Faizsiz Sukuk!

HACI –Bir gazetede şöyle bir haber okudum: “Türkiye, tarihinde ilk kez, faizsiz gelir imkânı sunan tahvil (sukuk) ile borçlanmaya gidiyor. 5,5 yıl vadeli tahvilin faizsiz getirisinin dolar bazında yüzde üç civarında olması bekleniyor.” Hocam tahvil nedir; sukuk ne demektir?

HOCA –Tahvil, faizli borç senedi, sukuk ise bir iddiayı ispata yarayan belgedir. Farsça’dan Arapça’ya geçmiş olansakk (الصك)’ın çoğuludur. Bugün Araplar, faizli veya faizsiz olarak borsada işlem gören senetlere sukuk derler. 
 
HACI –Öyleyse Hazine’nin çıkardığı sukuk, faizsiz olanıdır.
 
HOCA –Gazete onlara tahvil diyor. Getirisi olan borca faizsiz diyen ya ekonomiyi bilmiyor ya da insanları farklı yöne çekmek istiyordur.
 
HACI –Ama bunların birer kira sertifikası olduğu ve üzerinde yıllardır çalışıldığı söyleniyor.
 
HOCA –Hacı Bey, bu iş için “Hazine Müsteşarlığı Varlık Kiralama Anonim Şirketi” adıyla bir şirket kuruldu. Hazine, devlete ait taşınmazları mesela bir devlet hastanesini bu şirkete 1 milyara satacak sonra o hastaneyi yıllığı 50 milyondan 5.5 yıllığına kiraya tutacak. Sonra Hazine’nin şirketi, 100 lira değerinde on milyon adet sukuk çıkaracak. Halka diyecek ki, “Sukuku alırsanız, hastaneye ortak olacağınız için onun kirasından pay alacaksınız. 5.5 yıl sonra hastaneyi Hazine’ye 1 milyara satacağım ve elinizdeki sukuku da 100 liradan geri alacağım.”
 
HACI –Satan Hazine, alan Hazine, kiraya tutan Hazine, kira bedelini ödeyen Hazine ve 5.5 yıl sonra hastaneyi sattığı fiyattan geri alacak olan yine Hazine. Sukuk alan kişi ise verdiği yüz lirayı beş buçuk yıl sonra geri alacak, o zamana kadar da ondan gelir elde edecek. Hocam, böyle alış veriş ve kiralama olur mu bu düpedüz faiz.
 
HOCA –Doğru söylüyorsun; hastaneyi alan da satan da Hazine olduğu için burada bir alım satım yoktur. Olsa bile bir malı alıp satıcısına farklı bir bedelle satmaya ıyne satışı (بيع العينة) denir. Hastane Hazine’den peşin 1 milyara alınıp 5.5 yıl vadeyle ve daha yüksek fiyatla geri satılmaktadır. Allah’ın Elçisi sallallahu aleyhi ve sellemin ıyne ile ilgili sözü şöyledir:
 
“Iyne satışı yapar, öküzlerin kuyruğuna yapışır, tarımla yetinir, cihadı terk ederseniz Allah üzerinize alçaklık salar, dininize dönünceye kadar o alçaklığı sizden söküp almaz.”[1]
 
Malın satıcıya tekrar satılması kaydıyla yapılan bu satışa bir satışta iki satış da denir. Allah’ın Elçisi şöyle demiştir:
 
Kim bir satış içinde iki satış yaparsa ya bedellerin düşüğünü alır, ya da faize girer.[2]
 
Sonuç olarak Hazine’nin çıkardığı sukuka karşılık alınacak her fazlalık faiz olur.
 
HACI –Hocam, hep âyet okurdunuz; bu konu ile ilgili bir âyet yok mu?
 
HOCA –Olmaz olur mu? Yukarıdaki hadisler, şu âyetle ilgili uygulama örnekleridir:
 
Faiz yiyenler, şeytanın takılıp aklını çeldiği[3] kimsenin davranışından farklı davranmazlar. Bu onların, “Alım satım, tıpkı faizli işlem gibidir” demeleri sebebiyledir. Allah alım-satımı helâl, faizli işlemi haram kılmıştır. Kime, Rabbinden bir öğüt ulaşır da faize son verirse geçmişte olan kendinindir; onun işi Allah’a aittir. Kim de devam ederse, onlar o ateşin arkadaşıdırlar; orada ölümsüzdürler.” (Bakara, 2/275)
 
Faiz yasağı, öteden beri alım satım görüntüsü altında aşılmaya çalışılmış; Peygamberimizin konu ile ilgili çok sayıda hadisi de sürekli başka tarafa çekilmiştir. Bu konuda Ticaret ve Faiz adlı kitabımızda yeteri kadar bilgi vardır.
 
HACI –Hocam, bazı hocalar milleti gırtlağına kadar faize soktular. Faiz adeta helale dönüştü. Müslümanların bu devirdeki kadar faize battıklarını bilmiyorum. Bunu nasıl yorumlarsınız?
 
HOCA –O hocalar cehennemi evlerindeki şömine gibi zannediyor olmalılar.
_________________________________________________


[1] Ebu Davud, Sünen, Büyû’ bab 56, hadis no 3462, Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/84; Zeylâî,Nasbur-ra’ye, Kahire, 1357, c. 4, s. 16-17, Bu kitapta hadisin tahrici yapılmış, sahih olduğu ve ricalinin sika’dan bulunduğu tesbit edilmiştir.
 
[2] Ebu Davud, Sünen, Büyû’ bab 55, hadis no 3461; Muhammed b. Hibban (ö. 354 h.) Sahih-i İbn Hibban, Beyrut 1993/1414, ikinci baskı, Şuayb el-Arnaut tahkikiyle, c. 11, s. 348; Ahmed b. el-Huseyn el-Beyhakî (384/458 h.), Sünenu’l-Beyhakî el-Kubrâ, Mekke, 1994/1414, Tahkik; Muhammed Abdulkadir Ata, 1992/1413 Beyhakî 10661 riba kaydı yok, Beyrut, c. 5, s. 343; Muhammed b. Abdullah el-Neysâbûrî (321/405 h.) el-Müstedrek ale’s-sahihayn, Tahkik; Muhammed Abdulkadir Ata, hadis no 2292, Beyrut 1990/1411.
 
[3] Ayette geçen, يتخبطه الشيطان من المس ifadesi, genellikle “şeytanın dokunup çarptığı “ şeklinde anlaşılır. Bize göre bu anlayış doğru değildir. يتخبطهالشيطان şu anlamlara da gelir: مسه بخبل, ona takılıp aklını çeldi, (Lisanu’l-Arab خبط mad.) يفسده بخبله aklını çelerek onu bozuyor. (ez-Zebîdî, Tâc’l-arûs, خبط mad.) الخبل aklını ve organını bozma anlamına gelir: خبله إذا أفسد عقله وعضوه (Lisanu’l-Arabخبل mad.) Yanlış bir şeye takılmamış olan, faiz alım satım demez. Dolayısıyla ayet, böyle kimselerin şeytana takıldığını ve sağlıklı düşünemediğini ifade etmektedir.