Kız ile Hala veya Teyzesinin Aynı Nikah Altında Birleştirilmesi

KIZ İLE HALA VEYA TEYZESİNİN AYNI NİKAH ALTINDA BİRLEŞTİRİLMESİ

Kur’ân’da olmayıp Rasûlullah’ın teşrîi ile bilindiği iddia edilen meşhur bir örnek de bir kadının, hala veya teyzesi ile bir nikâhaltında tutulmasının haram olduğuna dair hükümdür. Geleneğe göre, iki kız kardeşin bir nikâh altında birleştirilemeyeceğine dair hükümKur’ânda olmasına rağmen, bir kadının hala veya teyzesiyle bir nikâh altında tutulamayacağına dair hüküm Kur’ân’da bulunmamaktadır ve bu yasak, Sünnettarafından konulmuştur.[1] Bunun iddia edildiği gibi olmadığını şöyle ortaya koyabiliriz:

Kendisiyle evlenilmesi haram olanların sayıldığı Nisâ sûresinin 23. âyeti şöyle bitmektedir:

“…İki kız kardeşi birlikte nikâhınız altında bulundurmanız da haram kılınmıştır. Geçmişte olan oldu…(Nisâ 4/23)

وَاَنْ تَجْمَعُوا بَيْنَ الْاُخْتَيْنِ اِلَّا مَا قَدْ سَلَفَ

Bu, iki kız kardeşin bir nikâhaltında bulundurulamayacağının açık delilidir. Öte yandan Rasûlullah “Bir kadın halası veya teyzesi ile bir nikâh altında tutulamaz.” demiştir.[2] Onun risâletle ilgili olan söz ve fiilleri, Kur’ân’dan çıkartılmış doğru hükümler (hikmetler)olduğuna göre,[3] onun yukarıdaki ifadesi de Kur’ân’ın konuyla ilgili hükmünden başka bir şey olamaz. İki kız kardeşin bir nikâhaltında bulundurulmasının akrabalık ilişkilerine zarar vereceği söylenir.[4] Aynı durumun, bir kadının halası veya teyzesi ile bir nikâh altında bulundurulması durumunda da ortaya çıkacağı açıktır. Çünkü, aşağıda görüleceği üzere, Kur’ân’daki miras hükümlerine göre kadının, halasıyla arasında kardeş; teyzesiyle arasında ana ilişkisi olduğu görülür. Yani, mirasta bazı durumlarda, ölenin, babasının ve kızının olmaması halinde ölenin baba tarafından kız kardeş(ler)i, yani olmayan kız(lar)ın halası, kızın alacağı payları alır(lar). Yine bazı durumlarda, ölenin, annesinin ve kızının olmaması halinde, ölenin anne tarafından kız kardeş(ler)i, yani olmayan kız(lar)ın teyzesi, kızın annesinin alacağı payları alır(lar). İşte böylesi durumlarda, bir kızın, halasıyla arasında kardeş; teyzesiyle arasında anne ilişkisi olur. Bir kadını kız kardeşiyle aynı nikah altında toplamak haram olduğuna göre o kadını, halasıyla da bir nikah altında toplamak da haram olur. Yine bir kadını anasıyla bir nikah altında toplamak haram olduğuna göre teyzesiyle de bir nikah altında toplamak haram olur. Şimdi bunu ayrıntılı bir şekilde görelim. Nisâ sûresinin 176. âyeti şöyledir:

“Senden fetva istiyorlar, de ki; kelâlekonusundaki fetvâyı size Allah veriyor. Bir kimse ölür, çocuğu olmaz, tek bir kız kar-deşi bulunursa bıraktığı mirasın yarısı ona kalır. Kız kardeş ölür de çocuğu bulunmazsa erkek kardeş onun bütün mirasını alır. Kız kardeşler iki tane ise, mirasın üçte ikisi onlarındır. Mirasçılar; erkek ve kız kardeşler ise erkek, iki kıza eşit pay alır. Yanılırsınız diye açıklamayı size Allah yapıyor…”

يَسْتَفْتُونَكَ قُلِ اللّهُ يُفْتِيكُمْ فِي الْكَلاَلَةِ إِنِ امْرُؤٌ هَلَكَلَيْسَ لَهُ وَلَدٌ وَلَهُ أُخْتٌ فَلَهَا نِصْفُ مَا تَرَكَ وَهُوَ يَرِثُهَآإِن لَّمْ يَكُن لَّهَا وَلَدٌ فَإِن كَانَتَا اثْنَتَيْنِ فَلَهُمَا الثُّلُثَانِ مِمَّا تَرَكَوَإِن كَانُواْ إِخْوَةً رِّجَالاً وَنِسَاء فَلِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الأُنثَيَيْنِيُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ أَن تَضِلُّواْ …

Âyette, ölen kişinin çocuğu olmaması durumunda bir kız kardeşi varsa, kız kardeşin, mirasın yarısını alacağı bildirilmektedir (إِنِ امْرُؤٌ هَلَكَ لَيْسَ لَهُ وَلَدٌ وَلَهُ أُخْتٌ فَلَهَا نِصْفُ مَا تَرَكَ). Yine âyette çocuksuz ölen kadının erkek kardeşinin, bütün mirası alacağı bildirilmektedir (وَهُوَ يَرِثُهَا إِنْ لَمْ يَكُنْ لَهَا وَلَدٌ). Kız kardeşler iki tane ise bunlar mirasın üçte ikisini alırlar (فَإِنْ كَانَتَا اثْنَتَيْنِ فَلَهُمَا الثُّلُثَانِ مِمَّا تَرَكَ). Kardeşler kızlı erkekli ise, mirası ikili birli alırlar (وَإِنْ كَانُوا إِخْوَةً رِجَالًا وَنِسَاءً فَلِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الْأُنْثَيَيْنِ).

Âyetin başında “kelâle” kelimesi geçmektedir. Kelâle; ölenin hem evladı hem de ana-babası veya birinin olmaması durumudur. Ölenin çocuğu olmazsa ama ana ve babası varsa kelâleden bahsedilemez. Bu durumda kardeşler mirasçı olamaz. Nitekim Nisâ sûresinin 11. âyetinde şöyle buyrulur:

Ölenin çocuğu olmaz, ana-babası ona varis olursa anasına üçte bir vardır. Kardeşleri varsa, altıda bir anasınındır.”

فَإِن لَّمْ يَكُن لَّهُ وَلَدٌ وَوَرِثَهُ أَبَوَاهُ فَلأُمِّهِ الثُّلُثُفَإِن كَانَ لَهُ إِخْوَةٌ فَلأُمِّهِ السُّدُسُ

Âyete göre ölenin çocuğu olmaması ve ana-babasının ona mirasçı olması durumunda anaya üçte bir verileceği bildirilmektedir. Ölenin kardeşlerinin olması halinde anaya altıda bir düşer. Son durum, ölenin çocuğunun olmaması ama ana-babanın olması durumuyla ilgilidir. Bu durumda kardeşler mirastan pay alamaz ama ananın hissesini altıda bire düşürürler. Kardeşlerin mirastan pay alamamasının sebebi ana-babanın hayatta olması yani kelâledurumunun bulunmamasıdır. Çocuksuz ölen kişinin babası kendisinden önce ölmüşse baba tarafından kelâleolur ve babanın evladı yani ölenin kardeşi baba yerine geçip ölenin anası ile birlikte mirasa dahil olurlar. Anası kendisinden önce ölmüşse bu defa anası tarafından kelâle olur. Nisâ sûresinin 12. âyeti şöyledir:

“Miras bırakan erkek veya kadın kelâleise bir erkek veya bir kız kardeşi varsa, her biri altıda bir alır; kardeşler daha çoksa mirasın üçte birine ortaktırlar.”

وَإِن كَانَرَجُلٌ يُورَثُ كَلاَلَةً أَو امْرَأَةٌ وَلَهُ أَخٌ أَوْ أُخْتٌ فَلِكُلِّوَاحِدٍ مِّنْهُمَا السُّدُسُ فَإِن كَانُوَاْ أَكْثَرَ مِن ذَلِكَفَهُمْ شُرَكَاء فِي الثُّلُثِ

Yukarıdaki âyette geçen kardeşler ana bir kardeşlerdir. Çünkü mirasın üçte birini veya altıda birini alabilmektedirler. Bunlar ananın miras paylarıdır.

Kelâle olan kişinin babası tarafından kardeşleri mirasın tamamını alabildiği halde ana tarafından kardeşleri mirasın en fazla üçte birini alabilirler. Çünkü ananın miras payı en fazla üçte birdir. Ana tarafından kardeşlerde kadın-erkek ayırımı olmazken, baba tarafından kardeşlerde kız-erkek ayırımı vardır. Çocuksuz olarak ölen kişinin hem anası hem babası kendinden önce ölmüşse hem ana hem baba tarafından kelâleolur.

Toparlayacak olursak Nisâ sûresinin 176. âyetine göre ölenin çocuğu ve babası olmazsa, ölenin baba tarafından kız kardeşi, kız evlat gibi mirasa dahil olur ve mirasın yarısını alır. Nitekim kız evlat yalnız başına mirasın yarısını alır. İlgili âyet şöyledir:

“…Ölenin bir kızı varsa mirasın yarısı onundur…”(Nisâ 4/11)

وَاِنْ كَانَتْ وَاحِدَةً فَلَهَا النِّصْفُ

Kadın çocuksuz ölse ve anayla erkek kardeş kalsa, bu erkek kardeş, ölenin anası hissesini aldıktan sonra mirasın tamamını alır. Bu, erkek evlat gibidir. Nitekim erkek evlat(lar), başka mirasçılar varsa onların paylarını almasından sonra arta kalanın tamamını alır(lar). Çünkü Nisâ sûresinin 11. âyetinde Allah erkek ve kız çocukların miras paylarının ikili-birli olmasını emretmiştir. Kız çocuklarının miras payları göz önünde bulundurulduğunda erkek evlat(lar)ın miras payları ortaya çıkar. Çocuksuz olarak ölenin baba tarafından iki kız kardeşi varsa bunlar mirasın üçte ikisini alırlar. Nitekim şu âyete göre ölenin oğlu olmaz da kızları ikiden fazla olursa mirasın üçte ikisini alırlar:

“…Eğer kızlar ikiden fazlaysa, bıraktığının üçte ikisi onlarındır…”(Nisâ 4/11)

فَاِنْ كُنَّ نِسَاۤءً فَوْقَ اثْنَتَيْنِ فَلَهُنَّ ثُلُثَا مَا تَرَكَ

Nisâ sûresinin 176. âyetinde iki kız kardeşin payı üçte iki olarak geçer. Yukarıdaki âyette ise kız evlatlar ikiden fazlaysa üçte iki pay sahibi oldukları bildiriliyor. İki âyet beraberce okunduğunda kız evlatların iki olması durumunda da paylarının üçte iki olduğu ortaya çıkmaktadır.

Nisâ sûresinin 176. âyetine göre kardeşler kızlı-erkekli ise ikili-birli pay alırlar. Çocukların kızlı-erkekli olması durumunda da paylaşımın ikili-birli olduğunu şu âyet göstermektedir:

“Allah size, evladınız hakkında, erkeğe iki kızın payını verme görevini yükler.”(Nisâ 4/11)

يُوص۪يكُمُ اللّٰهُ ف۪يۤ اَوْلَادِكُمْ لِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الْاُنْثَيَيْنِ

Tüm bunlardan çıkan sonuç, kelâledurumunda, ölenin baba tarafından kardeşlerinin evlad gibi mirasa dahil olmalarıdır. Bu durumda, bir kadının halası, aslında onun kardeşi gibidir. Çünkü bu hala, kızın babasının kızı gibi mirasa dahil olabilmektedir. Dolayısıyla bir kadını, halası ile bir nikâhaltında toplamak, iki kız kardeşi bir nikâh altında toplamak gibidir.

Benzer durum, bir kadını, teyzesi ile bir nikâhaltında toplama hususunda da görülmektedir. Ana tarafından kelâleolan kardeşler mirasa ananın miras payları oranında dahil olmaktadırlar. Yani bunlar en fazla mirasın üçte birini alırlar. Bunlar arasında erkek-kadın ayırımı da yoktur. Bu durumda bir kadının teyzesi, anası hükmünde olmaktadır. Buraya kadar anlattıklarımızı şöyle gösterebiliriz:

 

 

 

BABA TARAFINDAN KELÂLE

ÖLENİN

1 kız

½

1 kız kardeş

½

1 erkek

Tam

1 erkek kardeş

Tam

2 kız evlat

 

2 kız kardeş

 

Kızlı erkekli evlatlar

2’li 1’li

Kızlı erkekli kardeşler

2’li 1’li

 

ÖLENİN

Annesi

Çocuk yoksa

 

 

Çocuk varsa

 

 

Ana tarafından kardeşler

Baba tarafından kardeş yok

 

ANNE TARAFINDAN KELÂLE

Baba tarafından kardeş var

 

 

Bu durumda bir kadının hala veya teyzesiyle bir nikâhaltında tutulamayacağına dair hükümKur’ân’ın hükmüdür. Rasûlullah, Kur’ân’daki bu hükmü bildirmiştir.

Kur’ân’da olmayıp Rasûlullah’ın teşrîi ile bilindiği iddia edilen bir başka meşhur örnek debabanın annesi (babaanne)ile evlenmenin haramlığı meselesidir.

Nisâ sûresinin 22. âyetinde şöyle buyrulur:

“Babalarınızın nikâhladığı kadınları nikâhlamayın.”(Nisâ 4/22)

وَلَا تَنْكِحُوا مَا نَكَحَ آبَاؤُكُمْ مِنَ النِّسَاءِ

Âyette, babaların nikahladığı kadınlarla nikahlanmanın yasaklandığı açıkça görülmektedir. Bu hükmün sadece kişinin babasının eşiyle sınırlı olduğu düşünülebilir mi? Mesela kişi, babasının babası yani dedesinin eşi (babaanne) ile nikahlanabilir mi? Nisâ sûresinin 23. âyetinde “analarınızla nikahlanmanız size haram kılındı” denildiğinde bu ifadeden kişinin anneannesi ile evlenebileceği hükmüne varabiliyor muyuz? Dolayısıyla yukarıdaki âyetin kapsamına babaanne de girer. Nitekim yukarıdaki âyete atıfta bulunarak babaanne ile evlenmenin haram olduğunu söyleyenler olmuştur.[5]

Dr. Fatih Orum

__________________________________________
KAYNAK: Fatih Orum, Kur’ân’ı Anlama Usûlü, Süleymaniye Vakfı Yayınları, 2. Bs., İstanbul, 2015, s: 82-86.


[1]            Mustafa Ahmet ez-Zerka, Hadislerin Anlaşılmasında Aklın ve Fıkhın Rolü,  trc. Abdullah Kahraman, Akademi, İstanbul, 2002, s. 16.

[2]            Müslim, Nikâh, 4.

[3]            Bkz. “Hikmet” başlığı.

[4]            Şevkânî, Neylü’l-Evtâr, Beyrut, 1973, VI, 167.

[5]            İbn Kudâme, el-Muğnî, Beyrut, 1984, VII, 470; Ebû Muhammed Abdurrahman b. Ebî Hâtim er-Râzî (ö. 327/938), Tefsîru İbn Ebî Hatim, Beyrut, trs., III, 910; Celâleddin Abdurrahman es-Suyûtî (ö. 911/1505), ed-Dürru’l-mensûr fi’t-tefsiri’l-me’sûr, Mısır, 2003, IV, 301; Seyyid Kutub, Fî Zılâli’l-Kur’ân, Beyrut, 1986, I, 608. Ayrıca bkz. http://www.fetva.net/yazili-fetvalar/babaanne-torun-evliligine-dair-kuranda-bir-hukum-yok-mu.html