Evren Sadece Zıtların Uyumundan mı? İbarettir?

Birçok bilim felsefecisine göre “Evren zıtların şaheser bir uyumudur.” Zıtlar bizim için çok önemlidir. Sorgulamaya açmak istediğim konu “ evreni anlamamızda” sadece “zıtlar, zıtlıklar ” yeterli midir? İnsan zihni algıda paralel ve çapraz bağlar kurar. İnsan zihni olayları zıddıyla bazı olayları misliyle-dengiyle algılar…. Tabiatta ezvac ve ezdat/ zıt ve eş yapıda olunca bu konu beni düşündürdü… Zıtlar birbirini iter, denkler biri birini çözer(benzer benzeri çözer-frekans ve tınlaşım). Bence , “Bilim insanları” tabiatı sadece zıtlık üzerinden ele aldıkları için yanıldılar.

Kavramlarımız ve algılarımız zıtlıklar üzerine bina edildiği için bir Yaratıcının varlığı olgusu ve emir ve yasakların, helal ve haramların sebebi tam olarak idrak edilemiyor Bu sebeple “Kavram kargaşası” yaşamamız çok normal. Hermesçi gelenek, Tao, Zen, Buda, Yunan, zerdüşt vs… Felsefelerde her şey sadece düalist bir yapıda ele alındığı için iyi-kötü-,karanlık-aydınlık vs. zihinler zıtlıkların savaşına hapsedildi. Bu tür algılar üzerinden Kadın erkeğin düşmanı konumuna getirildi. Oysa Kitabımızdan anlıyoruz ki her iki tür için düşman belli “şeytan”… İnsan zihninin çalışma prensipleri yıllarca maymun ve fare üzerinden değerlendirildi insan psikolojisi de bu temeller üzerine bina edildiği. Oysa bizi diğer yaratılmışlardan ayıran en belirgin özelliğimiz Ruhun sadece âdeme üflenmesi ve Âdemin yaratılışı Ruh sayesinde okuyabiliyor oluşudur. Âdem, Dünyamızda medeniyet kurabilen tek varlıktır…

İnsan zihni sadece zıtlıklar üzerinden ele alındığı ve kavramlar oluşturulduğu için psikoloji ilmi bence tedaviden çok tepkisizliğe hapis edildi. Sonuç ortada psikolojisi bozuk bir nesil çoğaldı kısaca platonik tedaviler yüzünden iyi ruh kötü ruh safsatası zihinlere oturdu… Bu teorilerde telkin çok önemlidir. “Bu benim suçum değil, kendini iyi ve mutlu hissetmen yeterli, benim kalbim çok temiz demen yeterli …. Düalist aklın ürettiği bilinç duygu-düşünce sadece negatif ve pozitif yapıda olunca farkındaysanız aslında işin rengi değişiyor. Çünkü Kur’an’a göre sadece pozitif olmak başlı başına yetmiyor. Bir üçüncü şık daha var! Tıpkı Fatiha suresinde olduğu gibi gazaba uğrayanlar ve yoldan sapanlar, Rabbim yoldan sapanlar derken ne kast etmeye çalışıyor diye uzun uzun düşünmüştüm. İnananınız pek az, çoğunluğa uymak sapmanın vesilesi? (En’am-116) Vs. ayetler… Doğru yolda olanlar… Sıratı müstakim Sadece Rabbin rehberliğinde mümkün. Salih amel bilinçli yapıldığında makbul… Ahret inancı farklı, Allahın rızasını gözetmeden, sadece dünyalık için çalışan ve yaptığı işlerde öyle iyi niyetli ve iyi kalpli insanlar var ki … Diğer önemli bir konu da Bing bang teorisi. O da sadece zıtlıklarla anlatılabiliyor ve bu teori sadece zıtlığı ele aldığı için vahdeti vücut ve sudur nazariyesi savunulabiliyor. Sen çift görüyorsun bu gözündeki şaşılıktandır. Tek ve tümel bir yapıdayız. Her şey odur ve ondandır. Âlemlerin hepsi hayal…

Kainat İbni Sinanın savunduğu gibi Kendi kendini akleden bilince hapis edilince her şeyi gören algılayan kim sorusu devreye giriyor ve işte o zaman alemler hayal-vehim oluyor…. Kuantum Belisizlik ilkesi, Saçaklı- hem hem mantığını da benimsetir. “Sende haklısın sende” “Her şey iki elin şaplatılması gibidir” denilerek iyi kötü, varlık yokluk mutlak izafileştirilebiliyor… Oysa atom altına “belirsiz” denmesinin bir sebebi var. Ünlü kuantum teorisyeni FRED ALAN WOLFUN “Kuantum bilmecesi ” adlı KİTABINDA DA DEDİĞİ GİBİ ” Kuantum mekaniğinin altında yatan gerçekliği keşfeden bilimciler için de kuantum sıçraması belirsiz ve riskli bir maceraydı Mecazi anlamda kuantum sıçraması ise risk almak, yanında rehber olmadan meçhul bir bölgeye gitmek demek oluyor. Belirsizlik ilkesi tam anlamıyla gerçekti. Bir atom parçacığının kuantum sıçraması yapması garanti değildir. Bu derece küçük madde parçacıklarının mutlak bir kesinlikle bilmek mümkün değildir. Aslına bakarsanız bu durumda Belirsizlik ilkesi denilen yeni bir fizik yasasına yol açtı.

Ancak bu tarz yeni yasalar riskliydi ve riskte bilimcilerin sağduyularına yönelikti. Yeni fizik yer altı dünyasının yeni ve büyülü dünyasını açığa çıkardı. Fizikçilere düzen kelimesinin yeni bir anlamını gösterdi. Yeni fiziğin temeli haline gelen bu yeni düzen, madde parçalarında bulunmuyordu. Daha çok fizikçilerin kafasındaydı. Bu da fizikçilerin fiziksel dünyayla ilgili önyargılı görüşlerinden vazgeçmeleri gerektiği anlamına geliyordu. Günümüzde maddenin kuantum yapısının keşfinden yaklaşık seksen yıl sonra, fizikçiler daha önceden dokunulmaz olduğunu düşündükleri her şeyi yeniden ele almak zorundalar. Kuantum dünyası hala sürprizlerle dolu. Elektronların (artı ve eksi yüklü yapısı) elektik yükü taşıyan ufak parçacıklar olması sayesinde kuantuma göre biz bir elektrik ağlarıyla çevriliyiz yani bir ve tümel Frekans okyanusu içindeyiz. Asıl handikap hepimiz bu frekans okyanusunun ta kendisiyiz diye algıladığımızda başlıyor, Çünkü Frekans alanında eriyerek alanla bütünleştiğimizde enel hak felsefesine kapı aralamış oluyoruz.

Kısaca, Evrenle kucaklaşıp bütünleşmek demek iyiyi ve kötüyü mubah saymamız demek oluyor… Tıpkı Tasavvufun tarifi gibi “Her şey odur ve ondandır.” Bismillâhirrahmânirrahîm. Her şeyi güzel yapmak Allah’a mahsustur. O, varlıkların sahibidir. İyiliği sonsuz, ikramı boldur. Hesap verme gününün hâkimidir. Allah’ım!.. Yalnız sana kul olur ve yalnız senden yardım dileriz. Bize doğru yolunu göster; Mutluluk verdiğin kimselerin yolunu. Gazaba uğramamış ve sapıtmamış olanların yolunu göster. Âmin.

Mürüvvet Çalışkan