’â Cevap

Sayın Prof. Dr. Ahmet YAMAN

Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı ve Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi

Teravihle ilgili bir soruya verdiğimiz cevaba, medyanın ilgi göstermesi üzerine başlayan tartışmalar bizi bugünlere getirdi.

Bizim her konuyu, Kur’ân ve Sünnet bütünlüğü içinde ele aldığımızı ve herhangi bir hadisi atlamadığımızı elbette iyi bilirsiniz. Resulumuzun Ramazana mahsus bir namaz kılmadığı, ama her gece teheccüd kıldığı konusunda kaynaklar ittifak etmiştir. Teheccüde müslümanlar da özendirilmiştir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

Âyetlerimize inananlar, kendilerine âyetler hatırlatıldığında büyüklük taslamadan secdeye kapananlardır.  Onlar Rablerini hamd ile tesbih ederler; yanları yataklarından uzaklaşır korku ve ümit içinde rablerine yalvarır ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan hayra harcarlar.“ (Secde 32/15-16)

“Rahman’ın kulları, geceyi Rableri için secdeye vararak ve kıyama durarak geçirirler.” (Furkan 25/64)

Muttakiler, gecenin pek azını uykuyla geçirirler.

Onlar seher vakitlerinde de istiğfarda bulunurlar. (Zariyat 51/16-17)

Gecenin bir kısmında ona secde et ve uzun gecede ona tesbih et (ibadette bulun). (İnsan 76/26)

Bütün bunlardan dolayı Allah’ın Elçisinin şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Farzlardan sonra en faziletli namaz gece namazıdır.” (Müslim, Sıyam 202)

Nebimiz her gece biraz uyuduktan sonra uyanıp evinde teheccüd namazı kılardı. Çünkü Allah Teâlâ ona bunu emretmişti. İlgili âyet şöyledir:

“Sana ek görev olarak gecenin bir kısmında namaz için uyan; belki Rabbin seni güzel bir konuma yükseltir.” (İsrâ 17/79)

Onun kıldığı teheccüd namazı 11 rekâtı geçmezdi[1].  Ramazan’ın son on gününü Mescid’de itikâfla geçirdiği için bu namazı orada, özel bir yerde kılardı.

Aişe validemizin bildirdiğine göre Nebimizin bir hasırı vardı, gündüzün yere yayar, geceleyin de hücre şeklinde kıvırırdı[2].  Hasırla çevrili bölümün boyu kısaydı. Bir gece Nebimiz bu namazı kılarken insanlar onun gövdesini gördüler, kimileri kalkıp onun namazı gibi namaz kıldı. Sabah olunca bundan bahsettiler.  Ertesi gece Allah’ın elçisi yine namaza durdu; yine insanlar kalkıp onun namazı gibi namaz kıldılar. Bunu iki veya üç gece yaptılar. Bundan sonra Nebimiz oturdu, ayağa kalkmadı. Sabah olunca insanlar bunu dile getirdiler; dedi ki:  “gece namazının size farz kılınmasından korktum”. (Buhârî, Ezan 80)

Aişe Validemizden gelen diğer rivayet de şudur:  “Allah’ın elçisi bir gece mescitte namaz kılıyordu. Birçok kimse de ona uyarak namaza durdu. Sabah olunca, “Allah’ın elçisi geceleyin mescitte namaz kıldı” diye konuştular. Ertesi gece Allah’ın elçisi yine namaza durdu. Halk yine olanları konuştu, katılanların sayısı iyice arttı. Üçüncü veya dördüncü gece halk yine toplandı. Öyle ki mescit insanları alamayacak hâle gelmişti.  Nebimiz o gece yerinden kalkmadı; sabah olunca: “Yaptığınızı gördüm. Beni alıkoyan şey, bu namazın sizlere farz oluvermesinden korkmamdır” dedi. Bu olay Ramazan’da olmuştu.[3]”

Zeyd b. Sabit’in bildirdiğine göre Nebimiz, bulunduğu yerden çıkarak onlara şöyle demişti: “Ne yaptığınızı görüp anladım; ey insanlar, bu namazı evlerinizde kılın. Çünkü farz namaz dışında kişinin en faziletli namazı evinde kıldığı namazdır” (Buharî, Ezan 81)

Yukarıdaki âyet ve hadislerin tamamı teheccüd namazı ile ilgilidir. Bunları görmezlik ederek Nebimizin teravih kıldığını söylemek ve ona sünnet-i müekkede demek nasıl izah edilebilir? Çünkü sünnet-i müekkede terimi, onun ara sıra terk ettiği namazlar için kullanılır.

Allah’ın Elçisinin şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Kim Ramazan’da, inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek kalkarsa geçmiş günahları bağışlanır[4]”

Din görevlileri Ramazan’da teravih namazı ile bu hadis arasında ilişki kurarak insanları teravihe teşvik etmektedirler. Bunu dinleyenler, bir teravihle günahlarından kurtulacaklarına inandırıldıkları için diğer namazlar kendilerini pek ilgilendirmemektedir. Namaza alışkın olmadıkları için de teravihi, hangi camide daha kısa sürede kılınıyorsa orada kılmaya çalışarak yanlış üzerine yanlış yapmaktadırlar.

Nebimizin hiç kılmadığı teravihle ilgili olarak verilen bu yanlış bilgi sebebiyle ayet ve hadislerle teşvik edilen gece namazı konusu, layık olduğu şekilde gündeme gelmemektedir. Teravihe yapılan vurgular gece namazına yapılsaydı bugün müslümanların namaza bakışı farklı olurdu.

Gayet iyi bildiğiniz gibi her şeyi yerli yerine oturtmanın mücadelesini veriyoruz. Bu yolda her türlü baskıya ve hakarete göğüs gererken sevdiğim ve değer verdiğim bir ilim adamının bunu avam gibi duygusal alana çekip güç gösterisine çevirmesi çok üzücü olmuştur.

Ayrıca yazdıklarımı, gayet iyi bilen biri olarak kelimelerle oynayıp konuyu farklı alana çekmenizin ve bana ait olmayan şeyleri, hayali örneklerle bana mal etmeye çalışmanızın sizi vicdanen rahatsız ettiğinden de şüphem yoktur.

Arkadaşlarımız, makalenizde geçen diğer konularla ilgili olarak gerekli cevabı, ileriki günlerde size vereceklerdir.

Sayın Prof. Dr. Orhan ÇEKER’in, yazınızın altına koyduğu şu yorumu da bir kenara not ediyorum:

“Ahmedim ağzıne kalemine sağlık. Geçende TV.de İcma’ın egemenliğiyle (kadiliği) ilgili konuşmanı dinledim. Aynen katılıyorum. Zamanımızda bütün gavurluklar işaret ettiğiniz o bozuk anlayıştan kaynaklanıyor. Doğru görüşü her zaman haykıracağız.”

Selam, doğrunun peşinde olanlara olsun. 24.08.2011

Ahmet Yaman’ın İlgili Yazısına Ulaşmak İçin Tıklayınız.

http://www.suleymaniyevakfi.org/elestiriler/dinin-kaynagi-ben-miyim.html

Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır

_________________________________


[1] Buhârî, Vitir, 10.

[2] Buhârî Ezan 81.

[3] Buharî Salatu’t-Terâvih 1, Cum’a 29, 5; Müslim, Müsafirîn, 177, (761); Muvatta; Salât-fi’r Ramazan 1; Ebu Dâvud, Salât 318; Nesâî, Kıyâmu’l-Leyl: 4.

[4] Muslim, Salatu’l-Musafirin, 25 (174); Ebu Davud, Ramazan, 1; Tirmizi, Sıyam, 83.